STEVE ROGERS
———————
I need my memories part 542. 43. 45. 49. bölümlerin devamı
Yenilmezlere yaptığın konuşmadan sonra evine gittin. Sinirin geçmişti ama mutsuzdun.
hıçkıra hıçkıra ağlayıp içindeki her şeyi dökmek istiyordun.Hafızan geri geldiği için mutluydun. Ama kafanı dağıtmaya ihtiyacın vardı. İronik.
Önce ılık bir duş alıp kendini rahatlattın. Sonra da kendine abur cuburlar hazırlayıp öneriler listenden bir film açıp izlemeye başladın.
Şansına bir dram açmışsın. Ki bu da kafanı dağıtmana değil daha çok ağlamana sebep oldu. Bu yüzden filmi kapatıp abur cuburları kaldırdın ve yorganına sarıldın. Bir peçete ile gözyaşlarını ve burnunu sildin. Ve bir daha, bir daha, bir daha. Ağlamanı kesemeyeceğini farkettiğinde doktorun verdiği rahatlatıcı ilaçlardan birini alıp sakinleşmeye çalıştın ve işe yaradı da. Koltuğunda, yayılmış ve yorganına sarılmış bir biçimde uyuyakaldın.
Steve senden özür dilemek için bir kaç kişiyle beraber yanına geliyordu. Kapıyı çaldıklarında uyuduğun için açamadın. Steve sakladığın yerden yedek anahtarı alıp kapıyı açtı. İçeri girdiğinde uyuduğunu gördü. Diğerlerine uyduğunu yani sessiz olmaları gerektiğini söyledi.
İçeri geçtiler ve diğer koltuklara oturdular.
Clint "uyandığında ne diyeceğiz?" Diye sordu.
Tony "Haklı olduğunu, yaptıklarımızın yanlış olduğunu farkettiğimizi, değil mi?" sonra daha kısık sesle devam etti "Aman tanrım. Bu cümleyi ben kurdum."
Steve "Sizi bilmem ama benim büyük bir özüre ihtiyacım var. O yüzden siz gittikten sonra kalacağım."
Natasha "Y/N anlayışlı birisi. Ve o sadece bizim aramızın iyi olduğunu görmek istiyor. Bunu gördüğünde bizi affetmiş olucaktır."
Kısık sesli sohbetleri normal ses seviyesine çıkmıştı onlar fark etmeden. Fakat sen ilaçların etkisinde olduğun için uyanamazdın. Sehpanın üstündeki ilacı farkettiklerinde gitmeleri gerektiklerini anlamışlardı. Steve'se seni beklerken koltukta uyuyakalmıştı.
***
Sabah uyandığında sehpada hazırlanmış olan kahvaltıyı görünce Steve'in eve geldiğini anladın. Üzerindeki yorganı kendine iyice sararak ayağa kaltın ve mutfağa gittin.
"Napıyorsun ?" Dedin bulaşık yıkadığını gördüğünde
Sesini duyup sana döndü. "Aa Y/N. Günaydın. Ben de sana kahvaltı hazırlamıştım."
"Neden geldin?" İfadeni bozmamıştın.
"Özür dilemek için. Aslında hep beraber gelmiştik ama uyuduğunu görünce sadece ben kaldım." Dedi
"Daha inandırıcı bir şeyler söyleyebilirdin." deyip sırtını dönerek odana gitti. Kendine çeki düzen verip Steve'in yanına geri dönmüştün. "Ayrıca, yedek anahtarımı kullanman hiç hoş değil. Bir daha evime girme. Şimdi anahtarımı verir misin." Elini beklentiyle açtın.
Steve elini tutup seni kendine çekti. Eli belindeydi ve bedenleriniz yapışıktı. Bu sana hoşlandığın bir rahatsızlık vermişti.
Kulağına doğru eğildi. "Özür dilerim. Sen haklıydın. Sen gittikten sonra yaptığımız hatayı anladık ve gelip senden özür dilemek istedik. Ve ben ayrıca özür dilemek istedim."
O an nutkun tutulmuştu. Ne diyeceğini ya da ne yapacağını bilmiyordun. Steve yüzüne döndü. Yüzleriniz de tıpkı bedenleriniz gibi çok yakındı.
Aklına gelen tek şey belki de bi adım geri gitmekti. Fakat bunun için yeltelendiğinde çok huzlı bir şekilde Steve seni yeniden kendisiyle birleştirmişti.
"Beni affedebilecek misin?"
"Sorun seni affedip affetmemek değil. Seni zaten affetim. Ama seni affetmiş olmam sana baktığımda, seninle birlikte olduğumda ya da seni düşünürken içimde oluşan kırgınlığı geçirmiyor."
Steve'in elleri gevşemişti. Sen de ondan uzaklaşmıştın.
"Bana, kalbindeki tek kişiymişim gibi hissettirmiyorsun." yorgunlukla konuşuyordun.
"Peki kalbimdeki tek kişi olduğuna inanman için ne yapmam gerekiyor?"
O an aklına yanında taşıdığı Peggy resmi geldi. Hala yanında olup olmadığıma bakmak için elini Steve'in cebine soktun. Ve evet. Pusula eline gelmişti. Pusulayı Steve'in göğüsüne vurup konuştun.
"Ne yapmam gerektiğini söyliyeyim. Yanında onum fotoğrafını taşımayı bırakarak başlayabilirsin." Fotoğrafı hala saklıyor olması kalbini kırmıştı. Gözünden bir damla yaş aktı.
Gözlerini pusulaya çevirdiğinde farklı bir pusulayla karşılaşmıştın. Steve elinden pusulayı alıp, açtı.
Pusulada senin fotoğrafın vardı. Eliyle gözyaşını sildi."Şimdi ne düşünüyorsun?"
Bir süre cevap vermeyince sana doğru bir adım yaklaşıp aranızdaki mesafeyi kapattı. Nazikçe çenenden tutarak yüzünü ona doğru kaldırdı.
"Sadece seni sevdiğime inanıyor musun?"
Yüzünü iyice ona yaklaştırıp konuştun. "Evet, inanıyorum."
Senin yapacağın hareketi senden önce davranıp Steve yaptı ve dudaklarını öptü.
Kapının çalmasıyla ayrıldınız. Kapıyı açmaya gittin. Delikten baktığında Tony, Natasha ve Clint'i gördün. Kapıyı açtın.
"Merhaba Y/N" dedi Tony gülümseyerek
"Merhaba"
"Özür dilemeye geldik." Dedi Natasha.
İçeri geçmeleri için kenara çekildin.
Söze Tony başladı. "Haklıydın. İşleri bu yöne sürüklememeliydik."
Clint devam eder. "Bizi affetmeni istiyoruz."
"Aranızda işleri yoluna koydunuz mu?"
Natasha "Evet. Sonunda küçük oğlanların akılları başlarına geldi."
"O zaman sizi affediyorum. Bu saçmalığa son verdiyseniz eğer ben de sizi affederim. Tek istediğim herkesin anlaşabilmesi ve mutlu olması."
Clint; "Sen inanılmaz birisin Y/N. Sakın onu kaybetme Kaptan."
Ona döndün. O da senin gözlerinin içine bakarak konuştu. "Kaybetmeyeceğim."
***
HELLLOOOOOĞĞ
NASILSINIIIIZZZ.
Bu serinin de sonuna geldik.
En sevdiğim serilerden oldu.
Hepinize öpücüklerrrr
❤️❤️❤️