Bölüm 23 // Ne Kadar Siyah Olursan Ol Güneşimsin Sen Benim
Jongin'den-
"Ben dün ne yaptım ya?"
Sabahımı bir cümle ile özetlemek istesem kesinlikle bunu kullanırdım. Daha büyük bir bilinmezliğe uyandığımı hatırlamıyordum. Sahi, ne yapmıştım acaba?
Ağrıyan başımı tutup sinirle kahvemden bir yudum aldım. Normalde önümde oturmuş flörtleşen Junmyeon ve abim dehşet keyiflenmeme neden olurdu, fakat başım o kadar kötü bir haldeydi ki en ufak ses çıkaran kişiyi öldüresim geliyordu. Son hatırladığım şeyin akşam yemeğine giden Mina oluşu ise içimi hiç mi hiç rahatlatmıyordu.
"Bilmiyorum Nini'm, bir bardak içsen kafan gidiyor zaten." Yixing çatalına taktığı salatalık parçasını suratıma doğru sallarken dertli dertli iç çektim. "O çocuğun yanında bu kadar içerken aklın neredeydi senin?"
"Of, bilmiyorum. Her şey çok ani gelişti." dedim sıkıntıyla. Yixing'in söylediğine göre Sehun'un başına kalmışım, taşımış beni. Yemeğe de gitmemiş, biz baş başayken ne olmuştu acaba da ben sızıp kalana kadar orada oturmuştuk?
"İşinizi dün bitirecektiniz işte, ne içmeye vaktiniz olacaktı ne de bugün tekrar ekime gitmeniz gerekecekti." Junmyeon herzamanki gibi haklıydı, ancak bu ağrıyan başımı hiç mi hiç mutlu etmedi. Kahvemden huysuzca bir yudum daha alıp kahvaltı tablasındaki peçeteyi katlamasını, sonraysa bir gül haline getirişini izledim. Çabasız, fakat çok güzel bir iş çıkarmıştı. Yaptığı işten memnun kalmışcasına gülümsedi ve gülü abime uzattı. Bu harekete masadaki herkes, ben ve ağrıyan başım da dahil düştük. Chanyeol'ün Yixing ile birlikte kıkırdadığını duydum, manzara benim de gülümsememe neden olmuştu.
"Çok güzel." dedi abim de bize aldırmayarak. Hemen ardından hiç düşünmeden yaklaşıp Junmyeon'un yanağına bir öpücük kondurdu, Baekhyun'un ıslık çaldığını duydum. Yeni yeni takılmaya başlamış olsalar da Junmyeon öyle sıcaktı ki, abimin de duvarlarını yavaş yavaş kırdığını görebiliyordum. İlişkilerinde böyle cesur oluşu hep imrendiğim bir şeydi, açıkcası ben kızarıp bozarmadan öpemezdim kimseyi. Bir de keşke başım bu kadar ağırmasaydı, gerçekten ölecek gibiydim.
"Junmyeon hep bizimle yemek yesin." Chanyeol'ün hevesle ikiliye bakışına Yixing de eşlik etti. "Aynen, gözümüz devamlı sevişmeden ve kavga etmeden yürüyen ilişkilere hasret kaldı." Bir taraftan da çok kalorili olduğunu düşündüğü tüm yiyecekleri Chanyeol'ün tabağına geçiriyordu. Hiçbir zaman yememesine rağmen onları neden aldığını asla anlamayacaktım.
"Baekhyun da gayet romantik biri olabiliyor."
"Seninle bu konuda tartışmaya girmeyi düşünmek bile başıma ağrılar sokuyor Chan."
"Kalbimi kırıyorsun güzellik." Yixing'in yanağından bir makas alıp arsız arsız gülünce bizimki de hemen hızlı hızlı bir şeyler söylemeye başladı ama dinlemedim. İkisi kendi aralarında atışırken kimse laf arasına girmeye çalışmadı. Junmyeon'un da kahvaltıya katılmasıyla birlikte iki büyük masayı tamamen dolduracak kalabalığa erişmiştik artık, hemen yanımda biraz boşluk vardı yine de. İçimdeki, oraya Sehun'u oturtma arzusuna kızdım. Onu burada istememeliydim, yanımda yeri yoktu. Beyaz güllerini istemiyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
güneşin oğlu geceye tutulmuş] sekai
Fanfic"Beni sevmiyorsun." Kana bulanmış ellerinden tekini farkında olmadan sarı tutamlarının arasından geçirdi. O böylesine sinirlenmişken karşısındaki çocuğun sakinliği sinirini bozuyordu. "Cehennem tazısına ismimi vermişsin." Diğerinin dudaklarına bir g...