BÖLÜM 27 – SANCILI BEKLEYİŞ
Hastane koridorunda bir ileri bir geri giden adam kendine bir bilgilendirme yapılması için bekliyordu sabahtan beri.. Bir sürü hemşire ve doktor geçmişti önünden.. Ama hiçbiri de kendisine dönüp bir şey dememişti! Kendi yakını olsa değişirdi tabii tutunduğu tavır. Amma velakin ne getirdiği yaralıyı tanıyordu ne de iki çift laf edebiliyordu yetkililere.. Öylece bekliyordu sadece..
Ellerini arkasında kavuşturmuş koridoru arşınlamaya devam eden adam, çalan telefonuyla biraz da olsa uzaklaşabildi bekleyiş sancısından.. "Alo? Buyur Fadime?"
Kısa cümlelerle özetledi eşine durumu.. Oğlanın hala kontrol altında olduğunu, ama durumuyla ilgili çok bir şey bilmediğini, kimsenin ona bir şey söylemediğini anlattı.. Karısı ise, akşamki düğüne gidip gitmemesi gerektiğini sordu.. Beklesin miydi kocasını, gitsin miydi yoksa?.
"Beklemeyin siz beni, al çocukları git sen.. Yetişirsem gelirim ben.." dedi adam. Oğlanın odasından çıkan hemşireyi görünce telaşla söyledi son cümlelerini. "Hüseyin abiye çok selam söyle.. Hadi kapatıyorum ben, dikkat edin!"
Elinden tekrar kaçırmak istemiyordu hemşireyi.. Seri adımlarla yetişti genç kıza..
"Hemşire kızım! Ne oldu? Kendine geldi mi, iyi mi?"
Otuz altı saatlik nöbetinin daha üçte birini bile bitirmeyen hemşirenin pestili çıkmıştı şimdiden.. Sanki bütün Rizeliler kaza yapmak, çatıdan düşmek, doğum yapmak, ateşi çıkmak için bu zavallı hemşirenin nöbet gününü beklemişlerdi..! Elbette beklememişlerdi.. Ama genç hemşireye öyle geliyordu.. Yorgun sesiyle cevapladı kendinden bir açıklama bekleyen adamı..
"Durumu iyi amca, merak etme.. Ama uyanmadı daha.."
"Oh çok şükür" deyip derin bir nefes bıraktı adam.. Rahatlamıştı.. Her ne kadar hiç tanımasa da bilmese de insan hayatıydı neticede!
Konuşmayı uzatmak istememesine rağmen sormak zorundaydı genç hemşire.. Bu adam yakını mıydı yoksa yolda bulup mu getirmişti.. Yakını değilse bir yakınına haber vermek gerekirdi..
"Amca, sen yakını mısın?"
Tahmin ettiği gibi yakını değildi amca.. Hızlıca cevapladı "Yok kızım, yakını değilim. Ben. Buldum sadece.."
"Bir yakınına haber vermek lazım o zaman." Dedi hemşire.. Her kimin oğlu, eşi, kardeşi ise haberi olmalıydı o kişinin..
Hemşirenin söyledikleriyle aklına yeni gelmiş gibi cebine gitti adamın eli.. Oğlanı bulduğu yerde bulmuştu telefonunu da.. Onu da almıştı yanına.. Cebinden çıkardığı telefonu hemşireye doğru uzatarak "Düştüğü yerde buldum bunu!" dedi.. "Benim de aklıma geldi, arayacaktım bir yakınını ama bu yeni telefonlara aklım ermiyor benim kızım. " diye ilave etti..
Kendine uzatılan telefonu alıp kurcalamaya başlayan hemşire tuş kilidinde parola olmamasına sevindi.. Bir de onla uğraşmayacaktı en azından!
"ABİ'si aradı sürekli, ne diyeceğimi bilemediğimden açamadım. Sen arayıp bir haber ver istersen kızım!" deyip ricada bulundu yaşlı adam..
Son aramalarda yedi cevapsız aramanın 'ABİ'den olduğunu gören hemşire bu telaşlı abiyi daha fazla bekletmeden onu bilgilendirmeyi seçti.. Rehberden annesi ve babasını bulmayı bir kenara attı..
ABİ'yi aramadan önce yorgun gözlerle onu izleyen amcaya baktı.. "Tamam amcacığım, ulaşırız biz.. Sen de daha fazla bekleme istersen, evine git artık. Yoruldun sen de.."
Hemşireden beklediği icazeti almasına rağmen gitmeye pek hevesli değildi adam.. Bir yardımı dokunacak olursa seve seve kalabilirdi. "Yardım edebileceğim bir şey varsa?"
Yorgunluğuna rağmen bu yardımsever amcaya usulca gülümseyerek "Yok amcacığım, bundan sonrasıyla biz ilgileniriz, hadi git sen" dedi hemşire.
Kendisine gerek kalmadığını anlayan amca "İyi madem" dedi gitmesi gerektiğini kabullenerek.. "Hadi kolay gelsin size, iyi nöbetler kızım!"
Bir ara bölüm daha yoldaaa!!!
![](https://img.wattpad.com/cover/175529689-288-k563339.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜLÜMSE YAZIYORUM #wattsy2019
Teen FictionÖzgün hikaye sevenlere.. "Gençken aptalca şeyler yapmazsan, yaşlılığında gülerek hatırlayacağın anıların olmaz." Mine.. Toprak.. Peri.. Oğuz.. Ali.. Çığır açacak bir panzehir.. Geçmişinde kaybolmuş körpecik bir genç.. Dünyanın en huzurlu köşesinde...