Kafes

362 21 1
                                    

Onu görmeyeli , onunla konuşmayalı ,onun yüzünü görmeyeli tam üç gün olmuştu. Üç gündür birbirimize mesaj atmıyorduk ve evet. Hala telefon numaralarımızı bilmiyorduk.
Sabah saat 09.30'du. Yatakta öylece oturmuş telefonumda oyun oynuyordum. Yaklaşık on dakika boyunca oyun oynadığımı fark ettiğim de yataktan kalkıp banyoya yöneldim. Elimi yüzümü yıkadıktan sonra merdivenlerden aşağı indim. Annem pancake yapıyordu. Kokusu çok güzeldi ve tüm evi sarmıştı.
''Anne . Sen harikasın. Nefis kokuyor.''
''İnsan bir günaydın der kızım.''dedi annem imalı imalı. Annemün yanağına öpücük kondurup günaydın dedikten sonta masayı kurmaya başladım. Evin tek çocuğu bendim. Dolayısıyla işler bana kalıyordu. Ama bundan şikayetçi değildim. ''Babam berde anne?''
''Onun acilen işe gitmesi gerekiyormuş.''

Babam bir polisti. Yani ne zaman işinin çıkacağı belli olmuyordu. Bu duruma annen hala alışamamıştı. Brnim ise onu yatıştırmak için alışmam gerekmişti ve alışmıştım. Çünkü ben bir kahramanım. Kahramanlar kendi korkuları için birinin onu kurtarmasını beklemezler. Onlar sevdikleri için kendi korkularını, endişelerini içlerine gömerler.

Annemle harika bir kahvaltı yaptıktan sonra sofrayı topladım ve odama çıktım. Yatağa uzanıp telefonumu elime aldım. 6 tane yeni mesaj vardı. Hemen instagrama girdim ve mesajlar bölğmü açtım. Hepsi Emir'dendi. Ne kadar umutla açsamda mesajları okuduktan sonra umutlarım bulut olup benden uzaklaştıı. Aynrn şöyle yazıyordu.
''Melis. Sana bunca yaptığın şey için minnettarım.''
''Ama sorun olan şu ki sen benim için kendini tehlikeye atıyosun.''
''Bilmediğin denize derinliğini bilmeden atlıyorsun.''
''Kim için?''
''Benim için ve ben buna değmem.''
''Bu yüzden bugün birlikte dışarı çıkalım, akşama kadar birlikte olalım ve bunson görüşmemiz olsun...''

Gözlerim bu sözler karşısında dolmuştu. Tekrar ruhunu kafese kapatıyordu. Ruhununq özgür olmasına izin vermiyordu. O kadar yorgundu ki kafesten çıkmaya gücü yoktu.
  Gözyaşalarım telefonumun ekranını ıslatıyordu. Ellerim titreye ona mesaj attım.
''Tamam. '' yazdım. Sadece tamam...
Anında mesaj geldi.
''Seni evin önünden alırım.''
''Tamam.'' Üstümümdeğiştiemek için dolabımı açtım ama hiç pantolonum yoktu. Anneme''Anneeeee! Pantolonlarımı çamaşır sepetinde mi?'' ''Evet.'' Kendi kendime oflayarak dolabımdan kot eteğimi aldım ve üstüme siyah askılı bluzumu giyindim. Siyah, parıltılı sandaletimi ayağıma geçitdim. Anneme hoşçakal diyip bahçeye indim. Bahçemiz annem sayesinde bir sürü çiçekle süslenmişti . Bu bana huzur veriyordu. Öxellikle lavantalar. Lavantanın kokusunu da , görüntüsünü de çok seviyordum. Bahçeye kurduğumuz masa ve üç tane sandalye vardı. Sandalyelerden birine oturup beklemeye başladım. 15 dk bekledikten sonra canım sıkılıdı ve lavantaların yanına gittim. Onları kokladım, onlarla konuştum, onları hissettim. O sırada Emir geldi. Son kez lavantalara eğilip şunu dedim''Ne olur bana yardım edin güzellerim.'' Evet. Lavantalardan yardım istemiştim. Onlar bana güven veriyordu. Emir 'in arabadına bindiğimde bana ''Merhaba.''dedi. Ben ise hiç bir şey demedim. Çünkü o sırada kendi içimle kavga ediyordum. Gözlerimi arabanın torpidosuna dikmil öylece bakıyordum.
Emir bana bakıp '' Melis . İyi misin?'' ''Evet , iyiyim.'' Sorma , cidden çok şyyidim yaralanmış , yardıma ihtiyavı olan birini kahram kurtaramıyor . Cidden çok iyiyim. Emir suratı düşmüş bir şekilde direksiyona geri döndü ve arabayı sürmeye başladı. Yol boyunca hiç konuşmadık. Sonunda denize - kuşadasına- gelmiştik. Arabayı park ettiğinde arabandan bir süre inmedik. Sadece öylece kafalarımız eğmiş, yeri izliyorduk. Sonunda bunun böyle devam edemeceğini anlayıp ilk inen ben oldum. Bizi çok güzel bir yere getirmişti. Neredeyse kimse yoktu. Kuşlatın ötüşleri cırcır böceklerine eşlik ediyordu. Emir arabadan indi ve bir masaya doğru yürümeye başladı. Benden peşinden geliyordum. Sonradan anladım ki burası bir işletmeydi. Masaya oturduk. Kadın garson bize menüleri uzattı. Tam alacaktım ki Emir :'' Gerek yok hanımefendi. Serpme kahvaltı lütfen.'' dedi. Kadın garson ''Peki efendim.''dedi ve yanımızdan ayrıldı. Yaklaşık on dakika sonra masada her şey vardı. Emir yemeğe başlamıştı ama ben başlayamıyordum. Boğazımdan geçmiyordu. Midem kabul etmiyordu. Vücudum isyan içindeydi. ''Neden yemiyorsun?''dedi soğuk bir sesle. Kafamı hafif aşağı eğip ona alaycı bir gülümseme ile bakış attım. Bir anda elimdeki çatalı ve bıçağı bıtakıp masadan kalkıp denize doğru yürüdüm. Kumların üzerine oturdum ve avuçlarıma kumlar alıp onlarla oynamaya başladım. O sırada Emir yanıma geldi ve '' Ne yapıyorsun?''dedi. Ona ''Otursana .''dedim. ''Üstün kirleniyor , benimki de mi kirlensin?'' Ona bir kez daha alaylı bir bakış attım ve ''Sen bir korkaksın.''dedim.''Ne?''dedi. ''Daha üstün kirlenecek diye kumlara otırmuyosun , kumu hissetmiyosun.Ben ise seni murtarmaya çalışırken kendini kafese kapatıyorsun. Üstüne kafesi kilitliyorsun. Sen koca bir korkaksın.''dedim. Ayağa kalktım ve bunsefer yüksek sesle ''Sen bir korkaksın.'' dedim. Emir başını yere eğmişti. Kafasını kaldırdı '' Ben korkağım öyle mi?''dedi. ''Evet! Sen bir korkaksın.'' ''Sana kimim korkak olacağını göstereceğim.''dedi ve beni kolumdan tutup sert bir şekilde ayağa kaldırdı. Hala kolumu bırakmamamıştı ve beni süreükleyerek arabaya doğru götürüyordu. ''Kolumu bırakır kısın'' '' Artık senin kahramanım değilim.'' ''Sus!''dedi yüksek sesle. Arabaya geldiğimizde kolumu bıraktı ve binmem için arabanın kapısını açtı.Hiç bir şey demeden arabaya bindim. Emir de kemerni bağladıktan sonra direksiyonu sert bir şekilde tuttu ve geldiğimiz tersine doğru arabayı sürmeye başladı. Çok hızlı kullanıyordu.'' Yavaşla!''dedim. O ise sadece''Sus!''dedi. 45 dakika sonra arabayı durdurdu. Hava kararmıştı, etrafta kimse yoktu. Arabadan indi ve benim kapımı açıp inmemi söyledi. Israr etmedim . İndim ve etrafıma bakınmaya başladım. Burası mezarlıktı. Bizi mezarlığa getirmişti. Elimi tutup beni mezarlığın içine doğru sürüklemeye başladı. ''Emir dur lütfen. Özür dilerim. Lütfen dur.''. Ona yalvarıyordum ama o beni dinlemiyordu. Sadece hızlı bir şekilde yürüyordu. Sonunda bir mezarın yanıbaşında durduk.
Bu...Bu... Onun mezarıydı... Meleğin...

Ben ve OHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin