10 // halhal

1.2K 193 60
                                    

bu bölümü zihnindekileri daha rahat görelim diye jonginin ağzından yazdım, iyi okumalar❤
---

bu bölümü zihnindekileri daha rahat görelim diye jonginin ağzından yazdım, iyi okumalar❤---

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bölüm 10 // Halhal

Jongin'in gözünden-

"Sana elbette yardım ederim Jongin, fakat bunu yapmak istediğinden emin misin?" Kyungsoo oturduğu yatağının kenarını patpatladı, davetine uyup yanına sokuldum. Ablası kamptan ayrıldığından beri Zeus kulübesi sadece ona aitti, süit odada yaşamaktan farksızdı resmen. Sehun'unkinin aksine ferah ve lükstü. Ortada dikilen kocaman Zeus heykelini saymazsak, oldukça zevkli de döşenmişti. Üç büyüklerin oğlu olmak gerçekten de fiyakalıydı, şahsen benim sadece bir yatağım vardı. Odamı bile üç tane kardeşimle paylaşıyordum.

"Eminim Soo." dedim gözlerinin içine bakarak. Sabahın köründe kapısına dayanmıştım çünkü bir daha gün içinde onu ne zaman tek yakalarım bilmiyordum. Acelem vardı, yarın sabah gidecektiler. "Döndüğümüzde bunun sorumluluğunu tek başıma üstleneceğim. Sadece çıkmama yardım et."

"Kheiron veya Apollon'dan korkmuyorum." Kaşlarını çattı. Bir tanrıdan korkmadığını rahat rahat söylerken Sehun ile nasıl bu kadar iyi anlaştıklarını anlayabiliyordum. "Sana bir şey olmasından korkuyorum. Baban gelecekten bir şeyleri öngörüp bunu istemiş olabilir. Üstelik Jongdae sensiz çok daha iyi olacaktır." Ben bir şey söylemeyince birkaç saniye durdu. Üzerindeki pembe tişört ve kot şortla korkunç bir savaşçı olmaktan çok uzaktı o an, ama öyleydi işte. "Üstelik, ya Sehun Jongdae ve Baekhyun'u ikna edemezse? Sen yanlarına varmış olduğunda kavga daha da büyüyebilir, görevi aksatabilirsiniz."

Ofladım. Bunlar elbette olası şeylerdi. Benim yüzümden dünyanın Tartarus yaratıkları tarafından istila edilmesi korkunç olurdu, muhtemelen vicdan azabından kendimi vururdum. Yaratıklar beni de öldürmezse elbette. Ancak gitmezsem, ve iki kıymetlime bir şey olursa ne olurdu? Bencillik etmek istemezdim fakat, onlara bir şey olmasındansa dünyayı yakar kül ederdim.

"Biz normal insanlar değiliz ki Soo." dedim elimi bacağına koyarak. Yixing kadar olmasa da bence yeterince ikna yeteneğim vardı. "Ne zaman risk almadan bir şey yaptık?"

"Haklısın." Tavrıma karşı o da gülmüştü. Sehun'a olan ilgimi bilse muhtemelen daha zor ikna olurdu. Şu an sadece kardeşim hakkında endişelendiğimi düşündüğü için daha duygusal yaklaşıyordu. "Seni bu kamptan çıkaracağım, birkaç dakika düşünmeme izin ver."

Gülümseyip başımla onayladım ve sessizleştik. Ellerimi yatağın iki yanına koyup belli bir ritimle bacaklarımı sallamaya başladım. Çıplak bileğimdeki mor halhal da her hareketimle birlikte sallanıyordu, bugün mor şortuma uyumlu olsun diye takmıştım onu. Acaba Sehun farkader miydi?

Aklıma gelmesiyle birlikte yüzümdeki gülümseme biraz daha büyüdü. Kyungsoo ile olan konuşmam bittiğinde onun kulübesine uğrayacaktım (dün gece yüzünden deli gibi utanmama rağmen), muhtemelen hâlâ uyuyordu. Dediğim gibi, baya erken bir saatte uyanmıştım bu iş için. Zeus'un oğlu neyse ki iyi günündeydi de, onu uyandırdığım için beni boğazlamaya falan kalkmadı. Acele etmezsek Minseok da birazdan damlardı buraya. Sırrımı onunla da paylaşabilirdim elbette ama biraz daha fevri bir insandı, ve ben yeterince fevri insanla uğraşıyordum şu an.

güneşin oğlu geceye tutulmuş] sekaiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin