Bölüm 6 // Benimle Güvende Olurdun
Jongin birkaç gün sonra berbat bir sabaha uyandı. Demek istediğim, hava müthiş derecede güzeldi. Göreve gidip yaralı veya ölü dönen yoktu, dünyaya saldıran yaratıklar yoktu fakat onun için berbat bir sabahtı. Sehun taburcu oluyordu çünkü. İki haftadır sevdiği çocukla paylaştığı odayı terketme vaktiydi, yatağını son kez topluyordu.Çarşafları toplarken dudaklarını büzerek günlerdir Sehun'u izlediği yatağına baktı. Bunu yaparken aniden içini öfke kaplamıştı, neden ayrılmak zorundaydılar ki? Dayanamayıp sinirle kumaş parçalarını yere fırlattı. Hem iyileştiği için sevinmek hem de ondan ayrılıyor olduğu için üzülmek berbat bir histi!
Yaptığı aptallığı birkaç saniye sonra farketmiş olacak ki tekrar yine sinirle yere eğilip çarşafı geri aldı. Birtaraftan da kendi kendine söyleniyordu. "Çocuk sanki keyfinden seninle aynı odayı paylaşıyordu."
"Neyin sinirindeysen Kim Jongin."
"Aptalım."
O sırada tuvaletten yeni çıkmış, ne olduğunu anlamaya çalışırcasına kendisini izleyen Sehun'dan bir haberdi elbette. "Junmyeon görse bana çok kızardı kesin. Jongdae de öyle." Öyle hızlı ve sessizdi ki mırıltıları, Hades'in oğlu tek bir kelimeyi bile anlamamıştı.
"Her şey yolunda mı Jongin?"
Odada kendisinden başka bir nefes olduğunu da o an farketti. Jongin irkilircesine başını kaldırıp sesin geldiği yöne döndü. Sehun yıkanmış, giyinmiş ve saçlarını düzeltmişken gözüne bir yetişkin gibi görünmüştü. Halbuki on sekiz bile olmamıştı daha. "Yere düşürmüşüm." Düşürdüğü çarşafı katlarken gülümsemeye çalıştı. Sonra aklına "Yeraltındayken gülümsemeni özleyeceğim." dediği geldi Sehun'un. Gülümsemesi dudaklarına geldiği gibi geri gitmişti şimdi. "Pekâlâ."
"Kahvaltıya geliyor musun?" Sehun birkaç saniye sonra ortamın sessiz kalmasından rahatsız olmuş gibi tekrar konuştu. "Eşyalarımızı sonra toplarız. Acelemiz yok ya." Eh, dedi Jongin içinden. Buraya sonsuza dek ikimizi hapsetmek istediğimi bilsen muhtemelen acelen olurdu.
Dışındansa gülümsemek geldi elinden. "Acele etmiyorum." dedi tatlı tatlı. Sehun ile geçen günler içinde biraz olsun yakınlık kurmanın verdiği samimi bir tavır takınmıştı. "Gidelim hadi."
Birlikte revirden çıkıp yemekhaneye doğru yürümeye başladılar. Sehun kamp ateşine geldiği günden beri sabahları kahvaltılara da gider olmuştu. Bazen Kyungsoo ve Minseok, bazense Baekhyun eşlik ediyordu ve sanırım şimdi sıra Jongin'deydi. Sarışın bundan derin bir mutluluk duydu, Hades'in oğlu kendince vedalaşıyor gibiydi.
"İlgilenilecek hasta olmadığında ne yapıyorsun kampta?" Sehun elleri cebinde yürürken solundaki sarışına baktı. "Diğer melezler gibi dövüş antremanlarına çıkmıyorsun ne de olsa. Neyi kastettiğimi anlamışsındır."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
güneşin oğlu geceye tutulmuş] sekai
Fanfiction"Beni sevmiyorsun." Kana bulanmış ellerinden tekini farkında olmadan sarı tutamlarının arasından geçirdi. O böylesine sinirlenmişken karşısındaki çocuğun sakinliği sinirini bozuyordu. "Cehennem tazısına ismimi vermişsin." Diğerinin dudaklarına bir g...