*BİRKAÇ GÜN SONRA*
İyice toparlamıştım..dışarı çıkabilecek duruma gelene kadar sınavlarıma çalışmıştım..bir an önce okulumu bitirmeliydim..o gün okula gitmek için hazırlanırken annem etrafımda dolanıp beni sıkboğaz ediyordu..
- iki gün daha mı gitmesen acaba?..ya okulda bir şey olursa..ya tekrar seni bulurlarsa...yok yok..gitme sen...tam iyileşmedin..ya düşüp bayılırsan..ilaçların seni terletiyor..ya üşütüp hasta olursan..
- anne...sakin ol biraz..bir şeyim yok iyiyim..Kimse peşimde değil ve düşüp bayılmayacağım..ayrıca yazın ortasında üşüteceğimi hiç sanmıyorum..
- tamam..yine de şu şalı al yanına içim rahat etsin..
Ahhhhhh anneciğim...bu sıcakta şalı ne yapacağım acaba?....ama beni rahat bırakmayacağını bildiğim için şalı alıp çantama koydum..çıkarken gözüm masadaki kutuya ilişti..bu kutu ve içindeki kolye hakkında merak ettiklerim vardı..bu kolye bir adamın canını vereceği kadar neden önemliydi?...kolyeyi de alıp evden çıktım.
Okuldan sonra mücevher satan mağazalardan birine girip kolyeyi gösterdim..görevli kolyeyi aldı büyüteçle inceledi..sonra da gidip satış müdürünü çağırdı..o da kolyeyi uzun bir incelemeye aldıktan sonra bilgisayarda biraz arama yaptı sonra bana döndü
- efendim bu çok nadide bir parça..safir taşı bu..yanındaki beyazlar da elmas..firmaların tasarımlarına baktım..bu modelde parçaları yok..anlayacağınız özel tasarım..
- ne kadar eder bu?..
- bu...küçük bir servet eder hanımefendi..satmayı düşünür müydünüz?..
Satmak...küçük bir servet...safir..elmas...özel tasarım...neye bulaşmıştım ben böyle?...
- h..hayır..düşünmüyorum..
Kolyeyi alıp çıktığımda beynim uyuşmuş gibiydi...bu kolyeyi satıp başımdan atmak ve alacağım parayla hayatımı kurtarmak elbette çok güzel olurdu..ama o bana emanet edilmişti..o adam bu kolyeyi diğerlerine göstermemek adına can vermişti..çalıntı olmadığına emindim..çalıntı olsa neden bana versindi ki?..hem..haberlerde illa ki söylenirdi..böylesine pahalı bir kolye birileri tarafından çalınmış olsa değil seoul tüm güney kore duyardı..kararım kesindi..onu saklayacaktım...bu kolyenin illa ki bir hikayesi ve arayanı vardı...Eve doğru yol alırken yüzüme bir iki damla düştüğünü farkettim..yağmur yağacaktı..annemin ısrarıyla çantama sokuşturduğum şalı gülümseyerek çıkardım...
*BİR YIL SONRA*
Okulum biteli bir kaç ay olmasına rağmen hala düzgün bir iş bulamamıştım..iyice depresyona girmiştim..jungkook ta güzel sanatları bitirmişti ve mezuniyeti için hazırladığı bir proje için profesyonel fotoğraf çekimi yapınca fotoğrafçılığa heveslenip o bölümü de okumaya karar vermişti..annemse hala bizi memnun edecek diye hem işte hem evde yoruluyordu..
O akşam jungkook eve bir broşürle geldi..
- noona..sana güzel bir haberim var..jung şirketler birliği her biri kendi alanında olmak üzere 10'ar kişi toplamda 50 kişi işe alacakmış..genç ve yetenekli adayları iki gün sonra mülakat için ana binaya çağıracaklarmış..eminim senin gibi okulunu yüksek puanla bitirmiş çiçeği burnunda bir bilgisayar mühendisi için de güzel bir iş vardır..al..incele bunları..
deyip elindeki broşürü uzattı..jung şirketler birliği...adı bile insanın heyecanlanması için yetip artıyordu..en başta kozmetik alanında ilerleyip sonradan tekstil petrol inşaat ve bilim-teknoloji sektörlerine el atmışlar yaptıkları doğru anlaşmalarla herkesin bünyesine katılmak istediği bir marka haline gelmişlerdi..broşürü incelerken kelimeler ağzımdan mırıldanır gibi çıkmıştı..
- 5 ayrı binaya 10'ar kişi...sadece bilim-teknoloji departmanına bile onlarca kişinin başvuru yaptığını düşünürsek işi alabilme ihtimalim onlarcada bir..üstelik mülakat var..offffffff..orada işe girmek hayal ötesi...
- öyle deme noona..Ben seni alacaklarından eminim..
- nasıl bu kadar emin olabiliyorsun?..başvuruda bulunanların hepsi deneyimli ve donanımlı adaylar olacak..Evet okulumu dereceyle bitirdim ama deneyimim yok..
- noona..deneyimin yoksa bile bir iki seferde öğrenirsin..hem ne var gidip mülakata katılsan..boğazlayacak değiller ya!..
- iyi de jungkook..mülakat iki gün sonra diyorsun..şimdiye kadar yüzlerce kişi başvuruda bulunmuştur bile..Ben daha başvuru için ne istiyorlar onu bile bilmiyorum..
O an jungkook sırıtarak sırt çantasını açıp bir dosya çıkardı..
- aslında noona..Ben başvuru işini iki hafta önceden yapmıştım..sadece sana söylemek için uygun zamanı kolluyordum..al bu dosyada mülakatta işine yarayacak her bilgi var..
Gözlerim dolmuştu..jungkook..Benim sevgili kardeşim yine ablasının biricik desteği olmuştu..
- iyi de madem iki hafta önce başvuru yaptın neden iki gün kala söylüyorsun ki?..
- neden mi?..iki hafta boyunca ''yapamam edemem kazanamam'' triplerine girip kafamı ütüleme diye..
- ya!..jungkook..seni var ya?!..
Terliğim kapı pervazına çarptığında jungkook çoktan odadan çıkmıştı..
*İKİ GÜN SONRA*
Çok heyecanlıydım..kalbim sanki ağzımda atıyordu..o kadar heyecanıma rağmen kalkıp jungkook'un mülakatta giymem için bana aldığı takımı giydim..lacivert pantolon ceket ve içine beyaz bir bluz..tam bir mühendise yakışır şekilde..saçlarıma hergün yapmaktan hiç vazgeçemediğim şekli verdim..sıkı bir at kuyruğu..makyajım da siyah bir göz kalemi ve parlatıcıdan ibaretti..
Mülakat ana binada olacaktı..yani kozmetik departmanında..jung şirketler birliğinin sahibi bay jung üç sene önce kozmetik şirketinin idaresini oğlu jung hoseok'a devretmişti..üç yılda şirket %250 kar sağladığından diğer şirketleri de ona ölmeden önce devredeceği konuşuluyordu..onu bir iki kere televizyonda görmüştüm..çok kararlı ne yaptığını iyi bilen dahi biriydi..pek tipim olmasa da yakışıklıydı..mülakata onun da girebileceği ihtimali heyecanımı yüze katlıyordu..sonuçta bu kadar başarılı bir iş adamı benim gibi tecrübesiz birini kabul etmeyebilirdi..
Şirkete vardığımda tam da tahmin ettiğim gibi ''küçük'' bir grup kalabalıkla karşılaştım..tanrım..orada belki 400 kişi vardı..tam da ''tamam Nyang.. bugünden sana hatıra olarak jung kozmetik binasının içini görmek kaldı'' diye düşünürken ismimizi okudular... ben ve diğer bilgisayar mühendisi adaylar hep birlikte bize gösterilen salona doluştuk..heyecandan mideme kramplar giriyordu..henüz bir kaç dakika olmuştu ki elinde bir dosya bulunan bir adam ve yanında mankenleri aratmayacak güzellikte bir kadın girdi..adam ne kadar güler yüzlüyse kadın da o kadar tepeden bakıyordu..
- Merhaba arkadaşlar ben jung şirketler birliği yönetim kurulu başkan yardımcısı kim seokjin..yanımda ki arkadaş ta yönetim kurulu üyelerinden yong wa..vakit kaybetmeden başlayalım olur mu?..
Ne kadar kibardı öyle..o kadar güler yüzlüydü ki heyecanım neredeyse yok olmuştu..ben de gülümsemeye başlamıştım ki aniden kapı açıldı..gelen tüm karizmasıyla ve asık suratıyla her halinden son derece sinirli olduğu belli olan jung hoseok'tu...hızla bay seokjin'in yanına gidip kulağına bir şeyler söyledi..dönüp giderken sert bir sesle
- çabuk gönder...
deyince bay seokjin bize şöyle bir göz gezdirdi..en son bana baktı ve
- sen...bilgisayar kullanmayı biliyorsun değil mi? diye sordu
- ben mi?..
- evet..
- şey..buradaki tüm adaylar gibi ben de bilgisayar mühendisiyim...
Mahçup bir edayla elindeki dosyaya bakıp güldü
- ah...burası mühendislerin olduğu salondu değil mi?..afedersin..sen..dışardaki görevlilerden biri sana eşlik etsin.seni bay Hoseok'un odasına götürsün..
- tamam..
Sanırım korktuğum başıma gelmişti..Benim sorularımı bay hoseok soracaktı..odasına girdiğimde öyle heyecanlanmıştım ki neredeyse bayılacaktım..
- bay hoseok?
- gel...bizim şirketlerden herhangi birinde ve herhangi bir departmanda uzaktan yakından akraban tanıdığın arkadaşın görüştüğün biri var mı?..
Bu nasıl bir mülakat sorusuydu böyle..
- hayır yok..
- tamam işe alındın..hemen şu dosyayı al bir göz at..45 dk sonra toplantıya hazır ol..
- ne?!..
Elime sıkıştırdığı dosyaya baktım
''JUNG KOZMETİK SATIŞ ÇİZELGESİ''
yazıyordu..
- bir dakika..ben..kozmetik toplantısında ne yapacağım acaba?..
- bay seokjin sana asistanım olarak işe alınacağını söylemedi mi?...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BLUEFLY by @thedarkside84
Fanfic- siz....beni kandırdınız bay hoseok...anlaşmamız böyle değildi.. - beni biraz dinlersen.. - dinlememe gerek yok..gidiyorum.. Bay hoseok birden bana sarıldı.. - gidemezsin..sana ihtiyacım var...