Bölüm 2✘
Uzun ve bir o kadar umutsuz bir konuşmanın ardından eve dönmüştü Selyn. Hyunjin'e bir kaç kez seslenmiş, fakat hiç bir yanıt alamamıştı. Belki de işi gitmesi gerekmişti. Selyn, tüm bunları düşünmeyi artık istemiyordu.
Hyunjin ile evlendiğinden beri, birçok kısıtlamayla karşılaşmıştı. Ailesi, akrabaları, hatta arkadaşları ile bile iletişimi kesmişti. Bunların hepsine şüphesiz, Hyunjin yol açmıştı.
Ne olurdu ki azıcık süründürse?
Yavaşça koltuğa yayıldı. Biraz kafasını toparlaması gerekiyordu. Jiu ile konuştukları tüm kafasını yeterince kurcalarken, bir de yetmezmiş gibi Hyunjin'i düşünüyordu.
"Ah cidden.." diye atıldı. "Neden canımı yaksa bile sürekli onunla ilgileniyorum ki?"
Ayağa kalktı ve bahçeye çıkmak için kapıyı araladı fakat gelmiş olan Hyunjin, onu tekrar içeriye soktu.
"İçeride konuşacaklarımız var, sonra gidersin."
Sesindeki soğukluk tekrar kanını dondururken içeriye geçti Selyn. Ne söyleyeceğini merak etmişti.
"İş arkadaşım Bay Min, bizi yemeğe davet etti. Yarın saat sekizde." dedi. "Kendisi oldukça iyidir, bu yüzden... Endişe etmene gerek yok, tamam mı?"
Selyn'in omzunu patpatladı Hyunjin. Yüzünde ufak bir tebessüm vardı. O kadar güzel gülmüştü ki, Selyn barıştıklarını bile düşünmüştü fakat, bugün konuşulanlar doldu aklına. Hayır. Söz, sözdü neticede. Bu sebeple eline bir kitap alıp bahçeye çıktı. Hafiften esen rüzgâr, tenine değdiğinde üşütse de tüm bedenini, hırkasına biraz daha sokulunca sımsıcacık olmuştu içi.
Yavaşça açtı kitabının kapağını. Kitap okumak huzur veriyordu zihnine. Özellik bu gibi durumlarda, Selyn'in başvurduğu en etkili ikinci yöntemdi.
"Aşk ve Gurur : Birinci Kısım"
Kitabın her bir satırını içine sindire sindire okudu.
"Parası pulu olan her bekâr erkeğin, kendisine bir yaşam arkadaşı seçmesinin kaçınılmaz olduğu, herkesçe benimsenen bir gerçektir." diye başlıyordu roman. Ne kadar haklı düşünmüştü Jane Austen. Belki de Hyunjin'de Selyn'i sevdiği için değil, zorunluluk duyduğu için seçmişti.
Derin bir nefes aldı Selyn. Uzun süredir içten gülümseyemiyordu bile. Göz yaşları döküldü sebepsizce. Çok dolmuştu, Hyunjin yüzündendi hepsi.
İçeri girdi çaresizce, kitabını baş ucuna bıraktı. Ardından düşünmeye başladı olanları. Bu sebeple Hyunjin'in geldiğini bile duymamıştı.
"Sorun ne?" dedi Hyunjin. Bakışları Selyn'in üzerindeydi.
"Bu kadar çok neyi düşünüyorsun?"
Histerik bir şekilde güldü Selyn. "Boşver," dedi. "Benimle ne zamandır ilgilenir oldun?"
Hyunjin bakışlarını sertleştirdiğinde, Selyn'in umursamaz tavırları damarına basan son damlaydı.
"Bu da ne demek? Açıkça konuşsana sen."
"Anlamanı bekliyordum."
Selyn sinirle ayağa kalktı. Saçlarını geriye attı ve tekrar konuştu.
"İyi geceler."
Arkasını dönerek yatak odasına ilerlemeye koyuldu fakat, Hyunjin engel oldu.
"Şifreli konuşmayı kes!"
Selyn kolunu hızca çekti.
"Şifreli konuşan ben miyim, yoksa aptal olan sen misin? Sence, hangisi daha mantıklı?"
Hyunjin derin bir nefes aldı. Sinirlendiği barizdi fakat, konuşmak istemiyordu.
Selyn arkasını terkar döndüğünde arkasından bağırdı.
"Derdin ne senin?!"
Güldü Selyn. Kahkaha ve ahenk vardı gülüşünde. Bu yüzden içindeki acıyı anlamıyordu Hyunjin. Selyn, buna izin vermiyordu.
"Ne düşünüyorum biliyor musun?"
Hyunjin meraklı gözlerle ona baktığında konuştu.
"Artık adamına göre muamele yapmaya karar verdim." dedi Selyn.
"Umarım bunu anlamayacak kadar aptal değilsindir."
✘
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Wrong¹ Marriages | myg.
FanfictionPolis Memuru Min Yoongi ve Baş Hekim Selyn, onları aldatan eşlerinin yalanlarını ortaya çıkarmak için birlik olur. Not: İlk kitabım olduğundan her türlü saçmalık, anlam bozukluğu, yazım yanlışı vs. bulunabilir. Yargılamadan okursanız, beni çok mutlu...