0.8

2K 173 92
                                    

Başımda korkunç bir sızı ve bok gibi bir hisle uyanarak nerede olduğumu kavramaya çalıştım. Göz kapaklarım birbirine yapışmış açılmamak için direniyorlardı.

Gözlerimi biraz ovuşturup girdiğim yorganın içinden çıkmamla girmem bir oldu.

Çıplaktım?

Odaya baktığımda kimse yoktu. İki kişilik yatağın sağ tarafı boştu.

Yerdeki kıyafetleri gördüğümde benimkilerin yanında tanıdık olmayan kıyafetler de duruyordu.

Yerdeki siyah ceketi Seonghwa'nın üstünde gördüğümü hatırladım sonra.

Ardından onlardan kurtulup yatağa geçtiğimiz kısımları.

Geçirdiğimiz geceyi.

Komidinde kalan boş paketi.

Kulağıma dolan su sesleriyle kafamı odanın içindeki diğer kapıya çevirdim.

Seonghwa duş alıyor olmalıydı. Hızla yataktan çıkıp yerdeki kıyafetlerimi üstüme geçirdim ve ses yapmamaya çalışarak odadan çıktım.

Yediğim boklar bir bir aklıma dolarken ellerimin titremesine engel olamadım. Çok kötü hissediyordum. Her an ağlayacak gibi.

Evden çıktığımda tanıdık olan mahalleyle gözlerimi kırpıştırdım. Seonghwa'nın bize bu kadar yakın oturduğunu bilmiyordum.

Hızla kendi evimize giden yolu adımladığımda yoldaki insanlardan bakışlarımı kaçırdım.

Bok gibi görünüyor olmalıydım.

Yüzümü bile yıkamamış, dün gece uyuşturucu çekmiş, doğru düzgün tanımadığı biriyle sevişmiş, akşamdan kalma biri nasıl gözükürse öyle görünüyordum.

Dışıma kıyasla içim daha beterdi.

Korkunç bir baş ağrımın dışında, kalçam sızlıyor, gözlerim ışığa aşırı duyarlı bir şekilde kısılıyor, midem bulanıyordu. İçimdeki kusma isteği gittikçe artarken adımlarımı hızlandırdım.

Tanıdık sokağa girdiğimde de moralim düzelmemiş, aksine kötüleşmiş, Wooyoung'a diyeceklerimi düşünüyordum.

Saatin kaç olduğunu dahi bilmiyordum, ama güneş yeni doğmuş gibiydi.

Anahtarım hâlâ yoktu bu yüzden Wooyoung'ın uyanmasını umut ettim. Neyse ki bugün pazardı.

Apartmanın önüne geldiğimde üçüncü kez zile basarken otomatik kapı açıldı.

Merdivenlerden ikinci kata çıktığımda evin kapısında bekleyen Wooyoung'ı gördüm.

O da gözlerini ovuşturduktan ve bana baktıktan sonra ağzını araladı.

"Bu halin ne?! Üstünden tır falan-"

Ağlamamı tutamamış koşup ona sarılmıştım. Hıçkıra hıçkıra ağlamama engel olamazken içimdeki melankolik havaya anlam veremiyordum.

Wooyoung kendiyle beraber beni de içeri çekerken ardından kapıyı kapamış beni odama yönlendirmişti.

"Ne oldu Yeosang? Beni korkutuyorsun..."

Ağlamam durmuyor, konuşmak isteyip de konuşamıyordum. Odamın içi çok aydınlık gelirken açtığım gözlerimi tekrar kapatıp mırıldandım.

"P-panjur." Wooyoung beni boynundan biraz öne çekip yüzümü izlemiş ve doğrulamak için sormuştu.

"Panjurları mı kapatayım?" Onu başımla onayladım. O yataktan kalkıp panjurları kapatırken ben yorganın içine gömüldüm ve onu başıma kadar çektim.

don't tell anyone/seongsang ◇Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin