15 Mayıs 1996
"Sevgili Günlük,
Keder her ne kadar yüreğimi zehirli bir sarmaşık gibi sarmalasa da ,minik oğlum Kuzey aklıma geldikçe onun gök gözleriyle sarmaşıklardan kurtulup özgürleşiyorum. Hayata tek bir dalla tutunur hale geldim,o da minik oğlum Kuzey.
Aklımın almayacağı küfürleri her gün işitmek bir yanda dursun, vücudumdaki morlukları Kuzey görecek diye aklım çıkıyor.O yaşça hala küçük olmasına rağmen aklı her şeye eriyor. Benimse aklımdan tek kurtuluşum olarak intihar geçiyor.Oğlumu alıp kaçmam imkansız. Kenan kurnaz bir adam,benim oğlumu alıp kaçmayı düşünebileceğimi ,ben hayal etmeden akıl etmiştir,onu tehlikeye atamam...
Hayatımı mahveden bir adama iyi davranmamı söyleyen komşular peki? "O senin kocandır,sus ,boyun eğ." ya da "Evin direği adamdır,bir şey yaptıysa haklıdır!" diye vırvır başımın etini yiyorlar;üstelik beni sevdiğini söylemesine rağmen her gece farklı bir kadınla geliyor şerefsiz,Kuzey onları gördüğünde ona nasıl açıklayacağımı bilemiyorum bazen,sonuçta Kenan onun öz babası ve baba olarak Kenan'ı tanıyor yavrum.
Bilmiyorlar ki adamın gül veren sağ eli,tabancayı kalbime tutan sol elinden farksız. Yürek bu acıya daha ne kadar katlanır bilmiyorum. Vücudum da yüreğim kadar iflas etmiş durumda. En son tartıldığımda 45 kiloya düştüğümü fark etmiştim. Yanaklarım çöktü,morlukları kapatmak için kullandığım eşarplar artık havanın sıcaklığıyla beni bunaltmaya da başladı. Ama dedim ya günlük ,oğlumu bu caniye bırakacağıma yaşarım daha iyi.
Daha iyi bir sabah,daha çok umut dileğiyle...
Hilal Asil "
Hem ruhen hem de bedenen çökmüş olan kadın,asla o soyadı kullanmayacağına dair yemin etmişti kendine . "Seçkin" soyadı yasal olarak o soyadı geçerli olması umurunda da değildi.
Günlüğünün kapağını kapatıp sandığına koyduktan sonra odasının kapısı açılıverdi.
Minicik boyuyla ,boncuk boncuk bakan gözleriyle Kuzey,annesine doğru yeni öğrendiği adımlarla koşup boynuna sarıldı. Annesi oğlunu, her ne kadar vücudu bitkin ve yaraları acıyor olsa bile,kucağına alıp saçlarından öptü. Kokusunu hiç unutmamak üzere ciğerlerine depoladı. Birlikte bahçeye çıktılar ,çimenlerde yuvarlandılar,güldüler,gülebildiler. Gün hiç bitmeyecekmişçesine.
Hava kararınca Hilal onu yatağına yatırdı,alnına bir huzur öpücüğü kondurduktan sonra kapısını aralık bırakıp odadan çıktı. Ağrı kesici içmek için mutfağa yöneldiğinde setin önünde duran Kenan ile karşı karşıya geldi. Elinde purosu ile keskin bakışlarıyla Hilal'e dönüp dudaklarını araladı çakır keyif adam.
" Oğlunla vedalaştın mı?"
Ne olduğunu afallayan genç kadının ağzından ise bir şaşırmış bir tonda çıktı,"Ne?".
Bir adım yaklaştı kadına doğru.
"Diyorum ki madem beni sevmiyorsun,beni sevene kadar oğlunu göremezsin. Ki seni şu ana kadar tanıdığıma göre..." Kadına yaklaşıp saçlarını kulağının arkasına sıkıştırdı de sözlerine devam etti.
"Beni sevmen imkansız gibi. Ben de düşündüm taşındım,oğlunu bir aileye evlatlık verdim be Hilal'im. Oğlun şu an arabada ,Türkiye'nin bir iline doğru yolda uyuyor." Hilal bu sözlere alayla güldü. Çünkü yaklaşık beş dakika önce oğlunu kendi elleriyle uykuya teslim ettirmişti.
"Git ve başkalarıyla alay et Kenan." Dedikten sonra Kenan'ın mimiklerinde bir gram değişiklik oluşmamıştı. Hilal durumun ciddiyetin fark edip koşarak oğlunun odasına gitti.Yatağı boş,çarşafı dağılmıştı. Hilal çığlık attı. Bir feryattı bu. Oğlunu nasıl bulabilirdi ki şimdi ?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
3A: İNFAZ [DÜZENLEMEDE] +18
Acciónİlk hikayemi gururla sunuyorum. Hatalarım için şimdiden üzgünüm. İyi okumalar. Kuzey'in derin soğuklarında boğulan, donmaya ramak kalmış bir kalbin öyküsü. "Hatasız kul olmaz." demişler. Argo unsurlar yer yer bulunmaktadır. Hikayemde...