"Beni sevdiğini söylemeni tercih ederdim."
Jungkook'un gülümsemesi yavaşça yüzünden kayboldu. İki yana açmış olduğu kollarını usulca indirdi ve zaman kazanmak adına derin bir nefes aldı.
"Ben..." Saçlarını karıştırdı. "Üzgünüm."
Jimin gözlerini yerden çekip Jungkook'un gözlerine baktı. Birkaç saniyenin ardından dudakları yavaşça yukarı kıvrılmıştı, omuz silkti. "Olsun." dedi neşeli çıkan sesiyle. "Gitmemi istememen kabullendiğin anlamına gelir, bu iyi bir şey."
Jungkook anlamadığından istemsizce kaşlarını çattı. "Neyi kabullenmişim..?"
Jimin aralarındaki mesafeyi kapatıp dibine sokuldu. Hafifçe parmak ucuna çıkıp dudaklarını Jungkook'un kulağına götürdü.
"Seni kendime aşık edeceğimi... Kabul etmiş oluyorsun."
Jungkook, Jimin'in fısıldamasıyla ve kulağına değen sıcak nefesiyle yutkundu. Gözleri gözlerini bulduğunda kalp atışının neden dakikalardır koşmuş gibi attığına bir anlam veremedi, ya da vermek istemedi. Belki de korktu.
"Tabak."
Hızla Jimin'den uzaklaşıp yerdeki tabağı ve kaşığı aldı. Onları mutfağa bırakıp tekrardan oturma odasına döndüğünde Jimin'in sağ omzuna taktığı sırt çantasını gördü.
"Gidiyoruz?"
Jimin kafasıyla onayladığında dişlerini göstererek gülümsedi. Hemen sonrasında utandı ve Isabella'ya döndü.
"Haftaya çarşamba burada olacağım."
Yanağına kocaman bir öpücük bıraktı.
Jimin bu görüntüye dayanamayıp istemsizce "Ben de!" diye bağırdı ve o da Isabella'nın diğer yanağına bir öpücük bıraktı.
~~~
"Emma ve Bella senin için çok endişelendiler."
Jimin, Jungkook'un kulağına yakın konuşmasından dolayı ürperdi. Direksiyondaki tutuşunu sıkılaştırdıktan sonra "Özür dileyeceğim." dedi.
"Hey, özür dile diye söylemedim."
"Biliyorum."
Jungkook birkaç saniyeliğine yola değil Jimin'in hafif rüzgarda uçuşan saçlarına baktı.
Bu konuşmadan sonra ikisi de kafeye varana kadar tek kelime etmedi.
Emma dışarıda oturan bir müşterinin siparişini alıyorken gözleri yaklaşan tanıdık yüzlere kaydı. Jimin ve Jungkook'un olduğuna iyice emin olduktan sonra siparişi not defterine yazıp masanın yanından ayrıldı ve kapıda ikisini beklemeye başladı.
Jimin kafeye varmadan inmek istediğinde Jungkook onu engellemeyip gitmesine izin verdi. Jimin kısa mesafeyi koşarak aştı ve Emma'ya sarıldı. Emma garip bir kahkahayla ona karşılık vermeye çalışırken gözleri gülümseyen Jungkook'ta takılı kaldı. Ona memnun olmuş bir şekilde kafasını salladıktan sonra geri çekilip sahte bir sinirle çattığı kaşlarıyla Jimin'e baktı.
"Özür dilerim."
Emma birkaç saniye daha sahte bir sinirle ona baktıktan sonra omzuna dostça vurdu. "Lüzumu yok."
"Kızmadın mı?"
Emma sesli bir nefes verdi. "Elbette kızdım ve de korktum." Jimin'e yaklaşıp fısıldayarak devam etti: "Ama Jungkook'un seni geri getireceğine emindim."
Jimin şaşkınlıktan irice açılmış olan gözleriyle Emma'ya bakarken Jungkook onlara yaklaştı. Ters ters üçüne bakan müşteriyi fark ettiğinde "Emma." dedi. "Müşterimizi kaçırmak istemeyiz değil mi?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Love is in Montmartre ✔︎
FanfictionJimin ve Jungkook yedi yaşlarındayken birbirlerine söz vermişlerdir: Jungkook dünyadaki tüm kötülüklere karşı Jimin'i koruyacak, Jimin de Jungkook'a tüm sevgisini verip sonsuza kadar onun yanında kalacaktır. Jimin, tam on dört yıl sonra Jungkook'u...