21 // sarı laleler ve beyaz güller

1.1K 180 56
                                    

Bölüm 21 // Sarı Laleler Ve Beyaz Güller

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bölüm 21 // Sarı Laleler Ve Beyaz Güller


Parmak uçlarımda yükselip raftaki gözüme kestirdiğim kitabı da aldım ve diğer okuduklarımın yanına götürdüm. Işıklar söndüğünden fenerin ışığı ne kadar el verirse o kadarını görüyordum ama gündüz vakti burada olup dostlarıma ne yaptığımı hesap vermekten iyiydi. Muhtemelen beni görseler ve bu yaptığıma bir dur deseler benim için daha hayırlı olurdu ancak dediğim gibi belamı aramadan yapamıyordum.

Dün akşamki Sehun'un durumu aklımdan çıkmamıştı. Hem alanım gereği neden olduğunu merak ediyordum, hem de, bilirsiniz. Sehun olduğu için. Yarın ekime geçmeden önce belki durumuna bir çözüm bulabilirdim. Tabii, bulursam buna ondan nasıl bahsedeceğimi düşünmemiştim. Merhaba, dün gece uykusuz kalıp sana şifa ararken bunu buldum, önemli değil.

Ancak durum zaten pek parlak değildi. Gücünde azalma yaşayan bir melezden bahsetmiyordu şu ana kadar okuduklarım, ya da herhangi bir körelme durumundan. Esnemekten yırtılacakmışcasına genişleyen ağzımı elimle kapattım ve bir sonraki sayfayı çevirdim. Jongdae farketmeden yatağımdan kaçmak o kadar zordu ki, buna değsin istiyordum. Anlaşılan değmeyecekti.

Buradaki şifa içerikli birçok kitabı zaten okumuştum, hep okurdum. Yazarları benden daha az yeteneğe sahip olabilirdi fakat çok daha tecrübeliydiler. Ne yazık ki onların da Sehun hakkında bir fikri yoktu. Acıyan gözlerimi ovuşturup okumaya devam ettim. Kendi hâlime öyle dalmıştım ki, bir süre sonra kütüphanenin kapısı açıldığında yerimden korkuyla zıpladım. Saat biri geçiyordu, hepimiz erken kalkan insanlar olduğumuz için ayakta kalmış kimsenin olmaması lazımdı. Kalkıp saklanmayı düşündüm fakat Kheiron kampın dışındaydı, bana ceza verecek furyalar da buraya giremezdi. Merakla kafamı kapıya doğru uzattım bu nedenle.

"Jongin?" dedi tanıdık bir ses. Junmyeon'du, rahatlamayla nefesimi verdim. Seslenmesinin ardından silüeti görüş açıma girip yaklaştı, ardından fenerimin ışığıyla birlikte dağılmış saçlarını ve saten pijamalarını gördüm. Vay be, böyle şık mı uyuyordu?

"Selam, ben olduğumu nereden bildin?"

"Seni buraya girerken görmüştüm. Azönce su içmeye kalktım, fenerinin ışığı cama yansıyor." Mantıklı, Athena kulübesi kütüphanenin hemen yanındaydı. "Bu saatte ne okuyorsun hâlâ? Gündüzler çuvala mı girdi?"

Sıkıntıyla ofladım. Eğer gündüz baksam mutlaka bizimkilerden biri ne yaptığımı merak eder, öğrenince de kafama falan vururdu. "Merak ettiğim bir şey var, Sehun hakkında." Ancak Junmyeon kafama falan vurmaz, dinlerdi beni. İnsanın ikinci bir abisi olması güzeldi. Beni daha az düşündüğünden değildi yumuşak tavrı, fevri biri olmaktansa ilk önce nedenini dinlemeyi tercih ediyordu. Savaşabilmesine rağmen bunu istememesi de bu yüzdendi. Tıpkı annesi Athena'ya benziyordu.

"Nedir?" dedi esneyerek. Okuduğum kitaba bakmak için yanıma çömeldi, ardından çok uykusu olacak ki başını omzuma koydu. Şampuanının kokusu burnuma doldu, yatmadan önce yıkanmış olmalıydı. Birazcık vicdan azabı hissettim, ama buraya gelen oydu.

güneşin oğlu geceye tutulmuş] sekaiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin