O sırada kapalı tek kabinden Seonghwa çıkmış ağzındaki dumanı pencereye doğru üflemişti.
Onun da bana bakmasıyla göz göze geldik.
Ağzını aralayıp mırıldandı. "Siktir..."
Birkaç adım atıp yaklaştı, eş zamanlı geri gidip gözlerimi kaçırdım. Arkamı dönüp çıkacakken beni durduran sözleri oldu.
"Mümkünmüş gibi daha da güzel olmuşsun."
Tekrar arkama dönüp dehşet içinde ona baktım, o hâlâ bana bakıyordu. Sonra ne dediğinin farkına varmış gibi başını hızla salladı ve boğazını temizledi.
"Yani, yakışmış." dedi ve lavaboya yönelip ellerini yıkadı. Bu şaşkın haline kıkırdadım.
"Teşekkür ederim." diye mırıldanıp tuvaletten çıktım. Biraz oksijen iyi gelmişti. Merdivenlerden aşağıya inip sınıfa yöneldim. O sırada zil çalmıştı. Dolaptan geçen ders almayı unuttuğum kitaplarımı alıp sınıfa girdim.
Bayan Yujin teneffüste bile sınıftan gitmiyordu. Masasında oturmuş, muhtemelen derste soracağı soruları seçiyordu.
Yüzüme bir gülümseme kondurup yerime geçerken beni fark eder etmez sesleneceğini adım gibi iyi biliyordum.
"Yeosang!" diye adımı cırlamasıyla aynı gülümsemeyle geri döndüm.
"Buyrun hocam." dedim saygıyla eğilip. O sırada herkes sınıfa girmiş sırasına oturmuş dersin başlamasını bekliyordu. Ben de tahtada duruyordum.
"Ee, ne zaman geri boyatıyorsun?" diye sordu yakın gözlüğünü çıkarıp boynuna bırakırken. Ardından arkasına yaslanıp sırıttı.
"Ah, evet. Bay Kim çok beğendiğini ve sizi de böyle görmek istediğini söyledi." dedim ciddi bir ifadeyle. Benim aksime sınıf gülmeye başlamış, kahkaha atıyorlardı. Ben de gülmemi zor tutuyordum.
İyi oldu sana yaşlı sürtük.
"Terbiyesiz! Geç yerine!" diye bağırırken boğazını temizleyip ayağa kalktı ve eteğini düzeltti.
Elindeki kalemi tahtaya vururken tekrar bağırdı.
"Susun sizde!"
Sonrasında sınıfın tekrar dağılmasına izin vermeden ders işlemeye başladı.
Benim de derse tam olarak ilgim burada bitiyordu.
Yine de azar yememek için ders kitabımı açıp kalemimi aldım ve kitaba küçük karalamalar yapmaya başladım.
"Mümkünmüş gibi daha da güzel olmuşsun."
İstemsizce gülümseyip Seonghwa'yı düşünmeye başladım. Aslında iyi biri olabilirdi, her zaman öyle düşünmüştüm ama gördüğüm hikaye aklımdan çıkmıyordu.
Nedense kıskanmış, kendimi o kızla kıyaslarken bulmuştum.
Ve bunun yapmamam gereken bir şey olduğunun farkındaydım.
Yine de engel olamıyordum. Tıpkı onu kabinden çıkarken gördüğümde kalbimin hızlanmasına engel olamadığım gibi.
Garip bir şekilde onu düşünmediğim tek bir an yoktu. Yaptığı her şeyi sorgulamıştım, her bir hareketini, her bir cümlesini.
Bazı parçaları yerine oturtamıyordum, bana iyi davranırken bir anda umursamaz davranması, terslemesi garipti. Ne yapmaya çalıştığını bilmiyordum.
Cebimdeki telefonun titremesiyle kendime geldim ve Bayan Yujin'i buraya bakıyor mu diye kontrol edip cebimden çıkardım.
jungwooyng: matematik kitabında bu kadar komik olan şey hangi sayfada?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
don't tell anyone/seongsang ◇
Fanfiction"Söz vermiştin." dedim beni tuttuğu elini kolumdan çekerek. Göz yaşlarım yanaklarımdan süzülüyordu, ona güvenmiştim. Ona güvenmek istemiştim. "Tuttum." dedi, sesi titredi, her ne kadar yalan olduğunu bilsem de doğru olduğuna inanmak istedim. İnanır...