Jimin kocaman esneyip uyandı. Yaşaran gözlerini sağ eliyle ovuşturduktan sonra doğrulup yorganı yere ittirdi ve ayağa kalktı.
Pencereye doğru yürüyüp dışarı baktıktan sonra pencereyi açtı. Beline kadar dışarı sarkıp ılık havayı koklamış, gülümsemesine engel olamamıştı.
Pencereyi açık bırakıp banyoya yürüdü. Hala daha uyku sersemliği üzerindeydi, bu yüzden gidene kadar sürekli bir şeylere takılmış ya da çarpmıştı.
Kapıyı sertçe açtığından çarpmasına engel olamadı. Yarattığı küçük çaplı gürültüden sonra lavaboya yanaşıp elini yüzünü yıkadı. Sonrasında ise aynada sebepsizce yüzünü incelemeye başlamıştı. Yavaş yavaş kulaklarına ulaşıyordu su sesi. Kafasını hemen sağına çevirip sarı, donutlu banyo perdesine baktı. Şimdi ise su sesi kesilmişti.
Jimin "Yo." deyip kafasını iki yana salladı. "Yo, hayır, hayır."
Jungkook sadece kafasını çıkarıp Jimin'e baktı.
"Jimin..?"
"Dur! Sakın çıkma!"
Jimin hemen arkasını dönüp gözlerini kapattı. "Özür dilerim. B-Ben. Fark etmemişim."
Jimin görmesede Jungkook gülümsedi.
"Eh... Tamam ama... Çıkacak mısın?"
Jimin kendisine sinirlendiğinden sağ elini yumruk yaptı. "Hemen çıkıyorum." dedikten sonra tek adımda kapıya ulaşmıştı. Kapıyı kapatırken ise "Hiçbir şey görmedim ki, hiçbir şey görmedim ki!" diye söyleniyordu, Jungkook'un sesli kahkahaları arasında.
~~~
"Benett mi? Tatlı çocuktur." Bella sildiği tabağı yerine koyduktan sonra yeniden Jimin'e dönüp burnunu sıktı. Jungkook gibi söylenmemesini sevmişti. "Ama sen daha tatlısın."
Jimin dudaklarını büyük bir hüzünle büzdü. "İşte sorun bu. Ben tatlıyım ve ufak tefeğim ama o hem tatlı hem yakışıklı hem uzun hem de güzel bir yüzü var. Ayrıca... Jungkook'un eski sevgilisi."
Bella tabakları sonraya bırakmayı düşünüp kollarını bankoya yasladı ve Jimin'in gözlerinin içine baktı.
"Ağzınla söyledin." dedi. "Eski. Yani artık bir şansı yok."
Ellerini büyük bir sevinçle çırparken Jungkook içeri girdi.
Bella'ya bakıp güldükten sonra "Ne konuşuyordunuz?" diye sormuştu.
Bella, Jimin'in dudaklarını ısırdığını gördüğünde "Bu gece Benett'in doğum günü partisine gidiyormuşsunuz." diye atıldı.
Jungkook elindeki tepsiyi bıraktıktan sonra Jimin'in yanındaki tabureye oturdu. Ona kısa bir bakış attıktan sonra "Evet." diye onayladı.
Bella tabakları temizlemeye geri dönerken "İyi olmuş." dedi. "Jimin de arkadaş edinir hem."
"Ne gerek var ki."
Jimin ve Bella aynı anda Jungkook'a döndü. Başını yere eğmiş, önlüğünün üzerindeki lekeyle uğraşıyordu mırıldandığı şeyi duyduklarından habersiz. Birkaç saniyelik sessizlikten sonra kafasını kaldırdı. Jimin'in kocaman açılmış gözleriyle karşılaştığında yüzü korkudan gerildi ve rengi kaçtı.
Jungkook ne yapacağını bilemediğinden Bella'ya baktı, kendisine kaş göz işareti yapıyordu.
"Ben öyle demek is-"
"Ben şu masaya bakayım."
Jimin iki gencin geldiği masayı işaret ederek yanlarından ayrılır ayrılmaz Bella Jungkook'un koluna vurdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Love is in Montmartre ✔︎
FanfictionJimin ve Jungkook yedi yaşlarındayken birbirlerine söz vermişlerdir: Jungkook dünyadaki tüm kötülüklere karşı Jimin'i koruyacak, Jimin de Jungkook'a tüm sevgisini verip sonsuza kadar onun yanında kalacaktır. Jimin, tam on dört yıl sonra Jungkook'u...