Katliam ve Yemin

5.2K 514 120
                                    

"Klan reisi, çok güçlü bir düşman tespit edildi. Bütün klan üyeleri klanı savunsa da çok fazla kayıp verdik. Klanımızın yarısı ölmüş bulunmakta. Yetişin."

Herkesin yüzündeki mutlu ifade donarken kalplerinde sadece intikam ve üzüntü vardı.
Zed ise ilk defa bu denli bir baskıyı omuzlarında hissetmişti. Hızla dışarı çıkan klan üyeleri ve Zed'in gördüğü manzara ise duyduklarından daha da kötüydü.Her yerde parçalanan insan cesetleri ve üstlerinden ezercesine geçen kalabalık ordu kimseye acımadan ve kılıcın nereye geldiğine bile bakmadan saplıyordu. Kanın metalik kokusu midesini bulandırıyor kusma hissi yaratıyordu. İlk defa savaş gören biri için bu ölümler kaldırılamayacak derecede berbattı.

"Zed, hemen içeri girin ve saklanın. Ne olursa olsun dışarı çıkmayın. Koşun!"

Baba, gitme.

Gitme.

Dur.

Sizi kaybetmek istemiyorum.

Korkuyorum.

Baba, baba, baba...

Zed'in yüzü sapsarı olurken, olduğu yerde durmaya devam ediyordu. Ona seslenen Sera ve Lean'ın farkında bile değillerdi. Ikisi de Zed'i bırakarak gizli sığınağa gittiler. Bilmedikleri şey ise içeride de fazlaca düşman askeri bulunması ve sığınak hariç her yere bakmalarıydı. Zed'in diğer yaşıtları olan akrabaları ise Sera ve Lean kadar şanslı değildi. Bütün bedenleri ezilmiş vahşetin boyutu gittikçe büyümüştü.
Zed dizleri üzerine çöktüğünde, saçlarından yüzüne hatta bütün vücuduna sıçrayan kanla ve bembeyaz yüzle yaralı ve ölecek izlenimi veriyordu.

Bu kadar kan...

Korkunç.

Zed, içinden geçenleri kontrol edemeden babasına ve annesine bakıyordu. Elinden birşey gelemeyecek kadar tecrübesizdi bu yoğun öldürme arzusuyla yıkanan savaş alanına. Titreyen dizleri ve gözlerinden akan yaşlarla orda durmaya devam etti. O kadar cansız görünüyordu ki hiçbir düşman onu fark etmiyordu bile. Zed'in gözleri babasıyla buluştuğunda gözyaşları daha hızlı akmaya başladı. Klaus hata olduğunu bilse de oğlunun güvende olduğunu görmek istemişti. Yüzünden akan ve bütün vücudunu kaplayan kanlar cansız gibi duran bedeninden akarken yaralandığını düşünmüş, oğlu için endişelenirken savaş alanında düşmana arkasını dönmüştü. Ilk bir metalin bir eti delme sesi Klaus'un kulaklarını doldurmuş ve yaralandığını düşünmüştü. Tam arkasını döndüğünde ondan yarım adım uzakta olan güzeller güzeli karısı Diana ölümün kollarıyla sımsıkı sarılmıştı. Şaşkınlığını üstünden atamayan Klaus bi anda karnında hissettiği iki kılıçla ve kalbine giren baltayla Diana'ın yanında diz çöktü. Ölümün nefesi onların ensesinde zamansızca şarkı söylüyor savaş ortamının sesini bastırıyordu. Ikisinin de aklında mutlu üç kişilik ailelerinden başka birşey yoktu. Diana ve Klaus'un gözleri birbirine kenetlenirken sıcaklığını hissettiren kelimeler kan donduran savaş alanından birbirlerine ulaştı.

"Seni seviyorum Klaus."

"Seni seviyorum Diana."

Ikili daha fazla gözlerini açık tutamadan el ele terk ettiler bedenlerini. Kimse onlara dikkat etmese de onların her anını tarif edilmez bir acı ve sessiz haykırışlarla izleyen tek bir kişi vardı, Zed.

Sesi dudaklarından çıkmıyor ve kimseye ulaşmıyordu. Son gördükleri beynine kazınmış gibi asla gitmiyor bittikçe yeniden başlıyordu. Annesi ve babasının nasıl hiçmiş gibi katlettikleri aklından çıkmıyordu. Bunları gören küçük kalbi daha fazla dayanamıyordu acı ruhunu esir alırken içine içine yakarıyordu.

Kaos'un Üç İblisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin