25 // arka cebimizde taşımamız gereken hançerler

1.1K 195 74
                                    

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Bölüm 25 // Arka Cebimizde Taşımamız Gereken Hançerler


2 Hafta Sonra

Jongin'den-

Her Apollon çocuğu gibi sıcağı hep çok sevdim. Güneşin tenimi yakmasından rahatsız olmadım, hiçbir zaman hava neden bu kadar sıcak diye şikayet etmedim. Aksine babamın bizi koruduğunu düşündürür bana. Bu yüzden yaz yavaş yavaş bitmeye, bulutlar gökyüzünde yerini almaya başladığında biraz üzüldüm.

Sonbahar geldiğinde kampın çoğunluğu evine, ailesinin yanına dönerdi. Gidecek yeri olmayanlar olarak kalırdık sadece, Kheiron canımız sıkılmasın diye kulübelere farklı etkinlikler düzenletirdi. Bol bol kitap okurdum, birçok melezde olanın aksine disleksim yoktu. Bazen Chanyeol okuyamadığı için, oturup ona da saatlerce bir kitabı okuduğum olurdu. Kalabalığı ve yazı ne kadar seversem seveyim soğuk havaların da güzel yanı vardı yani. Her şeyin olduğu gibi.

Kulübemizin önünde, hamakta sallanıp gökyüzünü seyrederken bunları düşünüyordum.  Hava yine sıcaktı fakat esen rüzgar yaz meltemlerinden biraz daha sertti. Muhtemelen Sehun da yakında annesinin yanına dönerdi, geleli bir ay olmasına rağmen. Gidişini izlemek bende artık baba mesleği haline geldiği için çok dert etmiyordum. Yanımda olduğu mu vardı ki? 

"Jongin!" Ben kendi kendimi sallarken içeriden aceleyle abim çıktı. Ona abim demeye kırk şahit lazımdı ama, çok farklı görünüyordu. Halini görünce kahkaha atmamak için zor tuttum kendimi, gömlek mi giymişti o? "Şehre iniyorum, bir şey istiyor musun?"

"Bu halin ne be?" dedim keyifle. Junmyeon ile randevuya çıktıklarını biliyordum ama ciddi ciddi süslenmesini kesinlikle beklememiştim. Herzamanki salaş tişörtleri yerine yazlık bir gömlek vardı üstünde. Altındaki şort bile güzel ve ütülüydü. Vay be, kendi mi ütülemişti onu? 

"Neden, olmamış mı?" Gülen suratıma kaşlarını çatarak baktı. Tek lafımla geri dönüp üstünü değişecek gibiydi. Gözüme ne kadar sevimli göründü o an, size anlatamam. "Aksine," dedim başımı iki yana sallayarak. "Çok şık olmuşsun, bu kadar yakışıklı olduğunu bilmiyordum."

Rahatlamayla tuttuğu nefesini bıraktı. Şu sıralar yakınımdaki insanların farklı farklı yönlerini keşfediyordum açıkcası. Abim, Yixing, Minseok, Sehun...İzlemesi keyifliydi. "Junmyeon sürekli güzel güzel giyinip geliyor, el ele yürürken sırıtmayalım dedim. Biraz rahatsız ama, bu şortla koşamam bile."

Koşup da ne yapacaktı ki? "Randevuya çıkıyorsun, savaşmaya değil. Kütük gibi durma, cilveli ol biraz."

"Yixing gibi konuşup beni korkutma."  Düzeltmiş olduğu sarı saçlarını alışkanlık gereği eliyle karıştırırken başımı umutsuzca iki yana salladım. Onu kampın en kibar ve iyi yarı tanrısıyla sevgili yapmıştım, yatıp kalkıp bana dua etse yeriydi. 

güneşin oğlu geceye tutulmuş] sekaiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin