Kahvaltıyı hazırlamak için erken kalkmıştım. Salona indiğimde Atakan'ı yalnız ve dertli görünce hemen yanına oturdum.
"İyi misin?" Yüzüme bakıp başını omzuma koydu.
"İyiyim galiba,sen neden erken kalktın?"
"Kahvaltı hazırlamak istedim." Omzumdan gözünü yukarı çıkarıp bana baktı. Çok tatliydi şu an
"Beraber mi hazırlasak." Ellimi saçlarına atıp başımı koltuğa yasladım.
"Önce ne olduğunu anlat." Atakan sıkıntıyla nefes verip omuzumdan başını çekip kucağıma yattı.
"Deniz sanırım birini seviyor." Bunda neyin sorun olduğunu anlamaya çalışarak ona baktım ve konuşmaya devam etti.
"Ama çok üzgün çocuk başkasını seviyor diyor.Kim diyorum onu da söylemiyor."
Düşünceli düşünceli Atakan'a baktım.Beni abla olarak görüp anlatabilirdi belki.
"Birde ben konuşmayı denerim. Sıkma canını gülümseyip yerinden kalktı ve ellerimden tutup beni mutfağa sürükledi.
"Sana eskiden yani anonimken sonbahar demiştim hatırlıyor musun?"
Hevesle başımı salladım. "Artık demem." Anında düşen yüzümle saçlarımı kulağımın arkasina attı.
"Çünkü sonbahar karamsarlığı getiriyor,dökülen yapraklar solan çiçekler sen buna layık değilsin. Veya kısa süreli gelip geçen herhangi bir mevsim olamazsın sen,sen sadece uçsuz bucaksız gökyüzü olabilirsin."
Hayranlıkla ona bakıp kocaman sarıldım.
''Karsinda dilim lal oluyor sevgilim."
Dolaptan sucuk kaşar gibi şeyleri çıkarıp tost yapmaya başladı. Bende kahvaltı malzemelerini masaya koyuyordum.
Merdivenden ayak sesleri gelince,başımı arkaya çevirdim.
"Siz oturun biz hallederiz." Mert "Canıma minnet." Diyerek Güneş'i kolundan çekti. Güneş'de hiç itiraf etmeden peşinden gitti.
İnsan nezaketen olur mu öyle şey derdi ama bunlarda nezaket ne arasın anacım?
Masaya son eşyaları da koyup bizimkileri çağırdım.
Güzel bir kahvaltı yaptığımızda toplama işini onlara bırakıp kaçtık. Telefonumu almak için geri döndüğümde köpük savaşı yaptiklarini görüp şaşkınlıkla onlara baktım.
Mert bir avuç dolusu köpüğü alıp yüzüme firlatinca çığlık atarak Atakan'a seslendim.
Hızla mutfağa girdiğinde o da bir süre sadece bizi izledi.
Güneş'de ona köpük attığında çift savaşları çoktan başlamış oldu.
Hepimiz kahkaha atarak birbirimize köpük atarken biten kopukle aynı anda yere oturduk
Bir saat boyunca sohbet edip oturmaya devam ettiğimizde en son köpükleri temizleyip dışarı çıktık.
"Atakan beraber bileklik alalım mı." Kafa sallayarak yanıma geldi ve bir takiciya girdik. Mavi ve siyah olan iki ipi alıp bileklerimize taktık.
Şimdi ikimizin bileğinde de mavi ve siyah ipler vardı.
Gülümseyerek iplere baktığımda resimlerini çekip Güneş'e yolladım.
Parasını ödeyip el ele takicidan çıktık.
En büyük isteklerimden biri sevdiğimle galataya çıkmaktı ve bunu en iyi bilen kişi tabiki sevdiğimdi.
Şu an İstanbul'da olduğumuzdan beraber el ele galataya yürüyüp en yukarıda kilitlerden birini bizde oraya bıraktık.
"Herkes normal benimle anormal olur musun?" Atakan'a kocaman gülümseyip kafa salladım.
Kilidi kilitlemeden açık bıraktı. "Bizim bir anahtaraya ihtiyacımız yok,bırak özgür kalsın kalplerimiz."
Dolu gözlerime ona sarılıp birkaç resimden sonra beraber aşağı inmeye başladık.
İlk gördüğümüz marketten kakaolu süt alıp sokaklarda onu içerek dolaştık.
Herkes bize deli gibi bakarken biz en mutlu anlatımından birini yaşıyorduk ve buna İstanbul şahit oluyordu.
Gerçi,şehrin de önemi yoktu ya. Önemli olan onun yanındayken kendini hissettiren kalbimdi.
İnstagram:SimgenurkaraBir günde siz istemeden iki bölüm
Mutlu olun bakalım şimdi :)
Sizi bir günde özlüyorum...
Çiftelerimiz nasıl Emir'e üzülenler nerede
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BERCESTE (Anonim)
Humor05××××××××:Süt içiyorum yarım yağlı,mutlu muyum bebeğim bu sana bağlı? Atakan:Ne? 05××××××××:İlk soru sen kimsin olmalı. Atakan:Doğru. Atakan:Sen kimsin ?