Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
"Okuma ihtiyacı barut gibidir.
Bir kere tutuşunca artık sönmez."
-Victor Hugo
(Multimedia; Gripin - Durma Yağmur)
-Nisan 2011-
Konak, İZMİR
Nisan'ın bitmek üzere olduğu ne soğuk ne sıcak, insanın üzerine gömlek giyse üşüyeceği, ceket giyse terleyeceği günler gelmişti. O günlerden birinde İzmir 15. Kitap Fuarı'na ev sahipliği yapacaktı. Onun heyecanı sarmıştı kızları. Aslında üçü de kitap kurdu falan değildi liseye başlayana kadar. O senelerde hemen hemen tüm okullarda uygulanmaya başlayan yeni bir projeyle artık her ay en az bir kitap bitirecekti öğrenciler. Onların okulunda ise bu sistem çoktan oturmuş ve gayet güzel işlemeye devam ediyordu.
Eylül ayında ilk edebiyat dersinde söylemişti öğretmenleri; her sınıfın listesi vardı. Dokuzların, onların, on birlerin ve on ikilerin. Herkes o listedeki dokuz kitabı okuyacaktı. O kitaplar zorunluydu. Dokuzuncu sınıflar her yıl olduğu gibi ilk başta pek sıcak bakmadılar bu işe. Çünkü kitap okumanın ne kadar güzel bir şey olduğunun bilinciyle tanışmamışlardı henüz. Ah bi bilselerdi, dünyanın en güzel şeyi olduğunu; mızmızlık ederler miydi hiç.
Üst sınıflar bu düzene çoktan alışmış ve ayak uydurmuşlardı.. Düzen tıkır tıkır işliyordu.. Edebiyat öğretmeni her sene dokuzuncu sınıflara girip bu duyuruyu yaptıktan sonra gelen tepkilere alışıktı zaten.. O yüzden yadırgamadı hiç öğrencilerinin yakarışlarını.. Nasıl olsa onlar da seveceklerdi..
Listeyi okumaya başladı; Dokuzuncu sınıfların listesindeki ilk kitap belliydi, bu okulda okuyan her öğrencinin okuduğu gibi onlar da "Çalıkuşu" ndan başlayacaklardı.. 1 ay sonra sözlüsü olacaktı kitabın.. Öğrenciler tekrar şaşırdı.. Nasıl olurdu ki bir kitabın sözlüsü..?
Uyanık olanların kafasında "özetini okur geçeriz" düşünceleri dolaşırken hocanın açıklamaları tam bir hayal kırıklığı yaşattı onlarda.. "Sözlü günü, kitabı açıp içinden herhangi bir sayfayı seçeceğim. Mesela sayfada Feride okuldan çıktıktan sonra ağlayarak eve koştu yazıyor olacak, ben de size Feride "neden ağlıyordu" diye soracağım.. Yani anlayacağınız sorduğum sorulara kitabı okumadan cevap vermeniz epey zor olacak, sakın uyanıklık yapmaya kalkışmayın. Üst sınıflarınızdaki ağabeylerinize ablalarınıza sorabilirsiniz, hepsi okudu bu listedeki kitapları ve hepsi de çok sevdi, hiç kitap okumayanlar, sevmeyenler bile artık kitap okuyor.. İnanın bana siz de çok seveceksiniz.. 25 Ekim'e kadar süreniz var, o gün sözlüsünü yapacağım Çalıkuşu'nun. İsteyenler satın alsın, isteyenler üst sınıflardan istesin, bulmakta zorluk çekeceğinizi sanmıyorum"
Evet, bu sözlerden sonra kaçışı yoktu, herkes okuyacaktı Çalıkuşu'nu..
Mine, zaten okuma alışkanlığını ortaokulda edinmişti. Toprak ile Peri de öğretmenlerinin sözlerinden sonra sınıftaki bir kısım öğrencinin aksine hiç sızlanmadılar, heveslilerdi.. Duymuşlardı Çalıkuşu'nu, ama hiç bilmiyorlardı konusunu.. Sevecekler miydi sahiden?