Dışarda bardaktan boşalırcasına yağmur yağarken benim içimde akan ılık esinti çok tatlı bir ferahlık bırakıyordu üzerimde. Geçmişimdeki prangalarımı söküp atabilceğime ihtimal bile vermezken şu an bu arabada İstanbul'a varmak üzereydim.
Arabaya bindiğimizden beri tek kelime etmemiştik. Ben kurtuldum die bağırdıktan sonra direksiyonda biz onu zorlamış olsakta yine de kendi isteğiyle bana bu yardımı yapan kadının gözleri beni bulmuş ve içimi sıcacık yapan bir gülümseme oluşmuştu yüzünde. Ve ilk defa bana gülümseyen birinin yüzünde acıma hissini görmemek kalbime batıp etimi delip geçen cam parçalarından birini saplandığı yerden çıkarmıştı. Bu his belki anlatılamazdı ama o an canım yansada çok tatlı bir histi bu. Bana acıyarak bakan konağa geldiklerinde çocuğum olmadığını söyleyerek oğlunu yüceltip beni yerin yedi kat dibine sokan Esma hanımın sözlerini her duyuşumda, bakışları bana her değdiğinde kınarcasına, acıyarak bakan o gözleri her gördüğümde kalbime saplanan binlerce cam parçalarından kaçamazdım. 12 yaşındaki bir kız çocuğunun kalbi ellerindeydi ve onlar o kalbi hiç acımadan avuçları arasından bırakarak yaralamaya hatta yok etmeye devam ettiler. Şimdi içimde taşıdığım o organ bana acıdan başka birşey vermezken yaşamak için bile en ufak umudumun olmaması çok normaldi ama çıktığım bu yoldan geri dönmek asla aklımın ucundan geçmedi.
Arabanın durmasıyla başımı yasladığım camdan çekerek direksiyondaki kadına baktım. Hala tanışmamıştık ve konuya nasıl gireceğimi bilmiyordum.
"Üstün başın sırılsıklam. Arabaya bindiğinden beri titriyorsun. Bagajda kıyafetlerim var sana olucaklarına eminim. Hadi sen in üstünü başını değiş bende restorana iniyim."
Kadının sözleriyle bakışlarım üstüme kaydı. Haklıydı. Sırılsıklamdım. İç çamaşırlarımın üstüme yapıştığını şu an hissediyordum. Titrediğimin farkında bile değildim. Zaten yeterince zahmet veriyordum. Bide kıyafetlerini giymek istemesemde farkında değilken hissetmiyordum ama şu an müthiş bir titreme gelmiş ve dişlerimin birbirine vurmasını sağlıyordu.
Kadının gözleri hala üzerimdeyken utançla başımı eğdim. Bu durumda olmaktan nefret ediyordum. İnsanların bana acımasından nefret ediyordum. Görüşümün bulanıklaşmasıyla gözlerimin dolduğunu anladım ama aģlamicaktım. Bunca zaman sonra o konaktan kurtulmuşken şimdi ağlamicaktım.
"Hey...bunda ağlancak birşey yok... hadi inelimde sen üstünü değişip gel ve bana neler olduğunu anlat. Sen farkında deilsin de ben meraktan çatlamak üzereyim."
Hafif bir gülümseme eşliğinde söylemişti bunları. Yavaş bir hareketle onu onaylarak arabanın kapısını açtım. Nerde olduğumuzu bilmiyordum ama hava çok rüzgarlıydı ve üzerimdeki ıslak kıyafetlerin beni hasta etmemesi için dua etmeye başlamıştım. Bir de hasta olmakla uğraşamazdım.
Arabanın bagajını açan kadının yanına giderek varlığımı hissetmesini bekledim. Kafasını çevirince zincirini açmış olduğu bavulunu bana doğru çevirerek bi kaç saniye beni süzdü. Ardından bir pantolon ve kırmızı boğazlı bol bir kazak verdi."İç çamaşırların ıslak mı?"
Ben teşekkür ederken sorduğu soruyla başımı diğer tarafa çevirdim. Utanıyordum. Ve o an kazağımın boğaz kısmında bir el ve çeneme değen saçları hissettim. Kadın iç çamaşırımı kontrol ediyodu.
"Tam tahmin ettiğim gibi. Benimkiler sana olurmu bilmem de temiz olduklarından emin olabilirsin. Hem o kağıt ne sütyeninin içinde? Yoksa sende paralarını göğsüne sokanlardan mısın?"
Söyledikleriyle elim istemsizce bluzumun üzerinden göğsüme gitti.
"Teşekkür ederim ama bun-"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAVİ GÖZÜME TUTSAK
General Fiction14 yıllık esaret... 14 yıllık evlilik... Bu hikayede bir çok suçlu var. Bir çok yanlış var. Bir çok vicdansızlık var... Ama bu hikayede tek bir masum var.. Eylem KAHRAMAN 14 yıllık prangası Yiğit AZUR *******