"Seungmin-ah gel hadi geç kalacağız."
Arabasıyla gelen Minho hyung yanında oturan Jisung'un kafasından beni göremediği için kafasını eğip konuştuğunda elimi enseme atıp kaşıdım.
"Şey aslında Hyunjin beni alaca-"
Sözüm arka koltukta oturan Changlix ikilisinden Felix tarafından bölündüğünde kırk yıl bu mevzuyu gündeme getireceklerini anladım.
"NE DEDİN? Aman tanrım oğlumuz büyümüş de kendine sevgili yapmış Binnie."
Changbin hyunga bakıp yalandan göz yaşlarını sildiğinde gözlerimi devirdim.
"Ben sizin oğlunuz değilim."
Jisung bir tek buna mı takıldın der gibi baktığında gözlerim çoktan odağını bulmuştu.
Kafasındaki kaskı çıkarıp saçlarını karıştıran Hwang Hyunjin kalbime zarardı.
Kalbimin sıkışmasına aldırmadan izlemeye devam ettim o güzel manzarayı.
Kaskını motoruna astıktan sonra gözleriyle etrafı süzdü, sonunda bakışları beni bulduğunda aradığını bulmuş gibi bana doğru yürümeye başladı.
Hiç ama hiç iyi değildim. Yıllar sürmüş gibi gelmişti yanıma ulaşması.
Aramızda birkaç adım mesafe oluştuğunda durdu.
"Selam."
Hafif boğuk çıkan sesi, beni başka diyarlara götürdü. Beynim cevap vermem gerektiğini söylüyordu fakat öylece duruyordum.
Elini gözümün önünde salladığında anca kendime gelebilmiştim.
Sakin ol Seungmin, derin nefes al, evet işte böyle.
"Selam Hyunjin-ah."
Yüzümde minik bir gülümseme ile söylediğimde yanımızdaki arabadan gelen kıkırtıları işittim.
Şu konser bir bitsin de, benden çekecekleri var, salak herifler.
Minho hyung sabrının son demlerini yaşıyor olmalıydı ki birkaç defa kornaya basarak bizi uyardı.
"Hadi millet gidelim artık."
Minho hyungu kafamla onayladıktan sonra başımı Hyunjin'e çevirdim. Bakışlarının zaten bende olduğunu görünce sabit atmayan kalbimin ritmi bir kez daha bozuldu.
Minho hyung arabayı çalıştırdığında biz de Hyunjin'in motoruna doğru yürümeye başladık.
Biz mi? Tek bir kelime aslında ama çok farklı hissettirdi.
Motorun bagajından çıkardığı diğer kaskı bana uzattıktan sonra kendi kaskını takmaya başladı.
Bu sırada diğerleri bizi beklememiş ve yola çıkmışlardı.
Motora binip çalıştırdıktan sonra kaskının camını yukarı kaldırdı.
"Bin hadi."
O söylemeseydi orada dikilmeye devam edecektim büyük ihtimalle.
Arkasına yerleştiğimde kalbim yerinden çıkacak gibiydi.
TANRI AŞKINA! Hyunjin'in motoruna binmiştim ve biz birlikte konsere gidiyorduk.
Bir hafta önce böyle bir şey olacağını söyleselerdi kıçımı yeyin derdim.
Ellerimi nereye koyacağımı düşünürken birden iki elimi de tutup belinde birleştirdi.
"Sıkı tutunmalısın, konserden önce düşmek istemezsin değil mi?"
ELLERİM ŞUAN ONUN BELİNDEYDİ.
Ben çoktan sana düştüm deme isteğimi bastırıp kafamı salladım.
ELLERİM BELİNDE.
Sırtına yaslandığım için kafam sırtına sürtmüştü ve bu, bu çok güzel bir histi.
Gaza basıp motoru sürmeye başladığında kafamı sırtına yaslamış, ellerimle belini sarmış halde gözlerimi kapattım.
Kokusunu belli etmeden içime çektiğimde hayatımın en mutlu günü olduğunu düşündüm.
Yaklaşık bir saat süren yolculuğun sonuna geldiğimizde olduğum yerden ayrılmak istemeyerek indim.
Kaskı Hyunjin'e uzattıktan sonra konser alanının girişinde bekleyen arkadaşlarımı gördüğümde burada olduğumuzu belli etmek için elimi salladım.
Sonunda bizi gördüklerinde yanlarına gelmemiz için işaret verdiler.
Oraya doğru yürürken yanımızdan çığlık atarak hızla koşan bir kız geçtiğinde hafif sendeledim.
Bu neyin kafasıydı? Yani tamam ben de Day6 fanıydım ama gayet sakindim.
(Y.N: Kesinlikle inandık Seungmin.)
Bu arada sendelediğimi fark eden Hyunjin güçlü reflekslerini konuşturarak anında belimden tuttu ve arkadaşlarımın yanına varana kadar elini çekmedi.
Bugün çok fazla şey oluyordu ve ben dayanamıyordum. Tanrım bana güç ver.
Yüzüm yanmaya başlamıştı ve bunu gören Jisung pişmiş kelle gibi sırıtıyordu.
Changlix çifti önde, Minsung çifti onların bir arkasında, biz de onların arkasından girişe doğru yürüyorduk.
"İlk gelişin mi?"
Hyunjin beni muhattap alarak konuştuğunda uzun süre sonra doğru düzgün ilk konuşmamız olduğunu fark ettim.
"Hayır bununla beraber dört olacak."
Şaşırarak bana baktı ve sessizce 'vay be' dediğini duydum.
Büyük kapının önüne geldiğimizde o kadar kalabalıktı ki güvenlik olmasa herkes birbirinin üstüne binecekti.
Sıra bize geldiğinde biletlerimizi gösterip orta sıralardan aldığımız yere doğru yürümeye çalıştık.
Changlix ve Minsung çifti el ele tutuşup giderken ben burada godoman adamlara çarpıp duruyordum.
Birden belimde hissettiğim elle solumdaki Hyunjin'e çevirdim bakışlarımı.
O da bana bakıp kulağıma yaklaşarak konuştu. Bu yakınlık hiç iyi değildi.
"Sana çarpmasınlar diye koydum elimi, istersen çekebilirim."
Bu çocuk fazla düşünceliydi. Ama bana verdiği zarardan haberi yoktu. Elini koyduğu yer öyle bir yanıyordu ki.
"Teşekkür ederim, çekmene gerek yok."
Ben de onun kulağına yaklaşıp konuştuğumda karnımdaki kelebekler coşmuştu.
Geri çekildiğimde yüzüne yerleştirdiği gülümseme beni bir ömür mutlu etmeye yeterdi.