Kuzey,kıl payı kurtulduğu hatalar silsilesi yüzünden kendine her düşünüşünde kızıyordu. Üstelik Barış da bu sırada yaralanmıştı.
Şu yeni kız kim bilir hangi iyiliği karşılığında ödül olarak gönderilmişti ona,diye düşünmeden edemiyordu.
Daha fazla bekleyemez, duramazdı.Görev,adalet beklemez, ölüm beklemezdi.
Atalay'dan kurtulmuştu. Şimdiyse sırada koynundaki yılan vardı. Sıralamaya göre suç oranı ikinci sıradaydı. Yani Atalay'a yaptıklarına nazaran daha hafif bir cezalandırma gerçekleştirmeliydi. Araştırmalarında kadının, Atalay'ın başka bir kadınla evli olduğundan haberi vardı. Bunu bile bile bir ilişkiye girmek, saçlarının diplerinin gerilmesine sebep oluyordu.
Sinirlenmeye başlayınca sağ gözü seğirdi birkaç kez.
Oturduğu siyah berjerde Barış'a döndü.
"Adı neymiş bu kadının?" dediğinde "Didem Arslan. 32 yaşında. Madde kullanmak ve satmaktan dolayı sabıkası kabarık" dediğinde ona nasıl bir ceza verebileceğini düşünmeye fırsatı oldu. Şu sıralar yaşadığı inişli çıkışlı duygular sebebiyle yorulmuştu.Hemen bitmesini istiyordu ve dolaylı yollarla bitirmek istiyordu işini.Bu aralar her gözünü kapayışında annesinin kızıl saçlarını görüyor, kokusunu hissediyordu. Hassaslığı üstündeydi belli ki.
Zihni şu son birkaç gündür o kadar yorulmuştu ki annesinin sesini dahi işitiyordu kulakları.
Ama sesi içini hoş etmekle kalmıyor, üstüne bir de karın boşluğuna tekme yiyormuş hissi de yaratıyordu.
Ona devamlı "Hayır!" diye acıyla bağıran sesi kulaklarındaydı. Gerçi ona hiç bağırmamış annesinin böylesine bir sesini duyuyor olmak ona beyninin bir oyunuydu büyük ihtimalle. Ama o sesi duydukça kendini sorgular oldu, yaptıklarının doğruluğunu kanıtlamak için körüklüyordu yüreğini. Elbette doğru olanı yapıyordu!"Aman, neyse ne işte!" diye bağırdı kendi kendine.
Kararını vermişti. Onu manipüle edip bir suça dahil ettirebilir ve başka yuvaları yıkmasına engel olabilirdi.
Ama öncesinde tekrardan avı izleme aşamasını yapmalıydı.
Barış, Didem'in telefonunu dinlemişti.Konuşmalardan anladıkları kadarıyla Atalay'a karşı bir gönül bağından çok beden bağı, hatta cüzdan bağı, vardı.
Yeni müşterisi diye adlandırılabilecek adamın tekiyle bir otoparkta ,birkaç saat sonra buluşacakmış.
"Bana da yeni kurban çıktı iyi mi?" diye düşünmeden edemedi Kuzey.
Yeni adamı araştırdıklarında onun da evli olduğun öğrendiler.Sonsuz bir üçgenin içerisinde bir o köşeye, bir bu köşeye çekilip duruyorlardı.
İkisi de hazırlanıp otoparka doğru yola koyuldu. Onlar gelmeden önce orada bulunurlarsa her zamanki taktikleri gibi etrafı analiz edebilir, olası olumsuz bir durumda en hızlı şekilde oradan sıyrılabilirlerdi.
Otoparka geldiklerinde arabayı park ettiler ve beklemeye başladılar.
Barış bu sırada muhabbet etmek için konuşmaya başladı.
"Şu kız, hani adı Aden miymiş? Maden miymiş? Her neyse, sence ona güvenebilir miyiz?" dediğinde kafasını önüne eğdi Kuzey ve derin bir nefes çekti içine.
"Eğer güvenilmeyecek biri olsaydı polise gitmişti bile. Zeki bir kıza benziyor. Sadece Kenan'ın elemanlarından biri olması konusunda endişeliyim. Ama büyük ihtimalle değildir." diyerek elini geçiştirircesine salladı.
Anlayışla kafasını salladı.
O sırada otoparkın zeminini aydınlatan farları gördüler ve kapüşonlarını kafalarına geçirdiler.
Didem, yanındaki Kuzey'e göre tabiri caizse "yeni kurbanı" ile arabalarından inmiş, kol kola girmiş vaziyette koklaşa koklaşa ilerliyorlardı. Biraz tartıştıktan sonra, dışarıdan yeni evli bir çift görüntüsü taşıyarak, tekrar öpüştüler. Tekrar arabalarına bindiler ama bu sefer araba sallanmaya başladı. Kuzey'in sabrı taşımıştı.
"Ulan Barış biz buraya belgesel tadında sikiş izlemeye mi geldik gidelim hadi yürü ya!" dedi.
O da Kuzey'e hak vermiş olacak ki arabayı çalıştırdı ve hızlıca otoparktan çıktılar.
Katilin yeni bir fikri vardı.Ertesi gün Didem arabası ile pek kalabalık olmayan anayolda giderken arabasını görür görmez otostop çekecekti. Durur mu bilmiyordu fakat duyduklarına göre özellikle erkekleri otostop çekerken görünce dayanamıyordu.
"Ne değişik bir fantezi,ah!" diye düşündü Kuzey.
Planları kusursuz değildi. Aynı anda, bir taş ile iki kuş vurmayı hedefliyorlardı. Tabi bir terslik çıkmazsa...
Ertesi Gün
Barış hala Didem'in arabasına kimin bineceğini ve kimin daha yakışıklı olduğu konusunda Kuzey ile çene yarıştırıyordu.
Mobeselerden kontrol ettikleri kadarıyla iki sokak öteden geçmesine sadece birkaç dakika kalmıştı. Kuzey,hızlı adımlarla evden çıktı fakat Barış hala arkasından "Ben daha yakışıklıyım!" diyerek bağırıyordu.
Anayola vardığında kaldırıma çıktı ve doğru arabayı ve plakayı görmeyi bekledi. Uzaktan aradığı plakaya sahip beyaz bir Hyundai gördüğünde elini kaldırdı ve durmasını işaret etti.
Avını gören çita gibi yavaşladı. Büyük güneş gözlüğünü burnunun kemerine indirip, gözlüğünün üstünden ona baktı. Pencereyi indirdi ve konuştu, "Nereye?"
"Buradan birkaç kilometre uzakta ineceğim, sorun olur mu?" dediğinde, "Ay ne sorunu gel tabii!" diyerek sakızını patlattı ve kapıyı içeriden eğilip açtı. Ardından "Buraları pek bilmiyorum açıkçası, alışveriş için geldim. Çevreyoluna nasıl çıkabilirim söyler misin tatlım?" diyerek vitesi geçirdikten sonra elini Kuzey'in bacağıma koydu. İçinden "Bu ne lan böyle, tacize uğruyorum!" dese de sesini çıkartamadı ve zorla da olsa gülümseyerek "Tabii gösteririm, benim yolumun üstünde" dedi.İlerlemeye devam ettikten sonra ,Kuzey planı gereği "Teşekkür amaçlı sana bir kahve içirmek isterim, şu ilerdeki kafede durur musun acaba?" diyerek göz kırptı.
"Ahahah elbette,bir kahve iyi gelir." diyerek direksiyonu bir anda sağa kırdı.Kuzey arabadan indi ve kahve satan dükkandan iki tane kahve aldı ve üstlerini kapattırdı. Didem'e vereceği kahvenin içerisine yanında getirdiği uyuşturucuyu attı ve çözünmesi için biraz salladı.
Arabaya tekrar döndü ve kahveyi ona uzattı.
"Hem yakışıklı, hem centilmen." Kahvesinden bir yudu aldı ve beğendiğini dile getiren bir ses çıkarttı. "En sevdiğim ikili." dedi.Kuzey ise çekici bir ses tonu kullanarak,
"İltifatlar için teşekkürler ama ben ineyim artık." dedi. Didem anında dudaklarını büzüp "Hadi ama daha yeni eğlenmeye başlıyorduk." dedi.
Arabadan indikten sonra arkasını döndü ve göz kırptı. Kısık bir sesle,
"Hayır, eğlence şimdi başlıyor."
Hızlıca ters istikamette yürümeye başladı.Kuzey'in işi bitmişti.
Çünkü ileride çevirme ve yoğun trafik olduğunu polis telsizlerinden gelmeden önce Barış'la beraber dinlemişlerdi. Bundan sonrası Didem'in kanına işleyen uyuşturucunun göreviydi.Didem ,kahvesini büyük yudumlarla içerken telefonunun zil sesi arabada yankılandı.
Arayan geçen gün yanında dolaşan elemandı.
"Ne var Necdet!"
"Kızım,ölüyorum sana! Hadi naz yapma ,buluşalım bugün. Kuduruyorum senin için."
"Seninle mi uğraşacağım be ,paran bittiyse anca rüyanda buluşursun benimle. Ne kaa köfte,o kaa ekmek şekerim. Anladın? Kapiş?" diyerek telefonu kapatmak için gözünü yoldan ayırdığı sırada önünde duran tıra son hızıyla çarptı.
Arabasının kaput diye bir bölümü kalmamış,tırın da arka kasasında büyük bir göçük meydana gelmişti.
Didem,kendine geldiğinde ve yanağını, önündeki şişmiş hava yastığından kaldırdığında camın dış tarafında ona bakan polisle göz göze geldi.
Olay yerinde yapılan testlerle madde kullandığı belli olan ve sabıkasının olduğu ortaya çıkan Didem'den tır şoförünün şikayetçi olması sonucunda polis ile beraber karakola geçtiler. Bu sırada vücudundaki uyuşturucu etkisini iyice gösterdi.
Didem, daha sonra mahkemeye çıkmak üzerenezarethaneye atıldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
3A: İNFAZ [DÜZENLEMEDE] +18
Acciónİlk hikayemi gururla sunuyorum. Hatalarım için şimdiden üzgünüm. İyi okumalar. Kuzey'in derin soğuklarında boğulan, donmaya ramak kalmış bir kalbin öyküsü. "Hatasız kul olmaz." demişler. Argo unsurlar yer yer bulunmaktadır. Hikayemde...