28. BÖLÜM - RİZE'YE GİDİYORSUNUZ!

17 3 0
                                    


BÖLÜM 28 – RİZE'YE GİDİYORSUNUZ!

Karanlık odasında, siyah mobilyalarının arasında, havasız, renksiz, betonarme yapının içinde Oğuz'dan gelecek bir haber için sabırsızca bekleyen ABİ kapısını çalana 'gir' emri verdi. Halil'den yana bir gelişme mi vardı? Bulmuş muydu Oğuz'u?

Eğilerek selam verdi Halil, söze girdi hemen. "ABİ yok, her yerde aradık, yok!"

Kendisine verilen olumsuz haber iyice gerdi damarlarını ABİ'nin. Ne demek yoktu?! Nerdeydi bu oğlan?! Gerçekten ölmüş müydü yoksa?! Haklı mıydı Fazıl'ın adamları? Bir an olsun ihtimal vermedi ABİ buna. Güçlü çocuktu Oğuz. Bırakmazdı öyle kolay kolay kendini. "Muhakkak kaçmış, bir yere saklanmıştır" diye mırıldandı kendi kendine.

"Efendim ABİ?" dedi Halil, yarı duyduğu yarı duymadığı cümleye karşılık.. Boş gözlerle kendine bakan adamına döndü ABİ. "Fazıl" dedi. 

"Arayıp duruyor gevşek! Oğuz'u çabuk bulun bana! Sonra da emaneti bulun!"

"Elimizden geleni yapıyoruz ABİ" dedi Halil. Halbuki o da biliyordu; ellerinden gelenin fazlasını yapmaları gerekiyordu. Ama yoktu işte Oğuz! Yoktu.

Makasla kesilebilecek kadar gerginleşen havayı ABİ'nin çalan telefonu bozdu. Rize'nin alan koduyla başlayan sabit bir telefondu bu. Fazıl bu sefer de başka bir numaradan mı arıyordu kendini?! Başka biri olmasına ihtimal bile vermeden "Ne var?!" dedi ABİ.

Müşterilerine karşı bu kadar kaba olmazdı normalde. Ama damarına basıyordu artık Fazıl.. Hiç racon bilmiyor gibiydi.. Her yarım saatte bir aranır mıydı insan hesap sorar gibi.. Ki hesap soruyordu.. Hakkıydı emanetinin başına ne geldiğini öğrenmek.. Gel gelelim, emanetten çok Oğuz önemliydi ABİ için.. Oğlu gibi gördüğü adamından iki gündür haber alamıyordu.. Yetmezmiş gibi Fazıl'la uğraşıyordu! Telefonu kızgın açmasında hiçbir sakınca yoktu yani..

ABİ'ye nazaran telefonun karşısındaki ses ürkmüştü. Nerde görülmüştü öyle telefon açıldığı.. O kadar yorgunluğunun üstüne bir de kimlerle uğraşıyordu! Çok üstünde durmadan "Beyefendi iyi akşamlar!" dedi genç hemşire.. Bir an önce söyleyeceğini söylemek ve bu telefon konuşmasını bitirmek istiyordu..

Hemşirenin aceleciliğine rağmen oldukça aheste çıkıyordu kelimler ABİ'nin ağzından.. Kimdi ki bu kız?. Oğuz'la ilgili olabilir miydi? "İyi akşamlar!" dedi.. "Kimsin?!"

"Çamlıhemşin Devlet Hastanesi'nden arıyorum."

Hastane lafını duyunca ABİ'nin gözü seğirdi.. Onu pür dikkat izleyen Halil de bir terslik olduğunu anladı hemen.. Adı gibi emindi; Oğuz'dandı haber!

"Kardeşiniz." Diye devam etti hemşire.. "Bu sabah yaralı bir vaziyette hastanemize getirildi.. Hala kontrol altında kendisi-"

Hemşirenin sözünü bitirmesine izin vermeden kapattı telefonunu ABİ. Öğreneceğini öğrenmişti. Gerisine lüzum yoktu. Hemen Halil'e döndü..

"Bilal'i de al! Rize'ye gidiyorsunuz hemen! Çamlıhemşin Devlet Hastanesi'ndeymiş Oğuz! Gidin, getirin onu bana!"

ABİ'nin emri kesin ve netti.. Daha başka bir şey söylemesine gerek yoktu.. Hızlıca selamını verip çıktı dışarı Halil.. İstikamet belliydi.. Bir an önce yola düşmeleri gerekti!

Halil, dışarı çıktıktan sonra koltuğuna rahatça oturan ABİ derin bir nefes bıraktı.. Rahatlamıştı.. Uzun zaman sonra ilk defa şükretti.. Oğuz ölmemişti!

Yesss!! Ve 29'u da paylaşıp kaçar bu yazaaar!! :))) <3 <3 <3

GÜLÜMSE YAZIYORUM #wattsy2019Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin