Bölüm 14 |Yıldızların Efsanesi|

734 38 0
                                    

Keyifli okumalar...



Zümrüt Yeşili
Bölüm 14 {Yıldızların Efsanesi}

Gökyüzünde ki yıldızlar bu akşam gerçekten çok fazlaydı. Küçükken oturduğumuz sokakta efsane anlatan bir amca vardı. Tüm çocukları etrafına toplar, hiç sıkılmadan uzun uzun anlatırdı. Meraklı biri olduğum için onu en çok dinleyen kişilerden biri de bendim. Anlattığı efsanelerden en çok aklımda kalan yıldızlarla ilgili olandı.

İnsanlar yaşamları boyunca iyilik ve kötülük yaparlardı. Efsane, iyi olan kimselerin kendilerine ait yıldızları olduğundan bahsediyordu. Bir kişi ne kadar çok iyilik yaparsa, yıldızı o kadar parlak ve büyük olurmuş.

Her ölü bir bedenin ruhu yeniden yıldızlarda canlanır, akşamları gökyüzünde kişiliği gibi parlak olurmuş. Sönük ve küçük olan yıldızlar, kötü kişilere ait olurmuş.

Gökyüzüne bakınca aklıma ilk bu efsane gelirdi. Gece vaktini en çokta bu yüzden seviyordum zaten.

Sahilde her zaman oturduğum yer de karanlık denizi izliyordum. Burası benim için özel bir yerdi. Rüzgar'ı ilk burada görmüştüm. Özel olması için iyi bir sebep.

Buraya her geldiğimde onunla karşılaşmak artık şaşırtıcı gelmiyordu. Anlaşmış gibi aynı gün, aynı saatlerde buraya geliyor olmamız nedensiz bir şekilde beni mutlu ediyordu. Bu, özel ve güzeldi.

Adım sesleri duymaya başladığımda onun geldiğini biliyordum. İçimden bir ses ondan başkası gelemez diyordu çünkü.

Yanıma oturduğunda kokusu onu ele vermişti bile. Deniz kokusu gitmiş, yerini onun kokusu almıştı. Çikolata ?

"Burası huzurlu bir yer."

İç sesim 'sen olunca, evet' diye bağırırken sadece onaylayan bir ses çıkarttım. Başımı çevirip ona baktım. Garip hissediyorum, çok garip.

"Daha önce hiç aşık oldun mu ?"

Bana neden böyle bir soru sormuştu ? Bu hayatta her duyguyu hissettim, aşk dışında.

"Hayır."

Onun cevabını öğrenmek istemiyor olmam normal miydi ? Bence evet.

Ortam tekrar sessiz olduğunda Rüzgar bir şey söyledi fakat anlamadım. Çok sessiz söylemişti.

"Gerçek annen ve baban, yani Hilal ve Faruk. Kerem onları bulunca ne yapacaksın ?"

"Son birkaç günde, yirmi bir yıllık hayatımın bir sürü yalanla dolu olduğunu öğrendim. Öğrendiğim gerçeklerin ne kadar doğru olduğunu bile bilmiyorum. Hatta içimden bir ses benden saklanan şeylerin bu kadarla sınırlı olmadığını söylüyor. Onlar bana her şeyin doğrusunu anlatabilir."

Rüzgar başını bana doğru çevirdi. Tam gözlerimin içine bakıyordu. Rahatsız etmiyordu ama olduğum yerde biraz gerildim.

"Onları annen ve baban olarak görecek misin ?"

İşte bu soruyu hiç düşünmemiştim. Ve bu sorunun cevabını onlarla görüşmeden önce verebileceğimi sanmıyorum.

"Bilmiyorum."

Rüzgar derince iç çekti ve başıyla onayladı. Yorgun gibi bir hali vardı.

"Kolyen karanlıkta çok güzel parlıyor. Bir anlamı var mı ?"

İstemsiz bir şekilde kolyeyi inceledim. Gerçekten de karanlıkta daha çok parlıyordu.

"Özel bir anlamı yok."

Rüzgar hafifçe güldü ve bana doğru uzanarak kolyeyi avucunun içiyle tuttu.

"Karanlıkta parlıyor. Aynı senin onca yalanın içinde, yeşil gözlerinle parladığın gibi."

Bir an için kendimi küçük bir bebek gibi hissettim. Kalbimin atışları tüm vücudumu ele geçirdi. Tüm hakimiyeti kaybettim. Ancak, kazandığım şeylerin yanında bir hiç gibiydi...

Değişiklik, hayatta nefret ettiğim şeylerin başında yer alıyordu. Ne yazık ki son üç yıldır her şey değişmişti. Yeni bir ev, yeni bir iş ve tüm hayatım. Ben bile artık eski ben değildim.

Rüzgar ile ayrıldıktan sonra eve gitmiş ve uyumaya çalışmıştım. Dün akşamı unutmak benim için hiç kolay değildi. Bir an beyaz ışığı gördüğümü sandım. Galiba başım dönmüştü. Kesinlikle...

Sabah sadece iki, üç saatlik uyku ile hem iş yapmış hem de sürekli konuşan Burak'ı dinlemiştim. Sabah işkencesi gibiydi.

İşler bittiğinde Burak ile beraber Rüzgar'ın evine gittik. Ve şimdi de Kerem birazdan bize gerçek anne ve babamı anlatmaya başlayacaktı. Dinlemek istediğimden emin değildim.

Salonda oturmuş elinde ki bilgisayara dikkatle bakan Kerem'i izliyorduk. Tek merak eden ben değildim, bu oda da ki herkes merak ediyordu.

"Faruk Yenilmez. Kendisi ünlü bir şirketin yöneticisi. Otuz sekiz yaşında, başarılı bir iş adamı. Eşi Hilal Yenilmez bir moda tasarımcısı. Bir ay önce Faruk Yenilmez eşine boşanma davası açmış. Dava hala devam ediyor."

Boşanma davası mı ? Bu Yağız için iyi bir gelişme olmalı.

"Kızları Öykü Yenilmez birinci yaş gününde kaçırılmış. Faruk Yenilmez uzun bir arayış sürecinden sonra aramayı bırakmış. Ancak bir ay önce tekrar başlamış."

Babam beni mi arıyordu ? Yağız bana böyle bir şey söylememişti. Neler oluyor ?

"Ve son olarak adreslerini ve numaralarını da buldum. Başka öğrenmek istediğin bir şey var mı ?"

Evet, var. Fakat senden değil, gerçek ailemden.

"Hayır, yok. Adreslerini ve numaralarını bana atar mısın ?"

Kerem beni onaylayıp tekrar bilgisayara döndü. Kafam karışmıştı. Babam beni arıyordu ama neden yıllar sonra tekrar aramaya başlamıştı ki ? Belki bir ipucu bulmuştur.

Çok uzun zaman geçti. Yıllar önce arayıp da bulamadığı ipucu, yıllar sonra karşısına mı çıkmıştı ?

Galiba tüm soruların yanıtı için babamla konuşmam gerekiyordu. Ve bu en kısa zamanda olacaktı.

"Baban seni tekrar aramaya başlamış. Eğer dediğin gibi seni önemsemiyor olsaydı neden tekrar aramaya başlasın ki ?"

Gökhan ilk defa çok ciddi bir şekilde konuşmuş ve benim de çok merak ettiğim bir soru sormuştu.

"Bu soruların cevabını yarın öğreneceğim. Onu ziyaret etmem gerekiyor."

"Ben de seninle geleceğim."

Rüzgar aniden konuşunca ona bakmıştım.

"Hayır, kendim gideceğim."

"Gelebilir miyim demedim, geleceğim dedim."

"Ben de kendim gideceğim dedim."

"Hayır."

"Evet."

"Pekala, araba da seni beklerim."

Diretmek istemediğim için 'tamam' dercesine başımı salladım. Ya da gelmesini istediğim için.

"Acıktım, beni besle Rüzgar !"

Gökhan yavru köpek bakışlarıyla Rüzgar'ı etkisi altına almaya çalışıyordu. Ancak Rüzgar kocaman açtığı gözleriyle Gökhan'ın kafasına vurdu.

"Lan, bir saat önce beş tane tost yiyen ben miydim ?"

"Bir saat geçmiş işte, yemek yap."

Gökhan çok fazla yemek yemesine rağmen kilolu değildi. Hatta zayıf bir bedeni vardı. Şanslı çocuk !

Rüzgar ayağa kalkıp mutfağa gittiğinde onların bu haline gülümsedim. Hayatımın hiç bir döneminde bu kadar mutlu olmamıştım. Umarım bu mutluluk hiç bitmez.

(Bölüm sonu)

ZÜMRÜT YEŞİLİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin