0.3

1.6K 118 136
                                    

Kendimi zorlukla dışarıya atarken birkaç sokak ötede olan en büyük korkuma koşuyordum. Ben evinin önüne geldiğimde o çoktan kapısını açmış beni içeriye davet ediyordu.

İçeriye girdiğimde hemen ardımdan kapıyı kapatmış titreyen bedenimi kollarıyla sarmalamıştı. Eğer o an beni tutmasaydı düşerdim. Düşer ve ölürdüm.

Yaşama son kez sarılır gibi hala nefes alma sebebim olan kişiye sarıldım. Ona tutundum. Yaşama tutundum.

Parmaklarımı sırtına götürüp tişörtünü sıkarken gözyaşlarım birbiri ardına düşüyordu. Sasuke beni kucağına alıp salona götürdü ve koltuğa bedenimi bıraktı. Kendisi yanımda olan yerini alırken bir yandan da saçlarımı okşuyordu.

Ne kadar o şekilde kalmıştık bilmiyordum ama Sasuke daha fazla bekleyemeyeceğini belli ederek omuzlarımdan sıkıca tuttu. Alnıma rahatlatıcı, sıcak bir öpücük bıraktıktan sonra nazikçe gözyaşlarımı sildi.

"Sevgilim, ne oldu? Neden bu denli ağlıyorsun? Kim neyi biliyor? Anlat bana. Anlat ki seni sakinleştireyim."

Sasuke bunları söylerken ben kahkaha atmaya başlamıştım bile. Beni sakinleştirmek mi? Ona ne olduğunu gösterdiğimde ikimiz de intihar etmeye kalkışmazsak iyiydi. Gerçi o Sasuke'ydi, belki benden daha normal davranabilirdi. Bilmiyordum.

Titreyen ellerimle cebimdeki zarfı çıkarıp ona uzattığımda hızlıca açıp içindeki kağıdı çıkarmıştı. Zaten bembeyaz olan teni kireç misali beyazlaşırken Sasuke yerinde hızlıca doğrulmuştu.

Hiçbir şey demeden hızlıca odayı dolanmaya başladığında ben dizlerimi kendime çekmiş ağlamaya devam ediyordum. Sasuke bir anda bağırdığı esnada bir kırılma sesi işitmiştim. Korkuyla başımı kaldırdığımda masanın üzerindeki kaseyi kırdığını görmüştüm.

Onun bile sakin kalamaması beni daha da telaşa sokarken hıçkırıklarım artmıştı. Sasuke fevri hareketlerle yanıma gelip çenemden kavramıştı. Eli sert değildi. Sinirli ve korkuyordu ama hala zarar görebileceğimi düşündüğü en ufak şeyden kaçınıyordu. Siyahın en güzel tonundaki gözlerini gözlerime diktiğinde bütün odağımı ona vermiştim.

"Bu kağıt hiçbir şeyi kanıtlamaz Naruto, tamam mı? Biz bütün kanıtları yok ettik. Her şeyi yaktık, yıktık Naruto. Bu bir boku kanıtlamaz. Biz masumuz. Yıllardır öyleydik, şimdi de öyleyiz. O gün hiçbir zaman yaşanmadı, tamam mı?"

Söyledikleri zihnime nakış misali bir bir işlendiğinde hızlıca başımı salladım." Güzel." Yeniden gözlerimde biriken yaşları sildikten sonra yanıma oturdu ve bana sıkıca sarıldı.

Korkmama gerek yoktu. O yanımdaydı. O zaman atlattığımız gibi şimdi de atlatacaktık...

19 Eylül 2002

Koşar adımlarla dersliğime ilerlerken geç kalmama ramak kaldığını biliyordum. Mimarlık 101... Bu fakültedeki ilk dersimdi ve ben kesinlikle kötü bir izlenim bırakma niyetinde değildim.

Hızımı arttırırken etraftaki insanların bana garip bakışlarla baktığını biliyordum. Sarı saçlı, mavi gözlü bir Japonum, evet diye bağırmamak için kendimi zorlarken dersliğimin önüne gelmiştim bile. Hızlıca içeriye girip arkalara ilerlerken herkesin garip bakışları üzerimdeydi.

Tanrı aşkına, Avrupa'dan geldiğimi sanmalarına bile alışmıştım artık ama hiç mi sarışın insan görmemişlerdi yani?

Bütün tersliğimle boş bir sıradaki yerimi alırken dersin öğretmeni içeriye girmişti. Ben de dahil herkes öğretmene pür dikkat dinlerken ders başlamıştı.

-

Günün sonunda cam kenarına oturduğum için çoktan bin pişman oluvermiştim. İlk günümüzde bize eşlik eden bölüm başkanımız herkesin aksine üşümek nedir bilmiyordu anlaşılan.

Dışarıda olan soğuğa zerre aldırmadan bütün camları açtırmış, ince giyindiğim için küfürler etmeme neden olmuştu kendisi. Sinirle bir nefes verirken toplu taşımaya yürüyordum.

Benim gibi otobüse yetişmeye çalışan biri dikkatimi çekerken o çoktan bana yaklaşmıştı. Tıpkı benim gibi sarı saçları olması nedeniyle dikkatimi çekse de inceleyince saçlarını boyattığını anlamıştım.

"Hey, mimarlık fakültesine mi gidiyorsun?"

Başımı çekingence sallarken ilk günümde biriyle tanışmış olmanın sevinci hücrelerime işliyordu.

Kızın dış görünüşünü incelerken ince bir beli olduğunu fark etmiştim. Gerçekten ince. Vücudunda olan gözlerimi bakmamam gereken kısımlarına ilerlememesi adına yüzüne çevirdim. Kıvırcık saçları ve beyaz bir teni vardı. Sarı saçları benim bronz tenime yakıştığından daha çok ona yakışmıştı.

Özetle kız bir Tanrıça'yı andırıyordu. Bir insanda aranabilecek neredeyse her şeye dış görünüş bakımından sahipti. Soğuktan dolayı hafif pembeleşmiş yanakları ile daha da güzel görünüyordu.

Düşüncelerim onun hafif kalın sesiyle bölünmüştü."Ben Temari. Mimarlık üçüncü sınıf öğrencisiyim. Üstünü ince giymene bakılırsa kimse seni uyarmamış olmalı, ha? Bundan sonra daha dikkatli olmalısın."

Cana yakın sözcükleri ve el hareketleri ona ısınmamı sağlarken gülümsedim ve burnumu çektim. Sanırım gerçekten şifayı kapıyordum.

"Benim adım da Naruto. Birinci sınıfa yeni başladım. Ve evet, bir şey bilmeden cam kenarına oturdum bir de. Hasta olmam kaçınılmaz bir şey artık." sözcüklerimi güzel bir tebessümle bitirdiğimde sözcüklerimi yeniden gözden geçiriyordum. Herhangi bir saygısızlık ifadesi kullanmamıştım herhalde.

Otobüs durağına varana kadar sohbet ettikten sonra otobüsünün gelmesiyle bana el salladı, " Seninle çok eğleneceğiz çömez. Bir ara yine konuşalım." dedikten sonra ufak bir kahkahayla kaçmıştı.

Söylediklerine anlam vermeye çalışırken kendi otobüsüme ilerledim ve yol boyunca kafamı sürekli cama çarpmamı umursamadan bunu düşündüm.

2006 | SasunaruHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin