choisn: sanırım tek salak sen değilsin.
gönderildi 03:58
okundu 04:12"Bana bir teşekkür borçlusun! İnanmıyorum, seni crushlıyor muymuş cidden? Hiç belli etmiyordu!" diye bağırmaya başladım ben de heyecanla ayağa kalkıp. Wooyoung, odayı koşarak turluyordu. En sonunda yatağa çıkıp zıplamaya başladı.
"Tanrım o da salakmış! Ben de salağım! Beni seviyor yani değil mi?" diye bağırıyordu. İkimiz de kahkaha atmaya başladık. Wooyoung için çok mutluydum çünkü uzun zamandır San'dan hoşlanıyordu. Sonunda aşkının karşılığını bulma düşüncesi beni de heyecanlandırmıştı.
"Sen cevap verdin mi?" dememle kendini yatağa bıraktı.
"Ne yazıyım?" diye sordu oturduğu yerde bağdaş kurarken. Ben de düşünmeye başlamıştım ama aklıma mantıklı bir cevap gelmiyordu.
"Bence bir şey yazma. Yarın okulda görürüz zaten aynı sınıftayız. Yani bugün, tanrım saat çok geç oldu kalkamayacağız." derken unuttuğum yorgunluğum üstüme çığ gibi düşmüştü.
"Çocuğu da boşuna dövdün bak." diye eklemeden yapamadım. Aklımın bir köşesi hâlâ ondaydı.
"Onun orada ne işi vardı ki?" diye sordu Wooyoung, kaşlarını çatmıştı tekrardan.
"Bilmiyorum ama beni izledi." dedim gözlerimi yatağın yorganına çevirdiğimde. "Dans ederken."
Dediğimin üzerine Wooyoung oturduğu yerde kıpraştı. "Yani seni tanıdı mı? Sarhoş gibi duruyordu." dedi gergince. Wooyoung geceleri barda bir dansçı olarak tanınmak istemediğimi biliyordu. En çok çekindiğim şey beni tanıdık birinin görmesiydi. Ama barın gizliliğine güvenmiştim. Wooyoung da bizim okuldan kimsenin uğramadığını söylemişti.
"Tanımaması imkansız." dedim saçlarımı karıştırıp. Sonra oturduğum yerden kalktım. Şu an hiçbir şey düşünmeyip uyumak istiyordum. Çok yorgundum ve üç saat sonra kalkacaktık zaten. Düşündükçe göz kapaklarım gittikçe ağırlaşıyordu.
"Sabah konuşuruz." dedim iç çekip. "İyi geceler Woo."
Odanın kapısını açıp ışığı kapattım.
"Uyuyabileceğimi sanmıyorum ama iyi geceler Sangie~" dedi gülümseyerek. "Bu arada teşekkür ederim." diye eklemeyi unutmadı. Kıkırdadım ve odadan çıktım.
Uyumak istiyordum, uyumak ve unutmak.
.
.
.Alarmım çaldığında hiç kapanmayan gözlerimi telefona çevirip alarmı kapattım. Uyuyamamıştım ve sebebini gerçekten bilmiyordum.
İşimin okulda yayılmasından çekindiğim için yaptığım strese bağlıyordum. Park Seonghwa'ya değil.
Oraya bir kez geldiyse, ikinci kez de gelirdi ve üçüncü kez. Onun kadar tanınıyorsanız yalnız da gelmezdiniz, başkaları da olurdu.
Sanırım işten ayrılmam gerekiyordu. Okul hayatımı riske atamazdım. İkinci kez yalnız geleceğinin bir garantisi yoktu. Ve bardaki herkesin dediği gibi sahnede bambaşka biriydim, ve bu sadece görünüşten ibaret değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
don't tell anyone/seongsang ◇
Fanfic"Söz vermiştin." dedim beni tuttuğu elini kolumdan çekerek. Göz yaşlarım yanaklarımdan süzülüyordu, ona güvenmiştim. Ona güvenmek istemiştim. "Tuttum." dedi, sesi titredi, her ne kadar yalan olduğunu bilsem de doğru olduğuna inanmak istedim. İnanır...