"Yok ben dayanamayacağım."
Hyunjin sandalyeden kalkmaya yeltenince aceleyle kolunu tuttum.
Kolunu tutmamla çatılan kaşları düzelmiş, bakışları bir nebze olsun yumuşamıştı.
Kaşlarımla sandalyeyi işaret ettim geri oturması için. Bir bana bir de Jongho'nun oturduğu yere baktı.
Tuttuğum kolunu biraz daha sıkıp ona bakmaya devam ettim.
Sonunda köpek yavrusu bakışlarıma dayanamamış olmalı ki yerine oturdu.
"Sakin olur musun, birazdan kalkarız zaten. Bizimkiler sorun etmez."
"Ben böyle kıskanç biri değildim Seungmin, beni ne hale getirdiğini görüyor musun?"
Garipti. Uzun zaman boyunca onu yanındaki her kızdan kıskanan bendim. Şimdiyse o beni kıskanıyordu.
"Biz buna Kim Seungmin etkisi diyoruz."
Dememle birlikte tek kaşını kaldırdı. Muzipçe gülümsemekten alıkoyamadım kendimi.
Masada sadece ikimiz oturuyorduk. Annemler çalan slow şarkı eşliğinde dans ediyordu.
Yanımıza yaklaşan garsonun sesiyle gözlerimi onlardan alıp garsona çevirdim başımı.
"Efendim bu sizin için, karşı masadan."
Garsonun uzattığı içkiye baktım, sonra da karşı masaya. Jongho elindeki bardağı kaldırmış şerefe der gibi bana bakıyordu.
"İçmeyeceğim teşekkürler."
Garsonu gönderdiğimde yanımdaki sinirden damarları belli olmuş Hyunjin'e baktım.
"Bu çocuk kendini ne zannediyor?"
Sinirle konuştuğunda parmaklarımızı iç içe geçirdim. Belki biraz da olsa siniri geçer ümidiyle.
İşe yaramış gibi duruyordu. Belirginleşen damarları gözükmüyordu artık.
"Takma sen onu, o hep böyleydi."
"Aranızda... Bir şey geçti mi?"
Kafamı iki yana salladım.
"Annelerimiz arkadaş olduğu için biz de görüşüyorduk. Çocukken onunla oynamayı severdim. Ama ikimiz de büyüyünce işler değişti."
Bir şey demeden beni dinliyordu.
"Benden hoşlandığını söylemişti. Fakat o sıralar ben de senden hoşlanmaya başlamıştım. Bu yüzden kabul etmedim onu hiçbir zaman."
Yere indirdiği gözleri anında gözlerime ulaştı. Gözleri parlıyordu sanki.
"Beni bunca yıl sevip bana sadık kalman... Sana daha ne kadar hayran kalabilirim bilmiyorum."
Dediği şeyler bende onu öpme isteği uyandırsa da herkesin içinde öpmek istemiyordum.
Bu yüzden gülümsedim sadece.
Fakat o bununla yetinmedi.
Herkesin içinde dudaklarıma kapandı.
Öpüp geri çekildiğinde şaşkınlıkla ona bakıyordum. O ise gülüyordu.
Acıtmayacak derecede omzuna vurdum. Çok güzel gülüyordu pislik.
"Herkesin içinde niye öpüyorsun beni, çok ayıp."Bunu dememle kafasını iyice yaklaştırdı.
"Sevgilin olduğumu bilsinler, yaklaşmasınlar diye."
Çok yakındık. Dudakları çok yakındı. Kendimi tutamayıp öpecektim şimdi.