Bölüm 23 |Çikolata Kokan Sevgilim|

547 22 0
                                    

Keyifli okumalar...



Zümrüt Yeşili
Bölüm 23 {Çikolata Kokan Sevgilim}

   Kızıl rengine bulanmış gökyüzü yavaş yavaş karanlığa 'merhaba' diyordu. Bu manzarayı çok yüksek bir binanın tepesinden izlemek harikaydı. Hafif esinti vücudumu rahatlatıyordu. Uzun zaman sonra ilk defa bu kadar huzurlu hissediyordum. Yaşamım boyunca burada kalmak isterdim, onunla.

   Aşkta zaman kavramı yoktu. Çok geç veya çok erken... İlk görüşte de aşık olabilirsin, bir yıl geçtikten sonra da.

   Hem kalbim hem de vücudum izler ile doluydu. Kalıcı izleri silmek mümkün değildi, ancak kalbimdeki izler için aynı şeyi söyleyemezdim. Onların silinmesi mümkündü, sadece bir kişi tarafından. O da sevdiğim adam olacaktı. Ve galiba bu kişinin kim olduğunu anlamak için yanıma bakıyor olmam yeterliydi.

   Bu eşsiz manzara Rüzgar yanımda olduğu için güzeldi, kısa bir sürede hayatımın anlamı olduğu için güzeldi.

   Başımı çevirip ilk defa uzun uzun baktım ona. Sert yüz hatları yandan bakınca fazla yakışıklı duruyordu. Oysaki önden bakınca da değişmezdi bu. Bir erkeğe göre uzun kirpikleri, ela gözleriyle bir uyum içerisindeydi. Her şeyden önce, kalbi tertemiz bir adamdı o.

   Kafasını benim gibi çevirip bana baktığında bu sefer gözlerimi kaçırmak gibi bir hata yapmadım. Kafama silah tutulduğunda bazı şeyler öğrenmiştim hayatla ilgili. Mesela çok kısa olabileceğini...

“Neden bakıyorsun ?”

   Gülümsedim.

“Yasak mı ?”

   O da gülümsedi.

“Hayır, değil.”

   Gözleri öyle güzel bakıyordu ki, birçok manzaradan çok daha güzeldi. Bazen şaşkınlıkla aynanın karşısında kendime bakıyordum, ne ara bu kadar aşık olduğumu sorgularken.

   Hava iyice karanlık olmaya başladığı zaman başımı yıldızlara doğru çevirdim. Azdı ama muhteşem görünüyordu. Bulutsuz bir gece olması bizim şansımızdı. Gökyüzüne bu kadar çok yakın olmak kelimelerle anlatılabilecek bir şey değildi.

   Bu yükseklikten yakın gözüken bir uçak, ışıklarıyla birlikte üstümüzden geçerek gitti.

“Daha önce hiç uçağa binmeye fırsat bulamadım. İstanbul bildiğim tek şehir, tek yer.”

   Şaşırıp bana döndüğünü hissettim. Yine de gökyüzüne bakmaya devam ettim.

“O zaman, sana söz veriyorum. İlk uçak deneyimin benimle olacak.”

   Olabilirdi, bunu ondan daha çok istiyordum zaten. Dakikalar birbirini kovalarken hava soğumaya başlamıştı. Ancak biraz daha burada oturmanın zararı olmazdı.

   İstanbul gece vakti ışıklarla süslenir, uyumlu bir şekilde ortaya eşi benzeri olmayan bir görüntü sunardı. Hem acıların şehriydi İstanbul, hem de mucizevi olayların. Belki de başka hiçbir şehri tanımıyor olduğum içindi bu düşünce, bilmiyorum.

   Hayatı daha yeni yaşamaya başlamış gibi hissediyordum. Sanki gözlerim kör olmuştu her şeye karşı. Bildiğim tek şey okula gidip iyi bir meslek sahibi olmaktı. Oysaki hayat sadece bundan mı ibaretti ? Hayır. Çok daha fazlası vardı.

   Mesela artık ela gözler vardı hayatımda, aşk vardı. Aksiyon dolu olaylar ve bir ailem vardı. Geçmişi unutmak mümkün değildi, ama ben onunla yaşamayı öğrenmiştim. Benim hikayem buydu işte. Düşerek, yaralar alarak gerçekliği yenmeyi başarmış, ödül olarak ela gözlü bir adam, beni çok seven bir baba ve birçok dost kazanmıştım. Geçmiş her zaman benimle olacaktı, geleceğin olduğu gibi.

“Seni kaybettim sandım. Gerçekten, içimde ölüm gibi bir his vardı.”

   Başımı tekrar ona doğru çevirirken onun için bu kadar değerli olduğumu bilmek garip bir his oluşturmuştu ben de.

“Nefes almanın bu kadar zor olduğunu senin yokluğunda anladım. Biliyor musun, o zümrüt yeşili gözlerini görmek için her şeyi yapmaya hazırdım. Hey, bana öyle gözlerini kocaman açıp bakma. Zümrüt yeşili gözlerin olduğunu -en azından içimden- hep söylüyorum.”

   Tamamen ona doğru dönüp diyeceği şeyi tamamlaması için ona baktım. Parmakları ile oynayarak başı eğik bir şekilde duruyordu. Hafifçe başını kaldırıp ela gözleriyle yüzümü inceledi.

“Aşık oldum, sana.”

   Tüm İstanbul sessizliğe bürünmüş gibiydi, ya da sadece ben hiçbir şey duymuyordum. Baktım, baktım ve baktım. Sevdiğim adam beni seviyor, sevdiğim adam... Beni seviyor...

“Seni seviyorum, güzel gözlüm. Çok ani olduğunu düşünüyor olabilirsin ama öyle değil. Aşk için erken ya da geç demek mümkün mü ?”

   Gözlerim dolu dolu ona bakarken dayanamayıp sımsıkı sarıldım. O muhtemelen yaşadığı şok yüzünden bekledi önce, sonra sıcak kollarını sardı etrafıma. Çikolata kokusunu içime çektim uzunca. Mecazen değildi bu koku, gerçekten öyleydi. Bu kadar mutlu olduğum bir zamanı daha önce hiç hatırlamıyordum.

“Beni seviyor musun ?”

Boynuma gömdüğü başıyla boğuk bir sesle konuşmuştu. Fazla tatlı !

“Seviyorum, her şeyden daha fazla.”

   Küçük bir çocuğun annesine sarıldığı gibi daha sıkı sardı kollarını bana. Kalp atışlarım en üst seviyeye ulaşmıştı.

   Geri çekildiğinde yüzümü ellerinin arasına aldı. Havaya inat sıcaktı elleri.

“Bunun bir hayal olmadığına emin miyiz ?”

   Kocaman gülümsedim. Ben bile inanmakta zorluk çekerken ona ne söyleyeceğimi bilmiyordum. Güzel bir hayal de olabilirdi, muazzam bir gerçek de... Gerçek olmasını tercih ederim.

   Mucize. Bu kelime benim tüm hayatımı yansıtıyordu. Alışılmışın dışında bir hayat değildi belki. Kulaklarımda her dakika silah sesleri yankı yapmıyordu veya uzun uzun anlatacağım bir aşk hayatım yoktu. Her gün haberlerde gördüğümüz ayrı ayrı bir çok olayı ben bir arada yaşamış, görmüştüm. İşte ben yaşadığım tüm bu şeylere, mucize diyordum.

   Babamın ısrarları sonucu onun evinde kalmaya başlamıştım. Garip bir şekilde alışma sürecim daha başlamadan bitmişti. Sanki yıllardır bu evde, bu odada yaşıyormuş gibi hissediyordum.

   Yataktan kalıp aynanın karşısına geçtim. Bu sıralar hiç yok olmayan bir gülümseme vardı yüzümde. Mutluydum, hem de çok.

   Umudun varsa, hiçbir şey bitmemiş demektir. Ve benim hala umudum vardı, bir şeylerin yoluna girmesi için. Yalnız değildim. Bunu bilmek bile umudu temsil ediyordu bence. 

   Aynalı dolabın üstünde duran çerçeve içerisindeki fotoğrafı elime aldım. Ben vardım o fotoğrafta, bir yaşındaki ben. Gördüğüm ilk bebeklik resmim buydu.

   Tekrar aynaya doğru bakıp fotoğrafı yerine koydum. Hiçbir şey eskisi gibi olamazdı, olmayacaktı. Çünkü artık bir ailem vardı. Babam vardı, arkadaşlarım vardı... Ve sevgilim vardı. Çikolata kokan sevgilim...

(Bölüm sonu)

ZÜMRÜT YEŞİLİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin