Yatağımda uzanmış, gökyüzünü izlerken bir yandan da onu düşünüyordum. İçimden şöyle geçirdim:''Acaba o da beni düşünüyor mudur?'' Sonra bunun çok saçma bir düşünce olduğunu fark edip bundan sıyrıldım. Kafamı penceredn ayırıp çalışma masama doğru döndüm. Gözlerim yavaş yavaş kapanıyordu. Onlara karşı koyamıyordum. Son kez kafamı pencereye çevirdim ve aya bakıp:''İyi geceler kahramanım...'' dedim.
Emir'in ağzından...
Odamıj içinde boş boş dolanıyordum. Evet. Delirmiş gibi bir sağa bir sola dönüp duruyordum. Çünkü o kızın gerçek olabilme ihtimali yoktu. O kız benş hiç tanımadan, yargılamadan tüm kalbiyle yardım ediyordu. Bu imkansızdı. Bu kadar iyi bir kız dünyada var olamazdı. Bir kendimin farkında bile olmadan elimi koyu kahve saçlarıma götürdüm ve gülümsedim. Hem de bu sefer sinirlerim bozulduğu için değil, o kız beni cidden mutlu etiği için gülüyordum. Ona minnettardım. O benim Melek'imin ruhunu hayyatta benimle birlikte tutmaya çalışıyordu. Kendini önemsemeden. Küçücük kız kardeşini kaybetmişti. Daha bir yaşındaydı ama o güçlü kalabilmişti. Daha dört yaşında küçücük kalbi dayanmıştı buna. Şimdi o küçücük kalp insanları kurtarmak için kocaman oldu. Ben ise onun kocaman kalbinde tek olmak istiyorum. Biliyorum bu bencilce ama ben de onu kurtarmak istiyorum. O acılarını bizleri üzmemrk için iöşne gömüyor fakat onun da duygulatı dışa taşmak istiyor. O ise biz zarar görmeyelim diye duygularını içine gömüyor. Halbuki çevresindekiler değil sadece kendisi zarar görüyor.
Kafamın içindeki düşünceleri bir kenara bırakıp yatağıma uzandım. Onun için bir şey yapmalıydım. Aslında bu kadar kısa zamanda bu kadar yakın olmamız bir mucizeydi. Daha tanışalı bir hafta olmuştu. Birbirmizin neleri sevip neleri sevmediğinizi bile bilmiyorduk ana bunların hiçbir önemi yoktu. Çünkü biz bunları önemsemiyorduk. Tek önemsediğiz birbirimizin kurtarılmaya ihtiyacı olan ruhuydu. Bu sefer ona ben sürpriz yapacağım. Onun duygularının voşkan gibi patlamasını sağlayacağım. Tıpkı onun bana yaptığı gibi...Melis'in ağzından...
Sabah saat 10.48
Yataktan yeni uyanmış ;saçım, başım dağılmış bir şekilde merdivenlerden aşağı iniyordum. Bugün annemin altın günü vardı. Bu yüzden evden erken çıkmıştı. Babam da işe gitmişti. Ben ise bugün kendime üniversite için bir ders çalışma programı hazırlamıştım. Ona uymayı planlıyordum. Buzdolabından peynir,zeytin ve birkaç domates aldım. Domatesleri yıkayıp doğradıktan sonra sıkı bir kahvaltı yaptım. Bulaşıkları yıkayıp odama geri döndüm. Matrmatik test kitabının ilk sayfasını açıp soruları çözmeye başladım. Ben kimya bölümünde okuyordum. Evet, gitar çalıyorum ama gitarı hobi için çalıyorum.Hem gitar benim para kaynağım olmamalı.Ben de bu yüzden diğer ilgi alanım olan kimyayı seçtim.Soruları çözmeye başladığımda daha 5. sorudayken telefonumdan bildirim sesi geldi. Emir'dendi. Bana bir telefon numarası atmıştı. Hemen numarayı aradım ve onun sesini duydum. Bana:
''Bu benim numaram kaydedersin.''dedi.
''Tamam. Benim numaram senin telefonunda çıkmıştı sen de kaydet.''dedim.
''Ahh bu arada bugün birlikte Kordon'a gitmeye ne dersin? Saat beş gibi. Sana bir sürprizim var da.''
Kalbim heyecanla dolmuştu. Onun tekrar hayata tutunması kahramanlığımı yaptığımı bana tekrar hatırlatıyordu. Bu yüzden beni çok mutlu ediyordu. Çünkü ben bu dünyaya insanlara yardım etmek, onları kurtarmak için geldim.
Herkesin dünyaya geliş amacı farklıdır. Kimisi dünyaya mükemmel bir icat bırakır, kimisi ufacık bir bebeğin hayatını kurtarır. Ben bu dünyada gereksizim diyen bir insan bile mutlaka hayatında birine dolaylı ya dolaysız yardımı dokunmuştur. Sadece bunun farkında değildir. Şimdi kahramanlarım kendinizin ne kadar değerli olduğunu, insanlara nasıl yardım edebileceğinizin, bu dünyaya aslında ne kadar güzel bir amaç için geldiğinizi fark edin. Çünkü hiçbir ruh böylesine terk edilemez... Hiçbir ruh vakti gelmeden ölemez...
''Tabii ki gelirim. '' dedim heyecanla. Sanki küçücük bir çocuğun bir şekere heyecanlanması gibi.
''Tamam o zaman . Seni evin önünden alırım.''
''Hayır. Gerek yok. Direkt kordonda buluşalım.''
''Olmaz. Görüşürüz.'' telefon yüzüme kapandı. Benim cevabımı beklememişti bile. Artık hayatında tek bir olumsuzluk istemiyordu. Onun cidden sarılmaya ihtiyacı olan birçok yarası vardı. Hepsini kendi ellerimle saracaktım. Çünkü bu hayat bizi her zaman mutlu edemez. Mutlu olmak için üzülmeliyiz, üzülmek için mutlu olmalıyız. Hayat zıtlıklarla güzel.
Saat dört buçuğa kadar 15 dakikalık molalarla ders çalıştım. Yoksa üniversite benim içşn bir kabus olacaktı. Kafamın içinde integral ve türevlerle kavga ederken saatin beşe yaklaştığını fark ettim. Aceleyle banyoya koştum. Aşağıdan sesler geliyordu. Annem gelmiş olmalıydı. Ders çalışırken kap sesini duymamışım. Bonyaya girip duşumu aldıktan sonra üstüme kırmızı tshirtümü , altıma ise siyah kot pantolonumu giyindim. Dudağıma hafif prmbe tonlarında bir ruh ve yanağıma da aynı pembe tonlarında bir allık sürdüm. Normalde makyaj yapmayı sevmem ama bugün özel birgündü. Bugün Emir bana sürpriz yapacaktı. Ruhuna artık mutlu olmadı için izin veriyordu. Aşağı inip ayakkabılarımı giyindiğim sırada annem beni sorguya çekti:
''Nereye gidiyorsun kızım?''
''Bir erkek arkadaşımla kordonda buluşacağım anne.''
''Tamam kızım. Geç kalma ama.Arkadaşına selam söyle.''
''Başüstüne. Görüşürüz.'' Annemi öptükten sonra dışarıya çıktım ve Emir'i beklemeye başladım. Bu sefer çok beklememiştim. Hatta tam vaktinde çıkmıştım. Emir beş dakkika sonra arabyla evin önüne geldi. Arabaya binince ''Annemin sana selamı var .''dedim. Emir güldü.
''Niye gülüyorsun.''
''Annen beni çok sevmiş olmalı. Daha beni görmeden selam yolladı.''
İkimizde gülmeye başlamıştık. Artık cidden gülemeye ihtiyacımız vardı. Çünkü tekrar ağlamak için gülmeliydik...
Kordon'a vardığımızda Emir arabadan inip bagajı açtı. Elinde iki tane dilek balonu vardı. Şaşkınlıkla'' Emir sen-, sen-''
''Hadi gel.''dedi. Ben de onun peşimden koştum. Sahilin kenarına vardığımızda herkes Emir'in elindeki balonlara bakıyordu. Ben ise kendimi mutluluktan kendimi denize atmamak için zor tutuyordum. ''Şunlardan biri al.'' dedi Emir. Dilek balonuna hayranlıkla bakarken üstünde bir yazı yazdığını fark ettim. Üstünde:''İki meleğimize ... '' yazıyordu. O kadar çok duygulanmıştım ki dizlerimin izerine çökü ağlamak istiyordum. O sırada Emir kendi balonunu yakmıştı. Benim balonumu yakmak için bana baktığında gözyalarıma engel olamadım. O ise bir elinde çakmak diğer elinde dilek balonuyla bana acı bir gülümsemeyle bakıyordu. Elimden hızlıca feneri aldı ve içindeki mumu yaktı. Balon şişince Emir balonu sağ elime verdi ve sol elimi kendi eliyle buluştu. Ona ağlayan gözlerimle şaşkınlıkla bakıyordum. ''Üç diyince 'Meleklerimize'deyip bırakıyoruz tamam mı?''
''Emir be-''
''Bir...''
''İki...''
''Üç.''
''MELEKLERİMİZE...''
''MELEKLERİMİZE...'' ve herkes aynı anda
''MELEKLERİMİZE...'' demişti. Emir ile bir bir elimiz birbirini tutuyor. Diğer ellerimiz ise havada balonlara el sallıyor. İnsanlar arkamızda bizi alkışlıyorlardı. Emir'e döndüm. Ağlamamı durduramıyorduö. Buna rapmen gülümsemeye çalışıyordum ama yapamıyordum. Daha fazla dayanamadım ve hıçkırarark ağlamaya başladım. İnsanlar şaşırmış şekilde bize bakıyorlardı. Bir anda kendimi iki kola sarılmış şekilde buldum. Beni vücüduna bastırmış sıkı sıkı tutuyordu. Sanki hazinesini kaybetmek istemiyormuş gibi...
Ona sarılamıyodum . Ben kafamı eğmiş ağlarken benim kollarımı da sarmıştı. Ona minnettardım.
Kulağıma eğildi ve şunları söyledi:
''Şimdi sıra sen de kahramanım. Volkan gibisin. Patla. Merak etme kimse zarar görmeyecek.''
Bunu ona ben demiştim. Şimdi o bana diyordu ama bilmediği bir şey vardı. Ben zarar görmüştüm ona kimsenin zarar görmeyeceğini desem de. Şimdi ise o zarar görecekti. Ben buna izin veremezdim. Ruhum beni dinlemiyordu. Ağlamak için direniyordu...Yapamadım...
Ağladım... Haykırarak...
Onun kolları arasında...
Kendimi ondan geri çektiğimde ona sarıldım. ''Çok teşşekkür ederim kahramanım.'' dedim.
''Rica ederim kahramanım.''
Bana gülümsüyordu . Ben de ona.Hala etrafımızda insanlar vardı. Bize imrenek bakıyorlardı. Sevigli olduğumu düşünmüşlerdi. Hatta birisinin şöyle dediğini duydum: ''Sen neden böyle bir erkek değilsin?''
Aslında gerçek öyle değildi. Biz sadece birbirimizin kahramanıdık. Hem de sonsuza kadar.
Fakat ters giden bir şeyler vardı...Hayat bizi nereye götürür, neler yaptırr bilemeyiz. Kimin ne zaman nerde , ne olacağını da. Melis daha bunun farkında değil. Emir de. İkisini çok zor zamanlar bekliyor. İkisi de çok güçlü . İkisi de birbirinin kahramanı. Sadece hala inkar ediyorlar. Kalplerine, ruhlarına...
İşleri daha da zorlaştırıyorlar. Hayat bunu için çok kısa . Denesek ne olur ki. Ağlasak salya sümük. Açılsak sevdiğimiz insana. Gülsek doyasıya... Olacağı tek şey bir anı. Anılar bu dünyadaki tek varlığımız. Bu anılar her zaman mutlu sonla bitemez. Çünkü mutlu olmak çöin üzülmeli, üzülmek için mutlu olmalıyız...
Dipnot: ''Hayat kısa, kuşlar uçuyor.'' Ne kadar güzel demiş Cemal Süreyya. Biz ise hala anlayamadık hayatın değerini. Hayatımız borçtan, evden, bir bedenden ibaret değil. Biz sadece ruhumuzla varız. Evimiz veya bedenimiz hiçbir önemli değil. Sadece ruhumuzun güzelliği önemli. Eğer bize sahip çıkmamız gereken bir ruh teslim edilmişse görevimizi iyi bir şekilde yerine getirmeliyiz. Ruhumuzu gereksiz şeylerle üzmemeli ona iyi davranmalıyız. Ruhumuzu özgür bırakmalıyız. Bunu her nerde ve ne zaman okuyorsanız okuyun sadece şunu yapın: Pencere gidin, kafanızı gökyüzüne kaldırın ve içinizden ne geliyorsa onu yapın. İster bağırın, ister şiir okuyun, ister şarkı söyleyin. İnsanlar umurunuzda olmasın. Unutmayın''Hayat kısa kuşlar uçuyor...'
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ben ve O
Mystery / ThrillerHiç tanımadığı birne gönülden yardım eden ve sonra aşık olan birni tanıdınız mı? Bu kitapta tanıtacaksınız. İşler o yardım ettikçe daha karışır kendini labirentin içine atar adeta. Ama tek bildiği bu kabirenti kendi için değil onun için tamamlayacağ...