1.Bölüm:DOĞRU YOL

3.8K 139 4
                                    

Üzerimdeki hırkanın omuzlarıma düşmesi durmam için yeterli bir sebep deildi.

Nefesimin son demlerini hissettiğim için girdiğim ormanda sağıma soluma bakarak bir ağacın gövdesine yaslanarak soluklanmak için kendime fırsat tanıdım. Konaktan çıkarken su almayı akıl edemediğim için kendime saydırmayı bir kenara bırakıp cebimdeki, evden çıkarken çaldığım evin hizmetlisinin telefonundan saate baktım.

Saat gece 02.44,ü gösteriyordu. Eğer bu fırsatı kaybeder ve yakalanırsam işte o zaman hayatım tamamen biterdi. Sabah evdekiler uyanmadan bu şehirden çıkmam gerekiyordu.

Bu kadar soluklanmak yeter diyerek sırtımı dayadığım ağacın gövdesinden ayırdım. Tekrar arkama bakarken kimsenin olmadığını görmek yüreğime umut tohumcuklarını ekti bir kez daha. Koşmaya başladığımda ayaģımda evin içinde giydiğim terliklerin olması bana pek yardımcı olmuyordu. Üstelik hava da kapalıydı. Her an yağmur yağacak gibi duruyordu. Kaçarken giyebilceğim bir ayakkabımın bile olmaması tamamen benim acizliğimden.

Koşarken yüzümde oluşan buruk tebessüm herşeyi anlatıyordu aslında. Ben 14 yıllık evli bir kadın, 14 yılımı eşiğinden dışarı adımımı atmadığım bir evde esir olarak geçirdim. 14 yıl dayanmışım bir 14 yıl daha dayanırdım elbet ama Esma hanım, yani kocamın annesi beni başka bir adama vermeye kalkmasaydı eğer evet 14 yıl daha dayanırdım. Beni biricik oğluna layık görmeyen Esma hanım'da biliyordu bu evliliği en az oğlu kadar benimde istemediğimi.

Ayağıma giren keskin acıyla ağzımdan çıkan inlemeye mani olamadım. Etime giren çalı parçası hiç de göründüğü kadar küçük deildi anladığım kadarıyla Eğilerek çalı parçasını ayağımdan çıkarmak için hamle yapacağım sırada uzaktan gelen silah sesleri bana acele etmem gerektiğini hatırlattı.

Nefesim bana yeterli gelmezken eğildiğim yerden hızlı bir şekilde kalkarken saniyelik şekilde arkama baktım. Görünürde kimse yoktu ama eğer tahmin ettiğim gibiyse konaktakiler yokluğumu fark edip beni arama emri verildiyse yakalanmam an meselesi olur. Koşarak orman sonundan görünen sarı ışığa baktım.

Yüzümde oluşan umut dolu gülümsemeye engel olamadım. Evet, anayola çıkmıştım. Şimdi yapabileceğim tek şeyi yaparak bir tane araba geçmesi için Allah'a dua ettim. Buraya kadar gelip burda yakalanırsam hayatımın geri kalanı geçen 14 yıldan daha kötü olurdu. Bunun bilincinde olarak adımlarımı tekrar attım. Anayol üzerinde adımlarımı her attığımda ayağımda daha da derine inen çalıyı umursamamaya çalışıyordum.

Duyduğum tek el silah sesiyle yerimden sıçradım. Bu ses az öncekinden çok daha yakından geliyordu.

"Allah'ım sen yardım et. Bir araba geçsin şurdan. Ne olur Allah'ım duy sesimi."

Kendi kendime mırıldanırken bir yandan da anayol üzerinde az önce gelen arabanın istikametinde koşuyordum. Arkama dönerek ormana baktığımda karanlığın içinden bir siluet görür gibi oldum. Ya gerçekten gördüm yada korkuyla beynimin bana oynadığı bir oyundu bilmiyorum. Ama bu benim dahada hızlı koşmamı sağladı. O an ne ayağımdan fırlayan terlik, ne saçlarımdan düşen toka ne de her adımımda etimden et koparıyormuşçasına bana acı veren o çalı parçası umrumda deildi. Koşmam ve bir arabaya binip bu şehri terk etmem gerekiyordu.

"Dur!"

Arkamdan duyduğum sesle adımlarım olduğum yerde donup kaldı. Önümde kanat çırpan güvercin gözlerimin önünde yere çakıldı. Sadece ellerimde deil boğazımda ve ayaklarımda hissettiğim kelepçeler tekrar varlığını hatırlattılar bana. Nefes almak için çaba sarf etmedim o an. Kalbimin gümbürtüsünü ardımdaki kişinin de duyduğuna eminim. Soluklarım kesildi. Güvercin öldü ve ben aldığım solukların bedelini ödemek için yavaş bir şekilde topuklarımın üzerine mıhlandım.

MAVİ GÖZÜME TUTSAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin