Hyunjin:
"Seungmin, bebeğim giyindim ben artık çıksan mı oradan?"
Kapıyı tıklatıp sorduğum sorudan sonra kilit sesi duymamla kapının açılması bir oldu.
Seungmin yüzüme bakmamaya çalışarak yatağa ilerlediğinde gülmemek içim dudağımı dişledim.
Tanrım çok tatlı duruyordu.
Ona baktığımı fark edince bakışlarını bana çevirmiş sonra da yanaklarını şişirmişti.
Herhalde aklımı okumuş olmalıydı ki daha çok tatlılaşıyordu gözümde.
"Uyumak istiyorum geliyor musun gelmiyor musun?"
Seungmin mızmızlanarak konuştuğunda ışığı kapatıp yatağa ilerledim.
Yorganı kaldırıp oturdum. Bana kısa bir bakış atıp yutkundu.
Gülümsedim. Utanıyordu.
Kafamı yastığa koyup onu izlemeye başladım.
Küçükken de çok tatlı bir çocuktu. Büyüyünce tatlılığından bir şey kaybetmemiş üstüne aşırı yakışıklı olmuştu.
Bu güzelliği nasıl görmezden geldiğimi sorguladım bir süre.
Her ne kadar biseksüel olsam da daha önce hiç erkek arkadaşım olmamıştı.
Seungmin'in ilk olması beni mutlu ediyordu. Ayrıca onun da ilk sevgilisi bendim. Bu her şeyi daha güzel kılıyordu.
İyi ki dedim içimden.
İyi ki o gün onu görmezden gelmemişim ve mesaj atmışım.
Seungmin çoktan bana arkasını dönmüş yatmıştı bile.
Benden kaçmaya çalışıyordu ama başarılı olamayacaktı.
Yatakta biraz daha onun tarafına kaydım.
Kafamı omzuna yaslarken kolumu beline sardım.
Bacağımı da bacağının üstüne attıktan sonra gözlerimi kapattım.
"Hey, bu biraz fazla olmadı mı? Çek şu bacağını."
Uyumamıştı.
"Aşkım bir bütün olduk böyle, bozmaz mısın lütfen."
Cümlemin sonunda kulağının arkasını öptüm. Huylanmıştı ama sesini çıkarmadı.
"Seungmin."
Fısıldadım.
"Hm?"
O da düşük sesle konuştuğunda dudağımı kulağına değdirdim.
"Seni, çok seviyorum."
Hareket eden dudaklarım kulağına değiyordu.
Geri çekilmedim. Dudaklarım hala oradaydı.
Kafasını döndürünce yanağına değmişti dudaklarım.
Yüzümün her bir noktasında gezdirdi bakışlarını.
Son olarak gözlerime odaklanıp hayatımdaki en sevdiğim şeyi sundu bana, gülümsemesini.
"Gözlerime ulaşıyorsa eğer görebilirsin, senin için parladığını."
O da fısıldadığında dudağına uzandım.
En saf haliyle öptüm onu. Yumuşak ve bir o kadar sevgi dolu.
Dudaklarımızı ayırdığımızda yanağımı öptü.
"Seni dün sevdim, şuan seviyorum, yarın da seviyor olacağım."
Sesinin tınısı o kadar güzeldi ki, oturup ağlayabilirdim.
Vücudunu tamamen bana döndürüp biraz aşağı kayarak kafasını göğsüme yasladı.
Nefes alış verişi düzene girdiğinde saçlarına yumuşak bir öpücük kondurdum.
"İyi geceler bebeğim."
Duymuyordu ama yine de fısıldadım.
Kollarımı bedenine sımsıkı doladığımda, gözlerimi kapattım.
Sanki binlerce kilometre yukarı çıkmışız ve bulutların üzerinde yatıyormuşuz gibi hissetmiştim.
Ve kendimi uykunun kollarına teslim ettim.
*
"Sizce onları uyandırmalı mıyız?"
"Hayır, çok tatlı uyuyorlar."
"Bence üzerlerine su dökelim."
"Hayır hayır, bence ayaklarından tutup yataktan atalım."
"Hyung çok acımasızsın."
"Hey susun şu ahtapot kılıklı kıpırdanmaya başladı bizi duyacak."
Çok net olmayan fakat yakınımdan gelen seslerle gözlerimi araladım.
Yatağın etrafında deney farelerini izleyen bilim adamları gibi toplanmış dört kafa görmemle elimi kalbime koydum.
Korkmuştum anasını satayım.
"Siz napıyorsunuz burada?"
Seungmin'i uyandırmamak için sessizce konuştum.
"Bayan Kim aldı bizi içeri, Seungmin'i görmeye gelmiştik ama yanında promosyonu olduğunu bilmiyorduk."
Konser günü adının Jisung olduğunu öğrendiğim çocuk konuştuğunda gözlerimi devirmeden edemedim.
Promosyonmuş, peh.
"Rahatsız ettik kusura bakma Hyunjin-ah, bunlara dedim ama beni dinlemediler."
Felix'e 'Önemli değil.' dercesine elimi salladığımda hala karşımda dikilip bana bakmaya devam ediyorlardı.
Belki bir umut anlarlar diye ben de teker teker gözlerine bakmaya başladım.
Changbin hyung 'Ne var?' der gibi kafasını sallayınca iç çektim.
"Sevgilim uyuyor ya hani, çıkın artık diyorum."
Olabildiğince nazik konuşmuştum bence.
"Kırk yıllık arkadaşımın odasından kovuluyor muyum şuan?"
Jisung yalandan duygusala bağlayıp konuştuğunda defolup gidin artık diye bağırmamak için kendimi zor tuttum.
"Hayır da ya-"
Sözüm en büyükleri tarafından kesildiğinde kesinlikle buraya kafayı bulup geldiklerinden emin oldum.
"Sen bizi kovamazsın biz kendimiz kendimizi kovarız yürüyün gidiyoruz."
Minho hyung hepsini önünden sürükleyip odadan çıktığında derin bir nefes aldım.
Seungmin'in arkadaşları fazla garipti.
Bakışlarımı ona çevirdiğimde hala deliksiz uyuduğunu fark ettim.
Kollarımı tekrar ona dolayıp uyuyacaktım ki alt kattan gelen yüksek ses buna engel oldu.
"BU PANCAKELER BİR HARİKA BAYAN KIM BENİ KÜTÜĞÜNÜZE ALIR MISINIZ?"
Tanrım... Bu bir şaka olmalıydı.