Namjoon sinirle baktı iki katlı villaya. Jimin yüzünden iş hayatı tamamen bitmişti ve şu an aklındaki tek şey ondan intikam almaktı. Eline muhteşem bir koz da geçmişti. Artık kimsenin, Jimin'in o çok muhteşem ablasının bile kendine engel olamayacağını biliyordu.
Zaten her şey o kadın yüzünden olmuştu.
Namjoon, gecesini gündüzüne katarak 'Ünlü Psikolog Park Jimin' hakkında kimsenin bilmediği şeyleri öğrenmişti ve bunun kariyerini zirveye çıkaracağını düşünüp, öğrendikleriyle ilgili bir haber yayınlamıştı. Fakat o aptal kadın, haber henüz flopken haberi yayından kaldırtmıştı.
Namjoon hayal kırıklığı ile ortada kalakalmıştı. İş yerinden gelen telefonda patronu, "Bize muhteşem haberlerin olduğunu söylemiştin fakat hiçbir icraat göremedik Kim Namjoon." diyerek onu işten çıkarmıştı.
Her şey, Kim Namjoon için boka sarmıştı ve elinden gelen tek şey Park Jimin'in fotoğraflarını çekerek anonim hesaplardan yayınlamaktı. Ama son günlerde Jimin, bir erkekle kimseyle olmadığı kadar samimi bir şekilde takılıyordu. Bu Namjoon'un dikkatini çekmişti. Adının Jungkook olduğunu öğrendiği adamı takip ederek neler yaptığına bakmıştı fakat pek de kayda değer bir şeyler bulamamıştı.
Ta ki o güne kadar.
Jungkook, aceleyle evinden çıkıp Jimin'in evine gelince, Namjoon bir haltlar döndüğünü anladı. Gördüğü manzarayla hiç vakit kaybetmeden en net fotoğrafları çekmeye çalıştı. Evin kapısı kapandığında ise, çoktan elinde birbirlerine sarılan ikilinin fotoğrafları vardı.
-
Jimin için geçmiş, unutmak istediği anılardan ibaretti.
Kimi zaman bedenine dokunan kirli elleri, kimi zaman ruhuna dokunan sözleri unutmak isterdi.İşte bu yüzden sevmişti Jungkook'u. Çünkü Jimin, Jungkook'un yanındayken kalbinin derdine düşüp unutuyordu acılarını. O an olduğu gibi.
Sarılarak uzanmışlardı koltuğa. Jimin paramparça, Jungkook arafta, ikisi de ne yapacaklarını bilmez halde iken sadece sarıyorlardı birbirlerini. Jungkook, yıllar sonra kalbini hızlandıran birini bulmuşken onu bırakmak istemediğini düşünüyordu. Jimin ise ilk defa kendine, kendi gibi hissettiren adamı bırakmak istemediğini.
"Ne olacak şimdi?" diye sordu Jungkook. Jimin'in bir seçim yapmak zorunda olduğunu biliyordu ve o seçeneklerden biri olmak onu gerçekten zorluyordu. Jimin'in kendisini seçmemesinden korkuyordu.
Jimin başını Jungkook'un boynuna daha çok gömüp söylendi, "Gerçekçi ol Jungkook, ben aşkım için ölecek bir Romeo değilim." Jungkook omuz silkip, "İşini bıraksan ölmezsin." dedi ve Jimin'in saçlarına burnunu sürtüp, "Hem bu hikayede sen Romeo değil Juliet olmalısın." diye ekledi. Bu Jimin'i gülümsetmişti. Jungkook cidden aptalın tekiydi.
Biraz daha düşündü Jimin. Aşkı için tüm düzenini değiştirebilirdi fakat asıl sorun işi ya da parası değildi. Eşcinselliğin hastalık olduğunu savunup, eşcinsel olmasıydı ve bunun nefretle karşılanacağını biliyordu.
İnsanların nefreti solduracaktı Jimin'i.
Hava kararmaya başlamıştı. Evin boydan camla kaplı olan kısmından turuncu ışıklar değiyordu Jimin ve Jungkook'un suratına. Jungkook saatlerdir düşünüyordu kucağındaki bedenin yokluğunu. Sessiz odada sessizce bir şarkı mırıldanmaya başladı, "Benim sevgilim neşelidir, cenazede kıkırdayan kişidir o."
Jungkook derin bir nefes alıp daha sessiz bir şekilde devam etti, "İnsanların bunu hoş karşılamayacağını biliyor. Ona önceden ibadet etmeliydim." Güldü ve Jimin'in saçları arasına bir öpücük kondurdu. İçi acıyordu ikisinin de. "Eğer tanrı konuşmuş olsaydı, o sözüne güvenilecek son avukat olurdu."
Her şey tanrı denen bilinmezliğin onları kabul etmemesiyle başlamıştı, nefret tanrıdan doğmuştu Jimin ve Jungkook gibiler için.
"Her pazar daha kasvetli. Her hafta taze bir zehir. 'Biz hasta doğduk' dediklerini duydun. Kilisem bana hiçbir şey vermiyor, bana 'yatak odanda ibadet et' diyor. Gönderileceğim tek cennet, seninle yalnız olduğum zamandır."
O an ikisi de cennetteydi. Jimin yanağından süzülen yaşların Jungkook'un boynuna düştüğünden habersiz sessizce ağlamaya başladı."Hasta doğdum, fakat bunu seviyorum."
Jimin aniden başını kaldırıp elini Jungkook'un dudaklarına bastırdı, "Bu şarkıyı bir daha söyleme." dedikten sonra minik elleriyle gözyaşlarını hızlıca silip ayaklandı. Jungkook kucağında oluşan boşlukla somurtup, "Nereye?" diye sorduğunda Jimin lavaboya gittiğini söyleyip hızlı adımlarla odadan çıkmıştı.
Lavabodan gelen ağlama sesleri, Jungkook'un gözünden bir damla yaş düşmesine neden oldu. Jungkook içine doğru ağlıyordu.
~

ŞİMDİ OKUDUĞUN
patient || kookmin
Hayran KurguEşcinselliği hastalık olarak görmesiyle tanınan ünlü psikolog Jimin, tedavi olmak için kendisine gelen eşcinsel hastası Jungkook'a aşık olmuştu. start: 27.04.2019 finish: ? a n g s t !