Bir bomba atıldı mücadelenin ortasına. Başkaları tarafından...
İkisi yaşam mücadelesi veriyor. Biri denizin derinliklerinde nefes almaya çalışıyor. Nefes almaya çalıştıkça daha çok batıyor. Diğeri kaburgalarındaki acıdan bayılmış. Bir arabanın içinde nereye gittiğini bilmiyor.
Melis ciğerlerine dolan suyu boşaltmak istiyor. Yaşamak istiyor... İlacın etkisi azalıyordu. Melis ölmek istemiyordu. Suyun altında iradesi kullanbiliyordu. Zamanı az kalmıştı. Gözleri yerlerinden fırlamıştı, denizin kuvveti bedenini iyicene yormuştu.Daha fazla dayanamadı... Bedeninin soluk rengi denizin maviliğine karıştı...
Emir uyandığında kendini özel bir hastanede buldu. Bir boşlukta gibi hissediyordu. Ne olduğunu, kendisine kimin çarptıpını,Melis'i kurtarıp kurtaramadığını hatırlamıyordu. Etrafındaki sesler ve görüntüler anlamsız ifadelerdi.Kendini tanımıyordu. Gittikçe etraf bulanıklaştı, herbiri yavaş yavaş Emir'in gözünde yok oldu. Bu anlamlandıramadığı şeyler arasında tek bildiği bir şeylerin, hayır birisinin eksik olduğuydu...
Gerçekler gün yüzüne çıkıyor...
Melis daha fazla dayanamıyordu. Pes etti ve kendini bu hayattan koparmak istedi. Önce buna kensini hazırladı. Sanki hiçbir şey olmamış gibi, hiçbir zaman Emir'i , ailesi olammış gibi düşündü. Akciğerlerine dolan suyun gücü arttıkça daha çok kayboluyordu ruhunun içinde.Kolları yavaş yavaş serbest kaldı. Saçları suyun içinde garip şekiller aldı ve bedeni denizde yalnız başına kaldı. Şimdi yarım kalmış kitabın sayfası burada koparılmıştı. Bu bir masal kitabı değildi... Sonu mutlu bitmeyecekti...
Yarım saat sonra...
Emir ve Melis'in bulunduğu yer askeriyenin işlerini daha rahat yapabilmesi için kullanıldığı bir arazi idi. Buraya sivil insanların girmesi yasaktı. Ancak bazıları bunu dikkate almıyor ve buraya giriyordu. Eğer yakalanırlarsa para cezası verliyordu. İşte,Emir ve Melis'i kaçıranlar burayı kullanmışlardı. Bıranın çok sık kullanılmadığını biliyorlardı. Bu yüzden burayı seçmişlerdi. Ancak olayların bu raddeye geleceklerini hiç düşünmemişlerdi. Ne tesadüf ki askeriye uzun zaman sonra burayı kullancaktı. Hapis için kullandıkları evden kaçanları bir görevli fark etmiş ve hemen bir ekip istemişti. Suçlauların çoğu yakalanmıştı ancak dört kişi hala bulunamamıştı. Hepsi olmasa da bir kişi sorguda her şeyi söyledi. Neden onları kaçırdıklarını, onları neden buraya getirdiklerini ve en önemlisi pişman olmafıklarını söyledi. Bunu söyleyen Melis'in gözünü kırpmadan bacağını yaralayan adamdı. Ne tuhaf değil mi? Kusursuz suçlu patronunu satıyor. Hem de karşılığında hiçbir şey almadan.
Askeriyenin bu bölgeyi özel olarak kullanması aslında her şeyi açıklıyordu. Enir'e çarpan araba bir sivilin değil bir memurun arabasıydı. Hava yağmurlu ve karanlık oldupu için onu görmemişti. Şimdi karakolda sorgulanıyordu.
Suçlu adamın onları sertbest bıraktıkları söylendikten sonra, memurlar etrafı aramaya başladılar. Emir'in hastanede olduğunu arkadaşları sayesinde biliyorlardı. Şimdi Melis'i bulmalıydılar. Etrafı ararlarken yolda hiçbir ize rastlamadılar. Yapmur hepsini silmişti. Belki de bu yüzden yağıyordur yağmur. Dünyadaki kötülüklere dayanamayıp onları silmek için...
Sonunda uçurum sonuna geldiklerinde bir tuhaflık olduğu seziliyordu. İleriden gelen bir köpek havlamadı onları meraklandırdı. Köpek deniz kenarının orada durup bir tarafa gözleirni kaçırmadan bakıyordu. O tarafa doğru yöneldiler ve gördükleri karşısında oldukları yere kilitlendiler. Bir kızın bedeni on metre ötedeki taş yığınında baygın bir şekilde yatıyordu. Yüzünü engelleyen kan bunu daha da acınası hale getiriyordu. Hemen kurtarma ekiplerini çağırdılar. Ve sonrası bir fırtınanın geliş hızı gibiydi. Aniden geldi, aniden bitti ve arkasında büyük izler bıraktı.
Melis'in anne ve babası iki gün önce ona ulaşmak istediklerinde telefonunun hep aynı şeyş tekrarladıpını fark etmişlerdi. Onlar kızlarının ona bir arkadaşında kalacağını,çok yoğun bir programları oldğunu bu yüzden arayamayacağına inanıyorlardı. Ancak gerçek öyle değildi. Melis'in dinlenen telefonundan kaydedilmiş sesi Melek'in babasının sayesind ailelerine tekrar tekrar dinletiliyordu. Melis'in aileis bunu çok geç fark etmişlerdi...Hem de çok geç...
Melis'e psikolojik bir baskı yapmak için Melek'in babasının adamlarından biri Melis'in ailesinin evine gidiyor ve bulduğu ilk fırsatta onların mutlu oldukları fotopraflar çekiyordu. Bu fortopraflar Melis'e gösteriliyor ve ı da ailesinin onu önemsemediğini düşünüyordu. Verileb ilaçlar ve bu baskı onu kendine değersiz hissettirmiş ve hayatta tutunduğu tüm dalları kırmıltı içinde. Bu yüzden tek çareyi intihar gördü.(Ama intihar bir çözğm değildir. Unutmayın hiçbir ruh vakti gelmeden ölemez. Şimdi sadece sabredin.)
Hasteneye kaldırılan Melis'in durumu kötüye gidiyordu. Akciğerlerindeki suyun boşaltımıştı. Bir süre beynine oksijen gitmediği için çok çabalamalıydı. İlaçların etkisi geçmişti. Ancak hala midesinde erimek isteyen bazıları vardı. Ailesi onu iki gün önce aramaya başladı. Şimdi apar topar evden çıkıp hastaneye gelmişlerdi. İçlerinde büyük bir pişmanlık vardı. Nasıl bu kadar kör olabilirdiler? Kızlarını nasıl bu hale getirmişlerdi?
Emir hala kendine gelememişti. Sadece kendi ruhunun başka alemleree huzurla dolaşmasına izin veriyordu.
Keşke ruhları bir arada olsa, en azından rüya aleminde...
3 gün sonra...
Melis'in yaraları iyileşiyordu. Vücudunu kayaya çok sert çarpmıştı. Bu yüzden çürükleri vardı. En önrmlisi ise beyni belli bir zamanda aktif olamadığı için bazı sinirsel problemler vardı. Bir süre rahat rahat yürüyemeyecek, rahat rahat konuşamayacaktı.
Emir kendine gelmişti. Hatırlıyordu... Hatırlıyordu...Hatırlıyordu... Anılar kesik kesikti ama hatırlıyordu. Fiziksel olarak durumu kötüydü. Kırılan kaburgaları yüzünden istediği gibi hareket edemeyecekti. En önemlisi ise psikolojik olarak Emir kendini bulamıyordu. Emir kendini kaybetmişti. Korkuyordu...Hem de çok...
Doktor içeri girdi:
- Bugün nasılsın Melis'çiğim?
-İyiyim sanırım...
- Anlıyorum. Seni bir gün daha burda turacağız. Sonra evine gidebilirsin. Tekrar geçmiş olsun.
-Teşekkür ederim.
Doktor dışarı çıktı ve odanın boğuk havası daha fazla hissedildi. Annesi ile babasının ne hissetiğini, ne kadar da çok pişman olduklarını Melis biliyordu. Fakat elinden gelen tek şey onlara iyi oldupunu söylemekti. Kendisi de biliyordu ama güçlü olmalıydı. Çünkü o bir kahramandı.
"Ne?"dedi Emir'in annesi. Oğlunun bir psikoloğo ihtiyacı olduğunu söyleyen doktora.
"Şu anda fazlasıyla korku yaşıyor. Polis memurları ona olay hakkınd abir şey bilip bilmediğini sorduklarında normal tepkiler vermedi. Kendisinin bir suçu olup olmadığını sadece kaybetmek istemediğini söyledi. Bunlardan çıkardığım sonuç oğlunuz sevdiği birini kaybettiği için anksiyete bozukluk yaşıyor olabilir. Bunca şeyden sonra bu gayet normal Nalan Hanım. Lütfen dediğimi bir düşünün."
Nalanın yüzündeki makyaj ağlamaktan akmış, yaşının getirdiği kırışıklıklar ortaya çıkmaya başlamıştı. Tek başına mücadele eden bu kadın ne haldeydi? Ne yapmalıydı?İkisi de aynı gün hastaneden çıktılar. O kadar yorgunlardı ki birbirlerini düşünemiyorlardı. Sadece hissediyorlardı. Birbirlerinin hayatta olduklarına o kadar emindiler ki ölümlerini düşünüp üzülmemişlerdi. Tekrar bir araya geleceklerini biliyorlardı. Sanki savaş bitmiş onlar birbirlerine kavuşmuştu.
Eve geldikten 1 hafta sonra...
İkisi de birbirlerini ne aramış ne sormuşlardı.
İkisinin de birbirine iyi gözükmedi gerekiyordu. Bu yüzden bir hafta boyunca sadce kendilerini iyi etmeye çabaladılar.
"Anne artık çok sıkıldım. Dışarı çıkmak istiyorum."
"Kızın daha bir hafta oldu. Biraz daha dinlen."dedi ve kızının yattığı koltuğa yaklaşıp yüzünü avuçlarının içine aldı.
"Seni bir daha asla kimse bu hale getiremeyecek. Lütfen beni anla güzel kızım."
"Anlıyorum anne..." ikisi de birbirlerine anlamlı gözlerle baktıktan sonra sarıldılar. Sanki şimdi tamamlanmışlardı. Beraber olunca insan bir bütün oluyordu. Biri eksik olmayınca diğeri yok oluyordu...
Savaş bitmişti. Herkes kavuşmuştu. Melike ve Orhan kızlarına...
Nalan oğluna...
Peki ya Melis Emir'e, Emir Melis'e?
Şimdi zaman onları bir araya getirecek suyun durduğu yerde, bulutların pembe olduğu yerde...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ben ve O
Mystery / ThrillerHiç tanımadığı birne gönülden yardım eden ve sonra aşık olan birni tanıdınız mı? Bu kitapta tanıtacaksınız. İşler o yardım ettikçe daha karışır kendini labirentin içine atar adeta. Ama tek bildiği bu kabirenti kendi için değil onun için tamamlayacağ...