Beynimde dönüp duran senaryolar durmak bilmiyordu. İçinde bulunduğum durumdan çıkmanın bir yolu varsa bile beynim işlevini yitirmişti ve ben hiçbirşey düşünemiyordum. Nefes aldım ve verdim. Yeterli gelmeyince daha derin bir nefes aldım ve tekrar verdim. Bir işe yaramıyordu. Vücudumdaki bütün kanın yanaklarıma hücum ettiğini hissediyordum. Zira şu an alev alan yüzümün başka bir açıklaması olamazdı.
Olduğum yerde kıpırdanarak üstümdeki gömleğin eteklerinden tutarak aşşağıya çekiştirdim. Sanki çok mümkünmüş gibi...
Ben açıkta kalan tenimi mümkün olduğunca gizlemeye calışırken Yiğit'in gözleri ağır ağır eteklerini kavrayıp sıkıca tuttuğum gömleğe indi. Orada çok fazla oyalanmayarak bakışları sırasıyla vücudumu tavaf etti. Son olarak yumruk yaptığım ellerimin içindeki kumaş parçası buruş buruş olurken Yiğit'in bakışlarının dahada aşşağılara indiğini farketmemle huzursuzca kıpırdandım. Hemen ardından yutkunduğunu haber veren adem elmasına takıldı irislerim. Ordan goğsüne süzülen bir damlayı takip etti bakışlarım. Yiğit'in prüzsüz ve yapılı göğsünde usulca süzülen su damlasının yolculuğu belindeki havlu noktasına gelmesiyle son bulurken ben içimden kendime lanetler etmek üzereydim. İçinde bulunduğum şu durumda zihnimin benim için oluşturduğu karmaşaya yenik düşüyordum.Az sonra üstümdeki şoku atlatarak bakışlarımı Yiğit'ten çekip kapıda bize sorgular gözlerle bakan Mert'e çevirdim. Tek gözünü kırparak hayırdır der gibi kafasını sallamıştı. Yiğit'in bakışları da benim üzerimden ayrılıp Mert'e çevrildiğinde istemsizce derin bir nefes almıştım. Şu an kıpkırmızı olduğumdan emindim.
Böyle durumlarda ne deniyordu?
Hah buldum."İnan hiç göründüğü gibi değil. Açıklayabiliriz!"
Ağzımdan çıkan mantıksız olduğunu sonradan kavradığım cümlelerle Yiğit'in mavileri bir kez daha beni bulmuştu. Kaşlarını çatarak söylediklerimi kavramaya çalışıyor gibi bir hali vardı. Mavileri benim mavilerime mühürlüydü sanki. O bir bakıyordu ama benim içimden bin feryat kopuyordu. Ben yine uçsuz düşünceler zincirine kucak açarken gelen kahkaha sesiyle Yiğit ile aramızda geçen kısa süreli bakışmamız son bulmuştu.
"Yani göründüğü gibi mi değil mi bilmem ama bir açıklamayı hak ettim bence!"
Gülmemek için kendini zor tutuyordu. Mert Yiğit'e bakarak ufak bir kahkaha atmış ve devam etmişti.
"Abi bu ne hâl? Kendimi kızını sevgilisiyle basan baba gibi hissettim. Tiplere bak. Alık alık bakıyolar bir de yüzüme ya!"
Mert'in bakışları ben ve Yiğit arasında turlarken gözleri saniyelik bacaklarıma inmişti. Ben utançla geriye giderken bir anda kendimi Yiğit'in kaslı ve aynı zamanda çıplak sırtıyla bakışırken buldum."Gereksiz gereksiz konuşma Mert.!"
"Vuuu. Bu çok sert oldu."
Mert Yiğit'in omzuna çarparak güler bir yüzle içeri doğru giderken benimle saniyelik bir göz teması kurmuştu. Nedenini bilmiyorum ama alay dolu ifadesine baktığımda yersizce utanmıştım. Mert'in salona doğru ilerlemesiyle kapıda Yiğit ile baş başa kalmıştık. Kapıyı kapatarak bana dönmüş ve koyuya dönen mavileriyle bana bakmıştı. Yutkunduğunu haber veren adem elması oynarken gözlerimle onu takip ettim. Göğsümün sol tarafındaki organ ritmini iyice arttırmıştı. Her ne kadar bakmak istemesemde gözlerim Yiğit'in mavilerine tırmanmıştı. Bana baktığında ne gördü bilmiyorum ama gözlerini sıkıca yumup açmıştı. Hemen ardından boğazını temizleyerek çok kısık bir tonda konuştu.
"Eylül! Sen..."
Tekrar boğazını temizledi. Sanki ne söyleyeceğini bilemiyormuş gibi bir hali vardı. Bu durum haddinden fazla uzayınca bu sefer konuşmak için boğazını temizleyen bendim.
![](https://img.wattpad.com/cover/193839937-288-k317012.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAVİ GÖZÜME TUTSAK
General Fiction14 yıllık esaret... 14 yıllık evlilik... Bu hikayede bir çok suçlu var. Bir çok yanlış var. Bir çok vicdansızlık var... Ama bu hikayede tek bir masum var.. Eylem KAHRAMAN 14 yıllık prangası Yiğit AZUR *******