12.Bölüm:DAVET

1.5K 78 15
                                    

Kalp atışlarımı duyabiliyordum. Bulunduğum ortamdaki sessizlik kanımın donmasını sağlasada zihnimin içindeki körpe düşüncelerim sapasaģlamdı. İçimdeki depremleri ben durduramazken bir başkasından yardım dilesem ne olacaktı ki? Durdurabileceklermiydi içimdeki doğal efetleri?
İçime işleyen yoğun sancıyı göz ardı etsemde gözlerime değen her mavide hatırlatıyordu kendimi kandırdığımı. Ben ne yaparsam yapayım içime çöreklenen bu sancıdan kurtulamıyordum.

Arabadaki sessizlik akıp giderken her zamanki gibi geçmişin perdesi aralanmıştı benim için. Durdurak bilmeyen düşüncelerim yine benden izinsiz dalmıştı kalbime yasaklanam adamın gözlerine. Yoğun bakışları, delici mavileri, ve baktığında insanın içini titreten göz bebekleri. Aklıma doluşan her anıda her hatırada hissetmem gereken öfkemin yerini adını henüz koyamadığım ama kalbimde tatlı sancıların başlamasını sağlayan duygular almıştı. İnkâr etmek istesemde durum buydu. İntikam yeminimi ederken hissettiğim öfkem şimdi kalbimdeki tatlı sızının yanında un ufacık kalmıştı. O küçücük şeyi saklandığı yerden çıkarmak istesemde başaramıyordum. An geliyor öfkem o mavilerin sınırlarını aşıyorken an geliyor ki kalbime çöreklenen yoğun sancım o öfkenin yerini unutturuyordu.

Elim istemsizce göğsüme gitti. Evden çıkarken göğsüme sıkıştırdığım o ultrason kağını hissetmek istedim. Bana öfkemi ve amacımı hatırlatması için almıştım yanıma. Ve bundan sonra da yanımdan ayırmayacaktım. İstanbul'a geldiğimden beri yastığımın altında duran bu küçük kağıt geceleri varlığıyla uykularımı bana haram kılarken gündüzleri aklıma bile gelmiyordu. Belki de bu yüzdendi kendini unutturan öfkem. Onu taze tutmam için bu küçük resime ihtiyacım vardı.

"Hiih!"

Düşüncelerimin arasında omzuma dokunan elle yerimden sıçramış ve ufak bir nida kaçırmıştım dudaklarımdan. Yiğit gecenin karanlığında bile parlayan mavilerine yerleşmiş olan koyulukla bana bakıyordu.

"İyimisin? Seslendim ama duymadın sanırım. Korkutmak istemedim."

Boğazımdaki kuruluğu gidermek adına yutkunmuştum ama pek faydalı olmamıştı. Pürüzlü çıkacağından emin olduğum sesimden kurtulabilmek için boğazımı temizleme ihtiyacı duymuştum.

"İyiyim. Dalmışım. Kusura bakmayın."

"İyi olduğuna emin misin? Yüzün bembeyaz oldu!"

"Hı hı. Uykusuzum sadece."

Arabadaki kısa süreli sessizlik oluşurken sonunda etrafıma bakmayı akıl edebilmiştim. Etrafımızda duran arabalara bakılırsa gelmiştik. Yiğit söylediği gibi gazetecilere görünmeden otoparktan girmemizi sağlamıştı. Arka koltukta duran dosya çantasını almak için iki koltuğun arasından arkaya doğru uzanmıştım. Bunu yaparken Yiğit'inde eş zamanlı eğilmesiyle gereksiz bir yakınlaşma yaşasakta Yiğit çantayı alarak önüne dönmüş ve son bir kontrol yapmak için arabadan inmeden önce dosyayı incelemeye başlamıştı.

"Tamam. Gidebiliriz."

Başımla onaylayarak arabadan inmiştim. Ne tarafa gideceğimi bilmediğim için arabayı kitleyip yanıma doğru gelen Yiğit'i bekledim. Bir yandan da etrafı kontrol ediyordum. İçeriye girene kadar herhangi bir gazeteciye görünmemem gerekiyordu. Asansörün önüne gelmemizle Yiğit tuşa basarak asansöru çağırmıştı. O esnada gözleri saniyelik elbisemin ön kısmına takılsada göz gıze gelmemizle başını çevirmişti. Bunu neden yaptığını anlayamasamda sorgulamamıştım. Gelen asansörle birlikte kapılar açılmıştı. Asansöre binerken karşıda duran aynadan yansımama baktım ve elbisenin göğsünden görünen beyaz kağıda baktım. Ultrasona dokunurken çıktığını fark etmemiştim. Sanırım Yiğit az önce görünen kısmına bakıyordu. Neyse ki resim ters duruyordu.
Gelen kat sesiyle asansörden inerek ilerlemeye başlamıştık. Az sonra kulağıma uğultu halinde gelen müzik ve insan kalabalığının sesi ilişmişti. Büyük salon görüş alanıma girdiğinde açık olan geniş kapıdan içeriye sızan bakışlarım ellerinde büyük kameralarla çekim yapan kişileri yakalamıştı. O anki refleksle solumda yürüyen Yiğit'in kolunu tuttum. Temasımla adımlarını durduran Yiğit kaşlarını çatarak bana bakıyordu.

MAVİ GÖZÜME TUTSAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin