Üçüncü turu atarken tam anlamıyla canım çıkıyordu. Artık sesimi tutmayı geçtim, kafamı duvara vurup parçalasam da sonsuz uykuya dalıp dinlensem diye düşünüyordum.
Seonghwa dur durak bilmiyor, asla yorulmuyordu.
Ve sikeyim, oldukça ateşli gözüküyordu. İkimiz de terlemiştik evet ama o su damlaları onun boynundan aşağıya süzülürken ıslak saç dipleri onu gözümde bir tanrıdan farksız kılmıştı.
Çıkardığım seslere artık dikkat edemiyordum dediğim gibi, bu yüzden sadece Changkyun'la Wooyoung'ın evden çıkmış olmasını diledim.
Seonghwa da pek takıyor gibi gözükmüyordu, şu an oldukça meşguldü.
Boğuk boğuk inliyor, ilk seferimizmiş gibi aynı zevki ve duyguyu bana geçiriyordu.
Tatlı noktama bilmem kaçıncı kez vururken sesimin yükselmesine engel olamadım.
Başımı yastığa daha sıkı gömüp gözlerimi kapattım. Ellerim yatağın başlığına bağlıydı.
Neden diye sorarsanız Seonghwa onu durdurmaya çalıştığım için yoluna çıkmayayım diye bunu yapmış...
"Yorulmuş olamazsın." dedi Seonghwa soluklarının arasından.
Dehşet içinde gözlerimi açıp ona baktım.
"Sen benimle dalga mı geçiyorsun?" diye sordum tersçe. O sırada gülmüş ve içime daha sert vurmasıyla beni inletmişti.
Başımı geriye doğru atarken sızdıran penisim seğirdi.
"Neden, burası hiç yorgun gözükmüyor ama?" dedi ve ucuna hafifçe dokundu.
Dokunuşuyla belim yay gibi gerilirken yalvarma kıvamına gelmiştim.
"Ş-şaka yapıyorum, ne yorulması?" dedim kendimi ona doğru biraz daha itmeye çalışırken. Dediğime öyle bir gülüşü vardı ki ortamı yumuşatmak yerine daha ateşli bir hale sokmuştu.
İçime vurmaya devam ederken diğer eliyle penisimi çekmeye başladı. Orgazm sonrası hassaslaştığım için şimdi hassaslığımın nirvanasındaydım.
Aslında bu üç tur işi çok da kötü değildi.
"Aklıma ne geldi biliyor musun?" dedi ben aldığım zevklerle boğulurken.
"Hm?" diye mırıldandım sadece inlemelerimin arasından.
Nereden çıkardığını bilmediğim extacy paketini salladı. Sinirle gözlerimi devirip konuştum.
"Saçmalama." dedim sadece. Hareketleri yavaşladıktan sonra durdu ve surat astı.
"Ya, neden?" diye sordu mızmızca.
Durduğu için mızmızlanması gereken bendim ve tam da öyle oluyordu, altında kıpraşıp konuyu kestirip atmaya çalıştım.
"Başka bir zaman sevgilim, hadi." dedim zorlukla. Tabii ki böyle bir zaman olmayacaktı, uyuşturucuyu tamamen hayatımızdan çıkarıyorduk.
Seonghwa benimle paket arasında kalırken tahmin edilmesi çok da güç olmayarak beni seçip paketi bir yere bırakmıştı.
Kaldığı yerden daha sert bir şekilde devam etmeye başladığında çığlık attım ve kendimi kastım.
"Y-yavaş!" diyebildim sadece. Seonghwa beni umursamayıp aynı hızla devam ederken tekrar aynı noktayı bulduğunda bu sefer de hızlanması için yalvaracaktım.
Kafamı allak bullak etmesini seviyordum.
Tam da bu yüzden onunla tüm aklım başımdayken sevişmeyi seviyordum, her şey daha gerçek ve daha iyi hissettiriyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
don't tell anyone/seongsang ◇
Fanfiction"Söz vermiştin." dedim beni tuttuğu elini kolumdan çekerek. Göz yaşlarım yanaklarımdan süzülüyordu, ona güvenmiştim. Ona güvenmek istemiştim. "Tuttum." dedi, sesi titredi, her ne kadar yalan olduğunu bilsem de doğru olduğuna inanmak istedim. İnanır...