Gerçek kimlikler

4K 425 47
                                    

Doğru bildiğiniz yolda emin adımlarla ilerlerken aslında koca bi yalan çemberinin içinde kaldığınızı öğrenseniz ne yapardınız?
Zed kabullenmek istemedi, inkar etti. Çünkü inkar etmek gerçeklerden kaçmanın en basit yoluydu. Peki bir soru daha... Gerçeklerden ne kadar kaçabilirdiniz?

Zed bir hafta içinde kimseyle konuşmadan eğitimine odaklanıyordu. Sabahın erken saatlerinde evden çıkıp teknikleri üzerinde yoğunlaşıyor, akşam üzerleri de ormanda büyülü yaratıklarla savaşıyordu. Burnunun üstünde ve çenesinde birer adet pençe izi ise kendisini ne kadar zorladığını kanıtlıyordu.

Rexila her ne kadar konuşmak istese de şuan zamanı olmadığının farkındaydı. Gece geç saatlerde eve dönen Zed'in kanlı kıyafetlerini kirlilerin içine atıyor, o uyuduğunda yanına kıvrılıyordu. Rexila yine Zed'i bekliyordu. Saat gece yarısını gösterirken Zed odaya girdi.

Bir haftadır kendisini bekleyen Rexila'ya baktı. Yüzünde hafif bir tebessüm oluşurken yaralar bile göze hoş geliyor, hayranlık uyandırıyordu. Derin bir nefes alırken kendi içindeki hesaplaşmalara geri döndü. Ne kadar inkar etmek istese de bu gelişimini kötü yönde etkiliyordu. Daha fazla kaçamayacağını anlayarak gözlerini kapattı.

Zodian..

Cidden babam olabilir misin?

Peki neden şimdi öğrendim? Neden daha önce değil de şimdi?

Ne olursa olsun ikinci ailesinin yeri bambaşkaydı. Bir tarafta kendisini feda ederek onu hayatta tutan babası, diğer tarafta ise ona hep sevgi ve ilgiyle öz oğulları gibi büyüten ikinci ailesi... Seçim yapmak istemiyordu. Her ikisini de ailesi gibi görmeye devam edecekti. Verdiği kararla hafiflerken gözleri uzun zaman sonra huzurla kapandı. Artık gerçek benliğini kabullenmişti. O, Zodian ve Seraphina'nın öz oğluydu. O, Klaus ve Diana'nın da tek oğluydu.

Zed kendisini kabullendiğinde kendindeki değişimi görmemişti belki ama gören biri vardı... Rexila.

Saçları ipek gibi yumuşak bir görünüm kazanırken gri saçlarının uçları lacivertle siyaha boyanmıştı. Mavi gözleri eski halinden tonlarca kat koyulaşırken, derinliği ve parlaklığı insanın içine işleyecek kadar huzur verici, bir o kadar da tehtitkârdı. Ten rengi bir ton açılırken eskisinden daha beyaz tenliydi. Vücudunda ki bütün kusurlar kendini yenilerken Rexila nefes bile almıyordu. Önünde bir ressamın en muazzam tablosu varmış gibi hayranlık duydu. Gözlerini bir saniye bile kaçırırsa pişmanlık duyacak gibi hissediyordu. Saniyeler içinde gerçekleşen değişimler bittiğinde orta parmağının üzerinde bir dövme belirdi. Küçük bir iblis ve arkasında kocaman görkemli ağır bir kılıç duruyordu...

Sabah gözlerini açan Zed bir süredir hissettiği eksikliği fark etti. Zihni oldukça berraktı.

"Cabu orda mısın?"

"Cabu?"

Bir süre beklese de istediği cevap gelmemişti. İskelet yapısı aynıydı fakat feng iskeletleri artık yoktu. Zed bu kaybına üzülse de fazla takmadı. Erkenden antreman için hazırlanacakken gözü Rexila'ya takıldı. Onu çok ihmal ettiğini biliyordu. Kendi düşünceleri arasında boğulurken etrafındaki kimseye dikkat etmediğini fark etti. Yavaşça elini bembeyaz ve yumuşacık tüylere uzattı. Bu tüylerin kendisine verdiği hissi seviyordu. Yüzünde gülümsemeyle nazikçe sevmeye devam etti. Rexila uyanık olsa bile sesini çıkarmadı. Uzun zamandır ondan ayrı kalmıştı ve bu anın konuştuğunda bitmesini istemiyordu. İkisi de huzurluydu. Bir süre daha öyle kaldıklarında Zed bir adım geriye çekilip zihninden Rexila'ya seslendi.

"Uyuyor musun, uykucu?"

Rexila hemen cevap vermeyerek biraz bekledi. Sesini uykulu gibi göstererek cevap verdi.

Kaos'un Üç İblisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin