1 // apollon'a adanan patates kızartmaları

2.3K 252 101
                                    

Bölüm 1 // Apollon'a Adanan Patates Kızartmaları

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bölüm 1 // Apollon'a Adanan Patates Kızartmaları


"Voah, tam ortasından vurdun yine!" Jongin gülerek oturduğu ağaç kütüğünde biraz daha geriye yaslandı.  Büyülenmiş bir şekilde kardeşinin antremanını izliyordu, keşke kendisi de böyle savaşçı olabilseydi!

"Bak, bunu senin için atacağım şimdi." Jongdae de kardeşinin kendisini izlemeyi ne kadar sevdiğini biliyordu. Kışın çoğu melez şehre, evlerine döndüklerinde bile onlar aynı yerde vakit geçirmeyi severlerdi. İki gözünü de birden kapatıp oku yayından öyle çıkardı. Yine on ikiden vurmuştu. Jongin'i keyiflendirmesini nasıl da biliyordu.

"Babamızı gururlandırıyorsun." Önüne dökülen sarı saçlarını geriye iterken konuştu. Zaten Apollon'un neredeyse bütün çocukları sarışındı, Jongin bir damga gibi bunu üstlerinde taşımayı seviyordu. Yazın sıcağı dolayısıyla üzerinde sadece kısa bir şort ve atlet vardı. "Senin ellerinin benimkilerden daha yetenekli olduğunu tüm tanrılar biliyor." Jongdae oklarını toplamak için ilerlerken kardeşine bakıyordu. "Benim parmaklarım ölüm taşırken, seninkiler can veriyor. Babamızı gururlandıran sensin."

Jongin'in bu iltifat hoşuna gitmişti. Başını tatlı tatlı yana yatırıp ayaklarını sallandırdı. Çimenler terliklerinin açıkta bıraktığı yerden ayaklarını okşuyordu.

İki kardeş kendi aralarında keyifli vakit geçirip eğlenirken birinin onlara doğru koştuğunu duydular. Başlarını sesin geldiği yöne doğru çevirdiklerinde, Chanyeol ve pembe saçları tüm yeşilliğin içinde bağırırcasına onlara doğru yaklaşıyordu. Aradaki mesafe kapandıkça yüzündeki telaşlı ifadeyi farkeden ikili işlerini bırakıp tüm dikkatlerini ona verdiler. Jongin de ayağa kalkmıştı.

Yolunu tamamlayan Chanyeol ellerini dizlerine koyup birkaç saniye soluklandı. Kamptan biraz uzak bir mesafedelerdi ve anlaşılan hiç durmamıştı. "Baekhyunlar...döndüler." Yeterince nefesini tazelemiş olsa gerek ki doğruldu ve gözlerini direk Jongin'inkilerle buluşturdu. "Herkeste ufak tefek yaralar var. Ama Sehun," Sarışının bu kelimeyle kalbi durur gibi olmuştu. "Sehun ağır yaralı Jongin. Seni bekliyorlar."

Jongin bundan sonrasını dinleme gereği duymadı. Kardeşini ve arkadaşını arkasında bıraktığı gibi koşmaya başladı. İçine dolan korku odaklanmasını zorlaştırdığından arada ağaçların dallarına takılıp kollarını sıyırıyordu ama umrunda değildi. Sehun...ona bir şey olursa dayanabilir miydi bilmiyordu.

Pek fazla bilen yoktu ama Jongin Sehun için ölüyordu. Yazın gelmesini onun için dört gözle beklerdi. Geldiği zaman kampın heryerine gülücükler saçar, sevdiklerini daha da bir severdi. O göreve giderken de arkasından bakardı üzüntüyle, kendisi savaşçı olmadığından hiç çağrılmamıştı o topluluğun içine. Sevgi dolu bakışları Sehun'un dikkatini çekmezdi, sessiz ve ilgisiz bi çocuktu hep. Ama cesurdu, tarihteki diğer Hades'in çocuklarının aksine insanlarla iletişimden kopmazdı. Arkadaşları vardı onun da, çok fazla olmasa da. Jongin onu her şeyiyle seviyordu, Sehun kampa geldiğinden beri. Dört yıldır.

güneşin oğlu geceye tutulmuş] sekaiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin