2.0

506 35 51
                                    

Yanık tenli çocuk çığlıklar atarak uyandığında yanındaki beden sıçradı. Sevgilisinin kolunu korkuyla tuttuğunda tenleri arasındaki tezatlık gün gibi ortaya çıkmıştı. Kadın süt beyazı bir ten rengine sahipti. Kadının iri gözleri yuvalarından çıkarcasına ayrıldığında gözlerinde bulunan yeşil renk lensi gece lambasının etkisiyle parlamıştı.
Hızlıca yanık tenliye döndü, korku dolu gözleriyle duvarı seyrediyor, kesik nefesler alarak gözyaşlarını yanaklarından serbest bırakıyordu.

Adam daha fazla dayanamayacağını hissediyordu. Kalbi hiç olmadığı kadar sıkışıyordu, birine biraz daha söylemezse olayların sarpa saracağını biliyordu. Sevgilisine döndü, onun kızıl saçlarına, beyaz tenine ve yeşil gözlerine baktı. Saçları ve gözleri kıza o kadar uygundu ki yapay olduğu kati suretle belli olmuyordu. Ya da en azından yanık tenlinin gözünde öyleydi.

"Sana bir şey söylemeliyim. Bu, bu kadar zamandır kimseye söylemediğim bir şey, ruh halimin sürekli böyle olmasının da tek nedeni bu. Biraz daha söylemezsem sürekli olarak etrafıma saldırmaya devam edeceğim, dindirilemez kabusların ortasına hapsolacağım."

Kadın, adamın yüzünü usulca sevdi. Söyleyeceği hiçbir şeyin ona olan sevgisini değiştirmeyeceğini düşünüyordu, hatta bundan emindi de. Adam başını kadının eline yasladı ve parmağına ufak bir öpücük bıraktı. 

"Seninle tanışmamızdan çok daha önce, ben üniversitedeyken bir arkadaş grubumuz vardı. Her şeyi birlikte yaptığımız... Oldukça kalabalıktık ama bir aileden farksızdık. Farklı farklı bölümlerden toplanmıştık. Ben pek parlak bir öğrenci değildim işin aslı, aileme güveniyordum biraz, işletme okuyordum zaten, biliyorsun. Mezun olamayanlardan biri Naruto'ydu, yaşı bizden daha küçüktü. Sevgilisi Sasuke mezun olmuştu ama Naruto vasıtasıyla neredeyse her gün görüşüyorduk. Biri daha vardı, Naruto ile yaşıttı. Sonra üçümüz mezun olurken... Bizim dağ evine gittik, kutlama yapmak amacıyla." Daha fazla devam edemeyip ağladığında kadın sıkıca bedenine sarıldı. Sevgilisinin arkadaşlarıyla olan iletişiminin kötülüğü yüzünden bu hale geldiğini düşünmüştü, her şeyden o kadar habersizdi ki! Bir süre sarılarak beklediler ta ki oğlan geriye çekilene dek. 

"O gün neler olduğunu hala anımsayamıyorum.  Gençtim, çok saçma şeyler yapıyorduk, anlıyor musun?" Kadın başını salladı. Kendisi de zamanında eşit derecede deneyimsiz ve aptaldı. Anlamayacak değilim, diye düşündü. Yanılıyordu.

"Anın getirisiyle içtik, ben ve diğer arkadaşım uyuşturucu kullandık ama Naruto ve Sasuke birbirlerine zarar gelmesin diye sadece içki içmişlerdi. Dozunu ayarlamayı bir an bile hiçbirimiz düşünmedik. Hiçbirimiz o geceyi anımsamıyoruz. Yemin ederim!" Hıçkırıklara boğularak kadına kendini daha fazla bastırdı. Daha önce kimseye itiraf edemediği şeylerden dolayı bir yaprak misali titriyordu.

" Sonra hepimiz sızıp kalmışız. Yani, öyle olması gerekiyordu! Sabah ilk uyanan ben oldum, saat öğleni geçiyordu ama diğerleri hâlâ uyuyordu. Ben... Uyanır uyanmaz elimdeki ıslaklığı fark ettim. Kıyafetlerimdeki de... Başta içki olacağını düşündüm, her yeri zaten çift görüyordum. Ayağa kalktım, tişörtümü çıkarıp bir kenara fırlatacakken üstündeki kanı gördüm!"

Kurduğu son cümleyle kadın donup kalmışken sevgilisi hıçkırıklarından dolayı nefes alamayacak raddedeydi. Kadının vücudunu olağanüstü bir korku ele geçirmişti. Bunca zamandır aşık olduğu, şu an kollarını sardığı kişi katil miydi? Sıkıca dudaklarını ısırdı, ani bir hareket yapıp sevgilisini kışkırtmaktan korkarak belini sıvazladı. Oğlan kesik nefesleri arasından konuşmayı sürdürdü. Kadın, söylediklerini algılayabilmek için büyük bir çaba sarfediyordu.

"Çığlık atarak etrafıma baktığımı anımsıyorum. Sasuke, Naruto ve... Üçü de orada kanlar içerisinde uyuyordu. Diğerlerine kıyasla Naruto daha az bulanmıştı kana, bizim ellerimiz, yüzlerimiz kan doluydu. Hiçbirimiz yara almamıştık, kan bize ait değildi. Üçü çığlığım ile uyandı, neye uğradıklarını şaşırmışçasına birbirlerine baktılar, işte üzerlerindeki kanı tam da bu şekilde fark ettiler. Geceden kalma halimizden hemen sıyrılmıştık, çıldırmışçasına birbirimize bakıyorduk, kimse ayağa kalkıp etrafa bakacak cesarette bulunamıyordu. Uzun bir süre konuşmadan dehşet içinde birbirimizi seyrettik. Daha sonra anlaşmış misali ayağa kalkıp evi kontrol etmeye başladık, bir hayvana dahi kıyamam, biliyorsun ama evde hayvan cesedi bulabilmek için Tanrı'ya ne kadar yalvardığımı tahmin dahi edemezsin... 

Yan odadan bir çığlık geldiğini anımsıyorum, en baştan beri hayvan cesedi bulamayacağımı biliyordum sanki ama o çığlık her şeyin tercümanı olmuştu. Ceset bir insana aitti, nasıl olmuştu hiçbirimiz anımsamıyorduk. Odaya gittiğimde çoktan üçü gelmişti bile, teni koyu birisi kanlar içerisinde boylu boyunca yerde yatıyordu. Hiçbirimiz kim olduğunu bilmiyorduk, yemin ederim. Yüzü şimdi bile gözlerimin önünden gitmiyor ama daha önce onu hiç görmemiştim, daha sonraki günlerde kayıp ilanlarıyla birlikte birkaç gazetede gördüm ama o kadar. Bir anda eve inmişti, öldürülmüştü ve yok olmuştu sanki. Saatlerce evin içerisinde dört dönüp ağladık, kimin yaptığını bilmiyorduk ama o gün için üçüncü kişiye ayırdığım odada bulunmuştu. Üstümüzde olan kana bakılırsa onun tek başına yapmasına imkan yoktu! İşin daha bok kısmı ise hiçbirimizin sonrasında da bir şey hatırlamaması oldu. 

Bir günün sonunda kendimize gelebildik. Üniversiteden yeni mezun olmuştuk, Sasuke ve Naruto yeni bir eve çıkacaktı, her şeyimiz oldukça güzel gidiyordu ve bunun bozulmasına müsaade edemezdik. Cesedi ortadan kaldırmaktan başka çaremiz yoktu. Zaten benim dağ evimdeydik, çevrede tek tük evler vardı ama sahipleri yazın ortasında gelirdi. Bu yüzden kutlama için burayı seçmiştik. Naruto cesede baktıkça kustuğu için onu gömmek bize kalmıştı. O da evin her yerini tuz ruhuyla silecek, kıyafetlerimizi yakacaktı. Saatler boyunca bahçeyi kazdık, günahımızı gömmek istercesine derin kazdık. Böylece bulunması daha zor olacaktı, anlıyor musun? Bulunmasını istemedik. Cebinde, kıyafetlerinde tek bir şey bile yoktu, kimliği dahi yoktu. Nereden geldiğine, kim olduğuna dair tek bir ipucu bile yoktu! Kim olduğunu bilmediğimiz birini üçümüz gömdük. Daha sonra bulunmaması umuduyla oraya havuz yaptırdım, üzerine çimento atınca günahım daha derinlere gömülür sandım ama asla beni bırakmadı. Sonra dördümüz sözleştik, bir daha birbirimizle asla görüşmeyecektik, günahımızı da kimse bilmeyecekti. Sasuke ve Naruto dahi ayrıldı ama bu günahımızı gölgelemek için yeterli olmadı. O günden sonra sık sık krizler geçirmeye başladım, psikolojik tedavi almaya başladım ama doktoruma gerçekleri söyleyemediğim müddetçe aldığım desteğin ne tür bir önemi olabilirdi ki? İşe yaramadı. Anksiyete krizleri geçirmeye, kendime zarar vermeye başladım. Diğerlerini arayıp itiraf etmeye zorlamak istedim. Karakolun önünde defalarca sabahladım ama kendimi bir türlü ikna edemedim. Yapamadım, hep zayıf kaldım." 

Kadın korkuyla titreyen ellerini adamın saçlarına götürdü ve usul usul okşamaya başladı. Bir an önce kollarının arasından kurtulup kaçmak istiyordu ama görünen o ki, buna imkan yoktu. Adamın kendine zarar vermesinden deli gibi korkuyordu. Ölmek istemiyordu. Dağın başındalardı ve kendisini arka bahçeye gömmesini istemiyordu. O adamla aynı kadere sahip olmak istemiyordu! Adama ağzını açıp tek kelime etmedi. Bir süre sonra ağlamaktan yorgun düşen bedeni dikkatle yatağa uzandırdı ve titreyen elleriyle üstünü giyinip dışarıya çıktı. Arabalardan birini alıp şehir merkezine geldiğinde titreyen elleriyle polisin numarasını çevirdi. Bir katili ihbar etmeden duramazdı...

Selaam. Bu bölüm pek içime sinmedi yazarken ve biraz tekrara düşmüşüm hissi verdi ama kusuruma bakmayın... Sasuke ve Naruto dışındaki iki kişi hakkında biraz daha ipucu verdim bu bölümde, tahmin etmeniz bayağı kolaylaştı diye düşünüyorum. Onun dışında bir süre geçmiş kısımdan yazacağım, bunu böyle bırakıp merak ettirmek istiyorum :)) Hatalarım varsa affola, umarım bölümü beğenmişsinizdir.

2006 | SasunaruHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin