Jungkook, Jimin'in ritmik bir şekilde salladığı ayaklarını izliyordu, yine. Hafif ıslak saçları, üzerindeki yeşil bol bluzu ve beyaz teni... Hepsi mükemmel bir uyum içindeydi fakat Jungkook inatla minik ayaklara bakmaya devam ediyor, küçük bir çocuğunkine benzediğini düşünüyordu.
Saatin on bire yaklaştığını fark edince yerinden kalktı ve televizyonu kapattı. Jimin'in küçük koltuktaki yatağını hazırlamak için odasına gitti. Geri döndüğünde Jimin yatağını kendisinin hazırlayabileceği konusunda oldukça ısrarcı olsada Jungkook bunu kabul etmeyip yatağını hazırladı.
"Üzerini sıkı ört. Hasta olma."
Jungkook güzel bir tebessümle konuştuğunda Jimin yanaklarını şişirdi ve hemen ardından şımarık bir gülümseme yerleştirdi yüzüne.
"Beraber uyusak güzel olurdu."
"Hava açık."
Jungkook kapıya doğru yürüdü. Jimin'in kendisine göz devirdiğini görmüştü ama umursamamayı seçti. Jimin oflayıp yatağına girdiğinde ışığı kapattı ve "İyi geceler, Jimin." dedikten sonra hemen odasına gitti.
Jimin Jungkook'a sinirli olduğundan ona içinden 'iyi geceler' dileklerini iletmişti. Sağ elini hafif ıslak saçlarında gezdirdikten sonra kafasının altına aldı ve tavanı seyretmeye başladı.
Bugünü düşünüyordu.
Jungkook'la bisiklete binmiş, daha da önemlisi ilk defa elleri o kadar uzun süre birbirine değmişti. Aniden bastıran birkaç dakikalık yaz yağmuru bile güzeldi. Yağmurun altında bir o yana bir bu yana koştururken Jungkook'un da kendisine eşlik etmesini çok istemişti ama o kendini bir ayakkabı dükkanına atmış, yağmur durana kadar da dışarı çıkmamıştı. Hatta Jimin'e hasta olacağını söyleyip kızmıştı.
Ve galiba haklıydı. Jimin üşüdüğünü fark ettiğinde yorganını üzerine çekti. Bir süre daha tavanı izledi. Sonra duvardaki saati, perdesi açık olan camdan dışarıyı... Bir türlü uykusu gelmiyordu. Jungkook'un yanına gitme isteği ise dakikalar geçtikçe daha çok güçleniyordu içinde. Sonunda dayanamayıp yatağından kalktı. Parmak uçlarında Jungkook'un odasına doğru yürüdükten sonra sessiz olduğunu düşündüğü bir şekilde tahta kapıyı açtı.
Jungkook'un uyuduğunu anlaması zor olmamıştı. Hemen ardından kapıyı kapattı ve yatağın yanına yürüdü. İyice duvar kenarına gittiğinden Jimin için kocaman bir alan vardı şimdi yatakta. Belki de gelmemi bekliyordu diye düşündü bir anlığına, sonrasında ise bu saçma düşüncesini hemen kafasından attı. Jungkook'un hava açık derken ki yüz ifadesi bunu istemediğini açıkça belli ediyordu zaten.
İstemediğini düşünüyor olsada yanına uzanmadan çekip gidecek değildi.
"Sadece beş dakikalığına"
Yanında uzanacak, güzel kokusunu bol bol içine çekecek belki de, cesaret edebilirse tabii, küçük bir iyi geceler öpücüğü bırakacaktı ona.
Yanına uzandı. Jungkook sırtüstü uzanmış, sol eli ise yastığının yanına düşmüştü. Jimin yüzünü uzun uzun inceledikten sonra yavaş ve temkinli bir şekilde elini Jungkook'un eline doğru götürdü. Önce nazikçe ve hafifçe değen parmaklarını sonra birbirine kenetledi. Jimin'in dudakları anında güzel bir gülümsemeyle yukarı doğru kıvrılırken Jungkook sadece... Uyuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Love is in Montmartre ✔︎
FanfictionJimin ve Jungkook yedi yaşlarındayken birbirlerine söz vermişlerdir: Jungkook dünyadaki tüm kötülüklere karşı Jimin'i koruyacak, Jimin de Jungkook'a tüm sevgisini verip sonsuza kadar onun yanında kalacaktır. Jimin, tam on dört yıl sonra Jungkook'u...