Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
"Büyüklüğü diğerlerine bırak, öyle küçük ol ki;
Kimse seni göremesin."
-Tao Te Chang
Ağustos, 2013
Seferihisar, İZMİR
"...
"Halinde henüz atamadığı bir masumluk ile henüz tamamıyla benimseyemediği bir pişmanlık ve hilekarlık birbirine karışıyordu.." (İçimizdeki Şeytan-Sabahattin Ali)
Üç kere okudum aynı cümleyi.. Üçünde de biraz daha belirdi yüzümdeki tuzlu damlalar.. Olanların tazeliğini koruduğu akşam okuduğum bu satır, hiç beklemeden vurmuştu beni.. Tesadüfün canına okumuştu o satır o akşam..
Havaalanının gelen yolcu kapısının önünde durmuş, Mert'in gözlerine bakmaya çalışmıştım o gün.. Bakamamıştım ama.. Bakmıştım da görememiştim.. Çenemi tutan, saçımdan bir tutam alıp kulağımın arkasına sıkıştıran, ne olduğunu anlamaya çalışan gözlerle bana bakan Mert'i ne kadar telaşa soktuğumun farkında bile değildim.. Hiçbir şeyden haberi olmayan sevgilim, gözlerinde kaybolmaya yüz tutmuş bir umutla bana bakmaya devam etti inatla.. "Hazal!" dedi.. Kızmaya başlamıştı.. Haklıydı.. Ben olsam daha kötü tepki verirdim..
"Ne olduğunu anlatacak mısın artık ha?"
Anlatacaktım anlatmasına da.. Nasıl anlatacaktım bilmiyordum.. Ben cümleye nasıl gireceğimi, Mert'in en az kızacağı şekilde durumu nasıl izah edeceğimi düşünürken takımın en uzun boylu smaçörü Mert'in de en yakın arkadaşı Çağın'ın bize doğru yaklaştığını gördüm.. İlerdeki servise binmeye devam eden çocuklar da bize doğru bakıyordu.. Gerçi Mert'ten çok bana bakıyorlar gibiydi..
"Kardeşim!" dedi Çağın yanımıza geldiğinde.. Uyarıcı bir ton vardı sesinde.. Mert'ten sonra bana çevirdi bakışlarını.. Pis bir böcekmişim gibi bakmaya başladı bana.. Sanki dünyanın en büyük kötülüğünü yapmışım da bir de gelip Mert'in karşısına çıkma yüzünü bulmuşum gibi..
Gözlerini benden aldıktan sonra gri GAP eşofmanının cebinden çıkardığı telefonda birkaç tuşa bastı Çağın.. "Bana düşmez ama zaten göreceksin.." deyip açmak istediği şey her neyse açtı telefonunda ve Mert'e uzattı.. "Al bak! Bak da gör sevgilin arkandan ne dolaplar çeviriyor!"
Mert, Çağın'ın uzattığı telefonu almadan yakasına yapıştı çocuğun! Gözü dönmüş gibiydi.. En yakın arkadaşına en uzağıymış gibi baktı. "Ağzını topla Çağın! Doğru konuş Hazal hakkında!"
Mert'in yakasını tutan ellerini fevri bir hareketle uzaklaştıran Çağın, telefonu Mert'in gözlerine doğru kaldırdı.. Ne göstermeye çalıştığını göremesem de tahmin edebiliyordum! Benden önce davranmıştı!