eleven

8.5K 597 421
                                    

kontrol edemedim, umarım hata yoktur.

iyi okumalar ♡

-

-"Nereye gidiyorsun?" Yoongi duyduğu sesle henüz kapattığı telefonunu yatağın üstüne koydu. "Kapıyı tıklattım ama duymadın. Kulak misafiri oldum biraz. Üzgünüm." Yoongi başıyla onayladı. "Sorun değil. Annemlerin yanına gidecektim Daegu'ya. Ama kendilerinin Seul'e geleceklerini söylediler."

Jihoon onaylarcasına bir ses çıkarttı. "Sen ne için gelmiştin?" Jihoon ellerini öne çıkartıp hızla iki yana salladı. "Hiçbir şey için. Sadece sana bakm-" Yoongi onun sözünü kesti. "Yalan söylediğini biliyorum."

Jihoon utançla gülümsemiş ve yanına ilerlemişti. "Az önce annemleri aradım. Ara verdiğimiz için diğer herkes gibi ailemin yanına gidecektim. Şey, annem ve babam seni de görmek istedi. Çıkış yaptıktan beri seni hiç göremedikleri için özlemişler. Eğer senin için de bir sakıncası yoksa..."

Yoongi gülümsedi ve başıyla onayladı. "Olur. Ben de onları çok özledim. En kısa zamanda görmek istiyorum onları." Jihoon onaylar bir ses çıkarıp odadan çıkmak için kapıya ilerledi. Çıkmadan önce duraksadı ve Yoongi'ye döndü.

-"Hyung, bir de-" Yoongi onun ne diyeceğini bildiğinden sözünü kesti ve cevapladı. "Tamam, bana yaptıklarını söylemem. Zaten geçti gitti." Jihoon burukça gülümsedi. "Teşekkür ederim hyung." diyip odadan çıkmıştı.

-

1 gün sonra

-"Birini mi bekliyordunuz? Yoksa hayranlardan biri mi? Sasaeng falan." Namjoon çalan zil üzerine kapıya gitti ve kimin geldiğine baktı. "Bir kadın ve adam var. Oh, küçük bir çocuk da var." Namjoon kapıyı açtığında içerideki gözler de merakla oraya bakıyordu.

-"Pardon,kimsiniz?" Küçük çocuk içeriye bakmaya çalışırken kadın Namjoon'u cevapladı. "Yoongi'nin anne ve babası. Bizi içeri almayacak mısınız?" Namjoon doksan derece eğildi ve geçmeleri için kenara çekildi. Diğerleri de oturdukları yerden kalkıp onların yanına gitmiş ve selamlamışlardı.

-"Ah, yakından daha yakışıklıymışsınız. Yoongi nerede?" Jihoon eliyle odaların olduğu bir koridoru göstermiş ve oraya ilerlemişti. Bu sırada küçük çocuk herkese büyük bir hayranlıkla bakıyordu. "Sanırım bayılacağım."

Jungkook eğilip küçük çocukla boylarını eşitlemişti. Çocuk, onu bu kadar yakından görmenin verdiği sevinçle kocaman gülümsüyordu. "Ölmeden cennete geldim." Jungkook onun dediğine kıkırdamıştı. "Senin ismin ne bakalım?" diye sorduğunda çocuk dişlerini göstererek gülümsemişti. Bu çocuk Yoongi'ye gerçekten çok benziyordu.

-"Yun Jin." Bu sırada Yoongi şaşkınlıkla gelmişti. "Seul'e geleceğinizi söylemiştiniz. Neden buraya geldiniz ki?" Yoongi anne ve babasıyla sarıldıktan sonra Jimin Bayan Min'in koluna girip salona ilerlemişti. "Siz oturun ben size içecek bir şeyler getireyim." Bayan Min kendisine gülümseyerek konuşan çocuğu başıyla onayladı.

-"Nasıl gidiyor çocuklar? Ara vermişsiniz ama hiçbiriniz bir yere gitmemişsiniz." Herkes koltuklara geçmişti. "Henüz gitmedik. Ama gideceğiz." Bayan Min bakışlarını mavi saçlı çocuğa çevirdi. "Oh, saçların çok güzelmiş. Sevdim." Yoongi göz devirdi ve iç çekti. "Teşekkürler."

Yoongi Woon'un ilk defa teşekkür ettiğini duyuyordu. Ve bunun annesine karşı olmasına sinir olmuştu.

-

4 gün sonra

-"Yine mi? Of!" Jungkook gördüğü görüntülerle sinirle saçlarını çekiştirdi. "Sakin olmalısın. Woon'u döveyim deme." Jungkook ofladı. "Daha fazla sakin olamıyorum!" Jihoon sırıttı. "Neden? Yoongi'yi bu kadar çok mu önemsiyorsun? Onu seviyor musun?"

don't hurt me | yoonkookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin