Başlama tarihiniz lütfen :•)
*
Merhaba, bu hikâyenin ilk bölümlerini okurken biraz yorumlara göz attığınızda okuduğunuz şeyleri düşüneceksiniz. Fikrinizi paylaşmak istediğinizi biliyorum, buna saygı da duyuyorum. Tek ricam ilk bölümlere bakarak hikâyenin genelini yargılamamanız. Çünkü ilk bölümlerde yapılan yorumlar belli bir noktadan sonrasında yapılmıyor. Bu hikaye benim yazmayı öğrenme ve benimseme sürecimi yansıtıyor. İlk hikayem, ilk göz ağrım. Büyük kusurları var kabul ediyorum ve bunu da size açıkça söylüyorum. Lütfen bunu göz önünde bulundurun ve okurken ilk bölümlere dayanarak bir yargıya varmayın. Bu yazıyı 2022 Temmuz ayında yazıyorum, ilk bölümünü ise 2019 Temmuz ayında yazdım. Bu üç yıllık süreçte bir şeyler öğrenmişsem eğer Akyazı mahallesi sayesinde oldu. Umarım kendimi anlatabilmişimdir.
Keyifli okumalar.
Hızlı adımlarla evimizin kapısına yaklaşıp ayakkabılarımı da aynı çabuklukla giydim. 'Ben çıkıyorum' diye bağırdıktan sonra kapıyı açmak için ellerimi uzattığım sırada mutfağın kapısında yengemi gördüm. Yüzünde her zaman benimle konuşurken olduğu gibi hafif bir tebessüm vardı.
Balın yengemin bana bir şey söyleyeceğini anlayınca durdum ve yüzüne bakmaya devam ettim.
"Canım benim yüzümden çocukları beklettin. Kek yaptım sen duştayken, onu götürde gönüllerini yap olur mu?"
Benim ince düşünceli ve bir o kadar maharetli yengemin hangi ara hazırladığını anlayamadığım keki getirmesiyle yüzüne kocaman bir kondurdum. Sonra o da benim yanağımı öptü. Hiç sevmediğimi bildiği için sulu sulu öpüyordu birde. Yüzümü buruşturup sen iflah olmazsın bakışlarımı attıktan sonra kapıyı açıp çıktım. O da bu halime gülüp mutfağa geri girdi.
3 saat boyunca süren temizlik çilemiz bittikten sonra duşa girmiş o sırada gelen mesajlara ve aramalara da haliyle cevap verememiştim. Saat 4 gibi hangarda buluşma anlaşmamıza da bir yarım saatçik kadar geç kalmıştım. Bu iki durum yüzünden yanlarına gittiğimde linç yiyeceğime emindim.
Merdivenlerden hızla ikişerli ikişerli inerken kekin saklama kabında olması dökülmemesi için tek güvencemdi sanırım. Çelik kapıyı açıp dışarı doğru tam koşturuyordum ki geriye doğru biri tarafından çekildim. Kim olduğunu anlamak için kafamı kaldırdığımda onu gördüm.
Karşı komşumuz çocukluk arkadaşım, hepimizin göz bebeği mahallemizin reisi Cihad Uluöz yüzünde çarpık gülüşüyle 'piç gülüşü diyince kızıyor' bana bakıyordu. Onun olduğunu anlayınca gülümsedim ve bir adım geriledim. O da kolumu bıraktı.
Onun çoktan hangara bizimkilerin yanına gittiğini düşünmüştüm aslında. Bunu yüzümdeki'ne arıyon burada' bakışlarımdan anlamış olsa gerek açıklamaya başladı;
"Balın teyzem hala evde olduğunu söyleyince bekledim ve o elindeki kek mi?"
Şeffaf poşetin içindeki saklama kabında bulunan keki elimden alıp 'ki bunu benimle konuşurken yapıyordu' kapağını açtı. Saklama kabını burnuna yaklaştırıp kokusunu içine çekti sonrada tekrar kapatıp düzgünce poşete yerleştirdi.
İyi yürekli reisimizin tayfa da ki herkes yemeden kekten yemiyeceğine emindim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AKYAZI MAHALLESİ
Novela JuvenilGözlerimi kapatıp başımı duvara yasladım. Ne zamandır tuttuyor olduğum nefesimi verirken gözlerimi açtım. Artık sadece bana bakmamalı beni görmeliydi. Görmeli ve duygularımı hissetmeliydi. Çünkü benim ona söylemeye cesaretim yoktu. Tam ağzımı açıp b...