Jimin büyük bir heyecanla gözlerini açtı ve kafasını geri atıp şu an sarmaş dolaş olduğu bedenin kim olduğuna baktı.
Tabi ki Jungkook'tu!
Birkaç dakika ne yapacağını bilemez bir halde ona baktıktan sonra elini belinden çekti. Sağ bacağını da güçlü bacakları arasından çekmek istemişti fakat bu isteği pek gerçekleşecek gibi görünmüyordu.
Gövdesini biraz daha geri çekip yeniden ayağını kurtarmaya çalıştı ama Jungkook bacağındaki hareketlenmeden dolayı uyanmıştı.
Bir anda korkuyla gözlerini açmış, Jimin'in yaptığı şeyden pişmanlık duymasına sebep olmuştu.
"Benim Jimin! Özür dilerim, seni korkutmak istemedim. Ben sa-"
Jungkook her ne kadar uyku sersemi olsada güldü. İşaret parmağını Jimin'in dudaklarına bastırıp susmasını sağladı.
"Önce günaydın demelisin." Kaşlarını çatıp bakışlarını aşağıya indirdi. "Sonra da bacaklarıma ne yapmak istediğini söylersin. Hmm..?"
Jimin sertçe yutkundu. "Öncelikle günaydın." dediğinde gülümsemeye çalışmıştı. "Bacaklarına gelirsek, tabi ki bir şey yapmıyordum. Sadece-"
Jungkook gülümseyerek onu izlerken Jimin elini bacaklarına indirdi. Aklından geçen şeyin gerçek olduğunu fark ettiğinde alt dudağını ısırarak Jungkook'a baktı.
Çığlık atmak istiyordu.
"Ben... Yani bacaklarım... Çıplak?"
Jungkook bahsettiği şeyi anladığında kafasını salladı. "Evet. Pijama giymeni söyledim ama sen istemedin."
"Sen niye pijama giymem- Bir dakika dün ben!"
Kötü bir şey söylemiş gibi elini ağzına götürüp korku dolu bakışlarını Jungkook'a gönderdi. Küçük kahkahaları sinirlerini bozmuyor değildi.
Elini yavaşça ağzından çekip kısık bakmaya başladı. Yüzünü ekşitip "Sarhoş oldum değil mi?" diye sordu.
Jungkook güzelce gülümseyip kafasıyla onayladı.
"Ben. Umarım çok yormamışımdır seni."
"Hah? Yormak mı, canıma okudun!"
Jimin bu sefer elini Jungkook'un ağzına götürdü. "Deme öyle." dedi utangaçça. "Hatta hiçbir şey söyleme, duymak istemiyorum."
Jungkook gözlerini devirip elini ağzından çekti. Eğer bunu sevimli bir şekilde yapmamış olsaydı Jimin büyük ihtimal alınırdı.
"Sen bilirsin."
Jungkook dudaklarını büzüp ellerini yorgandan çıkardı ve sırtüstü uzandı. Jimin'in meraklı gözlerle kendisini izlediğini biliyor ama bilerek ona bakmıyordu.
Jimin sormak istedi. Hatta Jungkook'un yaptığı tüm saçmalıkları anlatmasını istedi fakat dayanabilir miydi ya da öğrendiklerinin utancıyla yaşayabilir miydi bilmiyordu. Bu yüzden boş verdi.
Hafifçe doğrulup komodindeki saate baktı. Sekiz olduğunu gördüğünde yataktan kalkmak istemişti ama Jungkook bakışlarını ona çevirerek durmasını sağladı.
Jimin düşününce bu yaptığı için ona içinden teşekkür etti. Altında hiçbir şey yoktu ve yataktan çıkmaya çalışıyordu! Hemde bunu yatağın diğer tarafı duvarla bitişik olduğu için Jungkook'un üzerinden atlayarak yapacaktı, yani az kalsın!
Jungkook çatılmış kaşlarıyla Jimin'e bakarken dikleşti ve sırtını yatağın başlığına yasladı. "Nereye?"
Jimin eliyle kapıyı gösterdi. "Kafeye inmeliyiz, saat sekiz olmuş. Şey ama ilk önce bana bir pijama ver."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Love is in Montmartre ✔︎
Fiksi PenggemarJimin ve Jungkook yedi yaşlarındayken birbirlerine söz vermişlerdir: Jungkook dünyadaki tüm kötülüklere karşı Jimin'i koruyacak, Jimin de Jungkook'a tüm sevgisini verip sonsuza kadar onun yanında kalacaktır. Jimin, tam on dört yıl sonra Jungkook'u...