Jungkook akşam yemeğini hazırlarken aklındaki tek şey yaklaşık bir saat öncesinde Jimin'e bağırmasıydı. Birkaç dakikada bir o anki yüzü aklına geliyor, kendisine kızmadan edemiyordu.
Balıkları tavaya koydu. Salata yapmak için malzemelerini buzdolaptan çıkarıp tezgaha düzenli bir şekilde koydu. Sonra aklına gelen şeyle kapıya yürüdü.
"Jimin?"
Jimin gözlerini televizyondan çekip kendisine seslenen Jungkook'a çevirdi.
"Evet?"
"Salatayı yapar mısın?"
Jimin bir şey söylemedi. Jungkook'un cevap beklediğini fark ettiğinde ise çaresizce ayağa kalktı ve onun ardından mutfağa girdi.
Elbette üşendiğinden değildi bu isteksizliği. Jungkook'un ona hiçbir suçu yokken sinirlenmesine üzülmüştü sadece.
Jungkook sabit bir gülümsemeyle tezgahtaki sebzeleri gösterdi.
"Bu havuç." Devam edecekti fakat Jimin'in cidden mi dercesine açılan gözleri ve sesli bir nefes alışı kıkırdamasına neden olmuştu. Jimin, onu güldürdüğü için mutlu olmuş olsada boş yere kendisine bağırmasını unutmayıp son anda toparladı ve gülme isteğini bastırdı.
"Tamam. Eh..." Derin bir nefes alıp verdi. "Bu havuç, evet bildiğini biliyorum, bu da beyaz turp bunları rendeleyeceks-"
"Asya turpu!"
"Efendim?"
"Annem öyle derdi de. Hey, öyle bakma diğer adı Asya turbu."
Jungkook usulca kafasını salladı. "Tamam. İzninle devam ediyorum. Kırmızı lahanaya gelirsek onu doğrayacaksın ama ince olmalı. Soğanı da nasıl doğrayacağını biliyorsundur herhalde."
Jimin omuz silkti ve sebzeleri doğrayacağı tahta ile bıçağı olduğu yere çekti. Jungkook ne yaptığına bakarken ona döndü. "Aslında hepsinin nasıl yapılacağını biliyordum."
Jungkook utangaçça gülümseyip elini ensesine attı. "Ben sadece hangilerinin rendelenip han-"
Jimin sözünü kesti: "Ben hiçbir salatada doğranmış turp ya da havuç görmedim. En azından balığın yanında öyle yenilmiyor."
"Haklısın."
Jungkook ne yapacağını bilemediğinden tavadaki balıklara bakmaya karar verdi. Henüz istediği gibi değillerdi. Jimin'in soğana uzandığını gördüğünde "Dur!" diye bağırdı.
Jimin önce korktu. Sonra dişlerini sıkıştırdı ve sinirle Jungkook'a döndü.
"Niye bağırıyorsun ya, yeter ama!"
Jungkook gülerek Jimin'e yaklaştı. "Önce ellerini yıkamalısın." Ardından eğilip bir çekmeceyi açtı. Jimin de gözlerini devirdikten sonra ellerini yıkamıştı.
Jungkook'un elinde pembe bir önlük gördüğünde duraksadı. Kafasını sağa çevirip sinirden güldükten sonra ona yaklaştı.
"Bu ne?" diye sordu, tüm sinirine rağmen sakin bir ses tonuyla.
"Önlük, senin için."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Love is in Montmartre ✔︎
FanfictionJimin ve Jungkook yedi yaşlarındayken birbirlerine söz vermişlerdir: Jungkook dünyadaki tüm kötülüklere karşı Jimin'i koruyacak, Jimin de Jungkook'a tüm sevgisini verip sonsuza kadar onun yanında kalacaktır. Jimin, tam on dört yıl sonra Jungkook'u...