1.6

943 56 67
                                    

2024

Kyoto'ya taşınmamın üzerinden üç ay geçmişti, düzenimi oturtmak kolay olmasa da alışıyor sayılırdım. Artık sabahları beni uyandıran, kahvaltımı hazırlayan bir Hinata yoktu. Çocuklar cıvıldayarak etrafımda dolanmıyordu ve bize olan kırgınlıkları da geçmiş sayılmazdı. Her gün günde iki kez arıyor, iki haftada bir de yanlarına gidiyordum. Hinata da ben de onların gönlünü hoş tutmak için birçok şey yapıyorduk. Olumlu sonuçları almamızın üzerinden çok geçmemişti. Bazen benim telefonumu açmasalar da asıl sorunu Hinata'nın yaşadığının daha ağır olduğunu tahmin edebiliyordum. Her zaman olduğu gibi.

Sasuke'nin ise  yanıma taşınalı yalnızca iki hafta olmuştu. Sakura ile boşanma konusunu konuşmamıştı henüz ama yanıma gelmişti. Ben Hinata ile boşandıktan hemen sonra boşanmak isteseydi oldukça dikkat çekerdi, ortak kararımız bir süre daha bekleme yönündeydi. Bu yüzden, Kyoto'daki şubeye gelmiş olması kafiydi. Gün içerisinde Sakura ile olan konuşmaları dahi moralimi bozsa da Sasuke benimleydi. Birlikteydik.  

Şimdiyse, marketten aldığım şeylere Sasuke ile olan evimize doğru ilerliyordum. Her zaman hayalimiz olan şeye nihayet, kısmen de olsa, kavuşmuştuk. Birbirimizi açıkça öpüyorduk, evli çiftler gibi beraber uyuyorduk (belki de öyle sayılırdık?), banyoda birbirimize yardımcı oluyorduk. Her şey inanılmayacak kadar güzeldi.

Evimiz iki katlı, şehire uzak kalan bir banliyö eviydi. Güzel, geniş bir bahçesi vardı. Sasuke ile köpekleri çok severdik, bu yüzden barınak barınak dolanmış, ufak bir köpek sahiplenmiştik. Adı Andromeda'ydı. Tıpkı hayalimizdeki gibi. Bir yıl önce söyleseler mutluluktan ağlayacağım her şeye şu an sahiptim.

Evimize en yakın markete yürüyerek otuz dakikada ulaşılıyordu ama genelde arabayı tercih etmiyorduk. Noel yaklaştığı için Sasuke'ye hindi pişirmek istiyordum, bu yüzden uygun malzemeleri almıştım. Birlikte geçirdiğimiz ilk noel değildi ama baş başa geçirememiştik daha önce. 

Evin bahçesine giriş yaptığımda bugün posta var mı diye kontrol etmediğimi fark etmiştim. Posta kutusunu açtığımda içerisinde bordo bir zarfla karşılaşmıştım. Aynı korku vücuduma akın ederken titreyen elimdeki poşetleri yere bıraktım ve zarfı aldım. Üstünde yine yılan şeklinde bir mühür vardı. Ellerimle mührü parçaladım ve içindeki kağıdı çıkardım.

"O gün işlediğiniz günah üzerine hiç düşündünüz mü? Dörtlü olarak yeniden buluşmanıza az kaldı."

Yere doğru düşerken elimdeki kağıt yüzünden korkudan ölüyordum. Birinin gözetleme ihtimalini göz önünde bulundurarak yalnızca poşetleri yerden alıyormuş gibi yaptım ve hızlıca eve ilerledim. Sasuke geldiğimi görmüş olacaktı ki kapıyı açmıştı, elimdeki zarfı fark edene kadar dişlerinin hafifçe görünmesine neden olacak güzel bir gülümsemeyle bana bakıyordu.

Eve girip kapıyı arkamdan kapatmadan önce bir şey belli etmemek adına parmaklarımla yükselip onun dudağının kenarını öptüm. Elimdeki poşetleri hızlıca bir kenara bırakıp kendimi yere bıraktığımda Sasuke elimdeki kağıdı alıp seslice okudu. Okumasına gerek de yoktu, tek seferde her bir sözcük aklıma kazınmıştı.

Sasuke ben ağlamaya başlamadan önce eğilip bana sarıldı, enseme ufak bir öpücük bıraktı ve beni iyice kendine çekti. Bu durumda bile beni mest etmeyi nasıl başarırdı?

"Naruto. Biz bir söz verdik. Asla birleşmeyeceğiz, tamam mı? Yazan her kimse bir şeyler biliyor, bunu inkar edemem ama dördümüz birleşmezsek bir şey kanıtlayamazlar. Bu yüzden korkma. Ben seni korumak için her şeyi yaparım. Bu zamana kadar yapmadım mı? Bundan sonra da yapacağım, söz veriyorum."

Kendim için zerre korkmuyordum. İşlediğimiz günah bunca zaman kamçı misali benimle birlikteydi ve aklımdan çıkmıyordu ama Sasuke... O gün masum olabileceğine inandığım tek kişi oydu. Ne ben, ne de diğer ikisi masum olamazdı. Ya da ben buna inanmak istediğim için kendimi bunu düşünmeye zorluyordum.

2006 | SasunaruHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin