2

513 59 36
                                    

Elçin görevli eşliğinde oteldeki odalarına çıkarken bir yandan da etrafı inceliyordu. Dileğinin gerçekleştiğine ve şu an burada olduğuna inanamıyordu. İç çekip defalarca havasını soludu. Her anın kıymetini bilmeliydi.

Odaları çok yüksek katta olmadığı için asansöre binmeyi reddetmiş ve merdivenleri kullanmıştı. Böylelikle etrafı daha güzel inceleyebiliyordu.

Hayranlıkla merdiven bitimindeki avizeyi incelerken abisinin sesi ile kendine geldi. Gözlerini birkaç kez kırptı. "Ne diyorsun anlamıyorum?"

Timuçin hırsla soluduktan sonra kardeşinin yanına yaklaşıp dirseğini kavradı. Canını acıtmamaya özen göstererek dişlerinin arasından tısladı. "Görmemiş gibi ne yapıyorsun? Adam deli mi acaba der gibi sana bakıyor."

"Görmemişim ne var? Ömrümde kaç kere Güney Kore oteline gelebilirim?" Kolunu çekti. "Keyfini çıkara çıkara, yeri geldiğinde ağzımdan salya aka aka inceleyeceğim ve her bir ayrıntıyı zihnime kazıyacağım. Bu kadarla da kalmayacak. Eve döndüğümde her bir şeyi resmedeceğim."

Ağız açma sırasının abisine geçtiğini görerek sırıttı. "Ne o? Gelecekten haber vermişim gibi bakıyorsun."

"Valla gelecekten haber versen bu kadar şaşırmazdım." Ellerini cebine soktu. "Arkadaş nedir bu hayranlık anlamadım ki. Saçı alnına doğru taranmış, gözleri çekik, bebek suratlı birkaç oğlan altı üstü. Karizmaları bile yok."

"Onlara oğlan diyerek hemcinslerini onurlandırmaya çalışmanı anlıyorum abicim. Ancak onları tarif etmek için doğru kelimeleri bulamadın. Onlar Exo... Başka bir tür, insanüstü varlıklar."

Odanın önüne geldiklerinde hala hayretle kardeşine bakan Timuçin başını esefle salladı. "Hey Allahım! Sen akıl fikir ver." Elindeki kartla odanın kapısını açtı ve kızın ardından içeri girdi. "Gerçi ben olduğunu sanıyordum ama demek ki yokmuş. Ya da olanı da şu birkaç kıçı kırık çekik göz almış."

Bavulunu aceleyle kapının ağzına bırakıp odayı incelemeye koyulan kardeşine gözlerini devirdi. "FesubhanAllah," Kızın valizini diğer eline alıp yatak odalarından birine bıraktı.

Kendi eşyalarını seçtiği küçük odaya yerleştirmeye başladığında perdeleri inceleyen kızı süzmeye devam etti. Akıl sağlığından şüphe etmeye başlamıştı.

Genç adamı görmezden gelen Elçin gülümseyerek valizinin başına geçti ve fermuarını açarken sordu. "Abi ya ne giyeceğim ben? Ay inanmıyorum yaa. Resmen yarın, yirmi dört saat bile geçmeden onlarla aynı havayı soluyacağım."

"Eğer bilmediğim bir tür değillerse zaten aynı havayı soluyorsunuzdur. Malum, insanların ortak yönü oksijen." Kızın odasının kapısında durdu. "Hem sen şu acaba ne giysem sendromunu geçtiğimiz bir hafta boyunca kendi dolabının önünde yaşamamış mıydın?"

"Yaa yaşadım ama elemeye çalışarak atlattım."

"Pes artık. Bu azaltmış halin mi?" Gözleri ile valizi işaret etti. "Burada benim bir yıllık giysimle eş değer giysi topluluğu var."

"Abartma ya. Sekiz takım giysi getirdim. Ne olur ne olmaz diye." Valizdeki giysileri yerleştirirken bazılarına burun kıvırıyordu. "Hayır bunu ne akla hizmet getirdiysem. Heyecandan olsa gerek."

"Kızım ne olur ne olmaz ne demektir ya? Biz iki gün kalacağız farkımda mısın? İki, iki. Ne demek sekiz takım." İçeri girip tekli yatağa uzandı. Ellerini başının altında kenetleyip tavanı izlemeye başladı. "Bak bana. Bir sweat, bir pantolon. Hem yerleştirme derdi olmuyor."

Genç kız oflayarak gözlerini devirdi. "Enerjimi sana laf yetiştirmeye çalışarak harcamayacağım ağabeyciğim. Şu an çok daha önemli işlerim var."

KEHANET NOTALARI -2 - AĞYAR (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin