"O kadar kötü değil Sangie. Hem neredeyse 2 hafta oluyor, eminim unutmuşlardır." dedi Wooyoung yatağın kenarına otururken.
Altında büzüştüğüm yorgana biraz daha sokularak saklanmaya devam ettim. Zaten iki haftadır yaptığım tek şey buydu.
Video bir süre sonra önemsiz gelmişti.
Ama kırılan güvenimin yerine geri geleceğini hiç sanmıyordum.
"Ne dersin, yarın gidelim mi? Hm?" diye diretmeye devam etti Wooyoung. Okula gitmek istemiyordum. Gerçekten unuttularsa beni görünce hepsi hatırlayacaktı.
Gidip Seonghwa'yı görmekse hiç istemiyordum.
Onun yüzünü görmektense bir ömür yorganın altında çıkmamayı yeğlerdim.
Sadece işi bırakayım diye bunu yapması abartı değil miydi?
Zaten yeterince kalbimi kırmıştı, neden böyle bir yola başvurmuştu ki?
Son zamanlarda yaptığı tek şey kalbimi kırmaktı.
Gözyaşlarımı silerken kafamı yorganın altından çıkardım.
Wooyoung hâlâ benden bir cevap bekliyordu. Dağılmış ve rengi solmuş pembe saçlarımı gözlerimin önünden kaldırırken Wooyoung'a baktım.
"Seni ne olursa olsun koruyacağımı biliyorsun." dedi gülümserken. Ben de zoraki bir şekilde gülümseyip gözlerimi kapattım.
Ona sıkıca sarılırken tekrar ağlamama engel olamamıştım. Wooyoung da sırtımı sıvazlıyordu.
"Neden yaptı ki?" dedim cevabını bildiğim halde, umutsuzca.
"Bilmiyorum, ama ona ödeteceğimden emin olabilirsin." dedi omuzları kasılırken.
Wooyoung'ın başından beri Seonghwa'dan hoşlanmadığının farkındaydım. Ve yaşanan olaylara bakılırsa hiç de sevecek gibi durmuyordu.
"Hadi bir şeyler yiyelim." dedi geri çekildikten sonra.
Neşeli bir şekilde ayağa kalkıp beni de kollarımdan tutarak çekti.
"Çok açım, midem kazınıyor." diye ekledi. Sessiz kalıp onun adımlarını takip ediyordum.
Mutfağa girdiğimizde kendimi sandalyeye külçe gibi bırakıp masaya uzanmıştım.
Hiç halim yoktu, sadece uyumak istiyordum.
Wooyoung bir şeyler hazırlamaya koyulmuşken ben ise onu izliyordum.
İstemsizce kendimi ona özenirken bulmuştum. Sorunsuz giden ilişkisi ve güzel ders notları vardı. İşiyle alakalı bir sorunu yoktu ve San dünyadaki en anlayışlı insan olabilirdi. Aralarında hiçbir sorun çıkmıyordu. Birbirleri için yaratılmak bu olsa gerek diye düşündüm.
Belki de biz Seonghwa'yla birbirimiz için yaratılmamıştık.
Wooyoung sessizlikten sıkılmış olmalıydı ki kendi kendine şarkı mırıldanıp kalçasını iki yana sallıyordu.
Elindeki tahta kaşıkla dönüp ses tonunu arttırdı ve onunla dans etti.
Saçma hareketlerine kıkırdayıp onu izlemeye devam ettim.
Tekrar kaldığı yere dönerken hâlâ şarkı söylüyordu.
Çalan kapı sesiyle sustu ve ellerini işaret etti.
"Ellerim kirli sen bakabilir misin? San gelmiştir." dedi. Başımla onaylayıp oturduğum yerden kalktım ve ağır adımlarla kapıya ilerledim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
don't tell anyone/seongsang ◇
Fanfiction"Söz vermiştin." dedim beni tuttuğu elini kolumdan çekerek. Göz yaşlarım yanaklarımdan süzülüyordu, ona güvenmiştim. Ona güvenmek istemiştim. "Tuttum." dedi, sesi titredi, her ne kadar yalan olduğunu bilsem de doğru olduğuna inanmak istedim. İnanır...