Gökyüzü kararıyordu. Bense her zaman ki hızlı yürüyüşüm, etrafa tedirgin bakışlarımla eve ulaşmaya çalışıyordum. Genelde eve dönüş saatim olan akşam ezanı vaktiydi. Hocanın eli kulağında diye düşünürken artık hopörler çıktı ne eli ne kulağı diyerek içimden bir de buna söyleniyordum. Uzaktan gelen motor sesleri tedirginliğimi iyice gün yüzüne çıkarırken ayaklarına kuvvet Zeynep diye kendi kendime moral vererek sonunda apartmana ulaşan köşeyi döndüm, aynı zamanda da anahtar bulma çabalarıma başlamıştım.
Eve geldiğim gibi kendimi yatağa atmıştım. Bu bel ağrısı sonum olmaz inşallah. Hayır yani bu yaşta bel fıtığı... Bir de şu rahatsız hallerim yok mu? Kendi kendimi strese sokuyorum ya cidden takdire şayanlık davranışlar. Sokaktayken niye bu kadar tedirgin olduğumu hiç çözemeyeceğim sanırım. Gerçi biliyorum ben sebebini. Her şey boyum yüzünden. Bu kadar uzun olmasam dikkat çekmeyeceğim. Ah keşke en azından 5 santim falan kısa olsaydım o zaman daha rahat olurdum. Düşünceler peşimi bırakmazken annemin seslenişiyle dikkatimi ona verdim:
-Kızım baban gelmeden lavobada işlerini hallet sonra yorgun argın seni bekliyor. Hem iyiysen gel hadi sofrayı kuralım baban gelir şimdi.Hadi bakalım bu kadar dinlenme yeter beline kuvvet Zeynep. Yine moraller, lavobo yolları, mutfağa geçiş, babam gelir, yemek yenir ardından kahve yapılır, içilir ve odama dönüş. Ne yapsam diye bakınırken uzun zamandır günlüğümü yazmadığım geldi aklıma. Canım da ders çalışmak istemeyince okyanusta boğulmak üzere bulunan can yeleği misali sarıldım günlüğüme ve aldım elime kalemi...
Sevgili Günlük;
Ben ki sokakların ürkek kedisi aşka tutulmak isteyecek kadar deli ve hayallerinde hiç de olmayacak şeyler yapan biriyim ve şimdi kaçışı sende bulmuşum. Nasılda özledim yeni açılmış sayfa kokunu. Biliyorum sen benim karanlığımı özlemedin. Oysa ben en kusursuz halimde bile ışık saçamam ki... Üzgünüm ama alışmayı dene.
Ah günlüğüm içimdeki romantik aşk istiyor, tutku istiyor. Ürkek kedi hep çekingen. Deli damarım atıyor arada ben buradayım diyor ve burnumun diki hadi ama etrafı mı önemseyeceksin dercesine daha da havalanıyor. Yine git geller, yine bir medcezir içim. Bir yanım aşka, maceraya hasret diğer yanım uslu kızı oynuyor.
Neyine, neyime hevesleniyorum ki ben? Sanki deli damarımı takan mı var? Sen niye atıyorsun? Adı üstünde deli damarısın atar damar mısın? Atma! Benimle oynama damar!
Ah tamam. Ergen esprilerim de kendini gösterdiğine göre ciddi Zeynepe dönerek uykumu almak için ve tabiki sabah şiş gözlere merhaba dememek için uykuya yürümeliyim. Heyecansız günlerim ve hafif meşrep hallerim için sabra ihtiyacın var bol şans tatlım ben uyudum!
*****
MERHABALAR!Zeynep'i tanıdık galiba sevgili okurlar... Bu bölümü fırtına öncesi sessizlik olarak algılayın ya da giriş bölümü gibi. Hikayem Zeynep üzerine kurgulanacak olduğu için onu tanımanızı istedim. Medyada da belirttiğim gibi madem ki benim gibi bir delinin yazdığını okudunuz o hâlde ilk önce hoşgeldiniz ama lütfen sıkı tutunun. Aksini düşünmek istemiyorum. Sıkı tutunun ki tedbirsiz düşüşler yaşamayalım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Deli Damarı
General FictionBen hiç böylesini görmemiştim. Vurdun... Kanıma girdin... Kabulümsün. Atilla İlhan Dip Not: Bu hikaye 05.05.2015 tarihinde yayınlanmaya başlamıştır.