Keyifli okumalar...
•
•
•
Zümrüt Yeşili
Özel Bölüm~1Öykü Yıldırım
Ben onun çikolata kokusunu sevmiştim. Aşkla bakan ela gözlerini, yumuşacık saçlarını... Kusurları bile kusursuzdu benim için.
Bunca zaman sonra mutluluğun tadına vardım ben. Kocaman bir ailem vardı artık. Yere düştüğümde bana uzatılan eller vardı.
Araba kazasından bu yana bir yıl geçmişti. Uzun bir uykudan uyandığımda Rüzgar gereğinden fazla endişeli davranmaya başlamıştı. Ve bu yaklaşık iki ay sürmüştü. Ufacık bir olayda bile sanki karşısında ağır yaralı biri varmış gibi davranıyordu. Onu anlıyordum, aklında hep bana bir şey olacak korkusu vardı. Lakin bir süre sonra gerçekten can sıkıcı bir hal almaya başlamıştı. Bunun için bir çok kez kavga etmiş, sonuç olarak tatlıya bağlamayı başarmıştık.
Bir yıl hazırlık okuduktan sonra artık Üniversite'nin bitimine sadece üç yıl kalmıştı. İşletme okuyordum ve biter bitmez babamın yanında işe başlamak istiyordum. Babam yanında çalışma önerisini bana sunduğunda ilk başta kabul etmemiştim. Ancak çok fazla ısrar edince kabul etmek zorunda kalmıştım. Hem iş bulmak o kadar da kolay değildi, hem de babama faydalı olmak beni mutlu ederdi.
Kısa bir süre önce hayatımı bütünüyle bir kez daha değiştirecek bir soru sorulmuştu bana. Evlenme teklifi. Elimdeki yüzüğe bakıp gülümsedim. En eşsiz anlardan biriydi.
/İki ay önce/
Evden çıkar çıkmaz yağmaya başlayan yağmur, üşengeç olan beni eve dönüp şemsiye almaya zorlamış olsa da tabi ki yoluma devam etmiştim. Beş dakikalık yoldu zaten.
Babam evde değildi, işi olduğu için geç gelecekti. Kendime yemek yapmak için dolabı açtığımda bomboş olduğunu görmüştüm. Büyük bir hayal kırıklığı...
Markete girip gerekli şeyleri alırken fazla ağır olmamasına dikkat ediyordum. Parayı ödedikten sonra tekrar eve gitmek için yola koyuldum.
Kapının önüne geldiğimde yarı açık olduğunu gördüm. Babamın geldiğini düşündüm. Belki de işi erken bitmişti.
“Baba ?”
İçeri girer girmez bağırmış olmama rağmen ses seda yoktu. Git gide korkmaya başlamıştım. Poşetleri kenara bırakıp vazoyu elime aldım. Telefonum içeride kalmıştı.
Salona doğru ilerlerken yavaş olmaya özen gösteriyordum. Salonun kapısına geldiğimde eğilip içeri baktım. Kimse yok gibi gözüküyordu. Salonun kapısından içeri girdim ve biraz daha ilerledim. Ortalık karışık değildi, bıraktığım gibiydi. İçeride biri olsaydı beni duymuş olma olasılığı çok yüksekti. Saklanmış olabilirdi.
Etrafı incelerken bir çıtırtı sesi geldi. Arkaya doğru döner dönmez çığlık atıp vazoyu ileri doğru fırlattım. Gözlerimi kapattığım için bir süre öyle kaldım. Hiçbir ses yoktu ama vazonun düşme sesi de gelmemişti.
Gözlerimi yavaşça açtım. Karşımda Rüzgar vardı. Elinde tuttuğu vazo ile kendini gülmemek için zorluyordu. Ve bu sefer şaşkınlıkla açılan gözlerime bakıp kahkaha atmaya başladı. Kesik kesik konuşmaya çalışıyordu. Ne oluyor be ?
“Çok, çok... komik...”
“Rüzgar !”
Kendine susturmaya çalışıyordu fakat her seferinde tekrar kahkaha atıyordu. Sinirli ve şaşkın olsam da onu izlemeye başladım. Çok güzel gülümsüyordu.
Onu izlediğimi fark edince sonunda susup elindeki vazoyu kenara bıraktı. Bana yaklaştı ve ellerini belime sarıp beni kendine doğru çekti. Dudağıma küçük bir buse kondurdu.
“Benim sevgilim korkmuş mu ?”
Şirinlik yapmaya çalışıyordu ama ben yer miyim ? Hem de nasıl.
“Korktum, niye geldin ?”
Başını iki yana salladı.
“Çok kabasın, biraz nazik ol.”
“Belki de küfür etmediğim için beni tebrik edip neden geldiğini söylemelisin.”
“Sürpriz.”
Elimi tuttu ve salonun diğer kapısına doğru yürümeye başladı. Bahçeye çıkıyordu bu kapı. Evin en sevdiğim özelliği büyük bir bahçesi ve küçük de olsa bir havuzu olması.
Dışarıya çıktık. Her zamankinden farklıydı etraf. Havuzun yanı başında bir masa vardı ve etrafı ışıklarla aydınlatılmıştı. Yağan yağmurdan korunmak için üstü çevriliydi. Galiba aramızdaki öküz o değil, gerçekten de bendim.
Rüzgar'a bakıp sıkıca sarıldım. Ara sıra yaptığı bu şeyler beni benden alıyordu.
“Beğendin mi ?”
“Sen yaptın, tabi ki beğendim.”
“Hadi, gel.”
Beraber masanın yanına gidip oturduk. Sofrada yok yoktu.
“Bunları sen yaptın, değil mi ?”
“Evet.”
Şaşırmamıştım. Yaptığı yemekler çok lezzetli oluyordu.
Yemek bittiğinde havuzun kenarına oturup ayağımızı dizimize kadar suya soktuk. Yağmur hafif bir şekilde çiseliyordu fakat yaz mevsiminde olduğumuz için hava sıcaktı ve iyi gelmişti. Rüzgar bir an da ayağa kalkıp üstünde ki ceketi çıkardı ve havuza atladı. Su üzerime sıçrarken küçük bir küfür savurdum.
Dakikalar geçmesine rağmen çıkmamıştı Rüzgar suyun üzerine.
“Rüzgar ! Rüzgar ! Çık artık.”
Endişeyle kendimi ileri doğru itip suya girdim. Havuzun içinde gözümü açıp etrafıma baktım ama tam o sırada yukarıda doğru çekildim. Rüzgar havuzun kenarına tutundu, ben de ona.
“Deli misin sen ? Ne kadar korktum haberin var mı ? Bak, bu bugün ikinci oldu !”
“Tamam, tamam. Sakin ol.”
Hızlı hızlı nefes alıp verirken bir eliyle tutunmayı bırakıp tahminimce cebinden bir şey çıkardı. Kırmızı, küçük bir kutu gözlerimin önüne geldi ilk önce, sonra da yavaşça açtı.
“Şu an ki gibi sırılsıklam aşığım sana. Bu biraz garip tabi, yani şu an ki halimiz. Pek normal olduğumuz söylenemez zaten. Ömrümün sonuna kadar seninle olmak istiyorum. Benimle evlenir misin güzelim ? Sonsuz Biz'e evet der misin ?”
“Evet, seninle her şeye evet.”
Dudaklarımı onunkilere bastırıp öptüm. O varsa, ben de vardım.
“Sana aşığım kadın.”
“Sana aşığım.”
(Özel bölüm sonu)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZÜMRÜT YEŞİLİ
Teen Fiction|Yeşil gözler serisi~1| Küçüktü, etrafındaki yalanlar acı gerçekleri görmesini engelliyordu. Hayatına kaos etkisi yaratacak olan gerçekler, yalanların arkasına saklanmış bir şekilde kendisini bekliyordu. Acı gerçekler elbet bir gün açığa çıkacakt...