"Sen çok bencil bir insan oldun." diyen San, Wooyoung'tan ayrılarak önden yürümeye başladı.
"Ya ballı çileğim niye böyle yapıyorsun, sana sordum istemiyorum dedin." deyip peşinden hızla gitti Wooyoung.
San'ın omuzlarına arkadan sarılarak durdurdu ve yan yana gelmemizi sağladı.
Bu sırada Seonghwa elimi tutmuş ses çıkarmadan dördümüz evden okula doğru yürüyorduk.
"İstemiyorum demedim ama alabilirdin illa istemem mi lazım?" deyip tersledi onu San.
On dakikadır Wooyoung'ın marketten kendine dondurma alıp San'a almayışı yüzünden kavga ediyorlardı.
Onlar konuşmaya devam ederken yanımda sessiz kalan Seonghwa'ya döndüm.
Ona döndüğümü fark edince o da bana baktı ve kaşlarını ne oldu dercesine kaldırdı.
Bir anda durarak Seonghwa'nın da durmasını sağlamıştım.
San da duraksarken bize dönüp "Ne oldu?" diye sordu.
"Evde dolabımın anahtarını unutmuşum, siz önden gidin isterseniz." dedim Seonghwa'nın elini sıkarak.
Wooyoung kendi konuşmasına kaldığı yerden devam ederken San'ın koluna girmiş onu sürüklemeye başlamıştı bile. San beni onaylamayı ihmal etmemişti.
Olduğumuz yerde geri dönerken Seonghwa beni durdurmuştu.
"Anahtarı çantana koymuştun." dedi anlayamayarak.
"Biliyorum." dedim kısaca. Bakışlarımı yere indirip konuşmaya devam ettim. "Bugün okulu assak olur mu?"
Biraz düşündükten sonra "Olur." dedi. "Ama neden?"
"Gel, bildiğim bir yer var oraya gidelim." dedim sorusunun cevabını sonraya erteleyerek. Sonra hiç ayrılmayan ellerimizden destek alarak onu çekiştirdim.
Seonghwa kıkırdayarak bana ayak uydurdu ve yanıma geldi.
Okula ters tarafta kalan sahile doğru ilerlediğimizde içime temiz havayı çektim.
Bu tarafa geleli uzun zaman oluyordu.
Kış olduğu için kimse yoktu, biz de gidip taşların üzerine oturmuştuk.
Seonghwa denizi izlerken ben onu izlemiştim bir süre.
"Son zamanlarda fazla sessizsin, bir şey mi oldu?" dedim biraz çekinerek. İlişkimiz güzel ilerliyordu ve bunun bozulmasından korkuyordum.
Seonghwa bana dönüp gözlerini benimkilere kenetlerken yüzümü inceledi.
Sert bakışları anında yumuşadığında benim de içimi soğuk havaya rağmen bir sıcaklık kaplamıştı.
"Hayır, sadece aklımda çok fazla şey var." dedi
bakışlarını yere indirerek."Ne gibi?" dedim eline uzanıp onu tutarken. Benimle paylaşmasını istiyordum.
"Ne yapacağımızı düşünüyorum." demişti kenetli ellerimize baktıktan sonra. Çoğul konuşması ve geleceğine beni katması hoşuma gitmişti.
"Bu yıl son senem, sınavlarımı vermem gerekiyor. Ama senin bir yılın daha var." dedikten sonra duraksadı.
Bakışlarını tekrar bana çıkarttığında boştaki elini yanağımda gezdirip gözlerimi kapatmamı sağladı.
"Ailemin gitmemi istediği bir üniversite var Yeosang, liseye başladığımdan beri istiyorlar." dedi.
"Ne güzel, hedefin belli işte. Bunun neresi kötü?" dedim tekrar ona bakarken.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
don't tell anyone/seongsang ◇
Fanfiction"Söz vermiştin." dedim beni tuttuğu elini kolumdan çekerek. Göz yaşlarım yanaklarımdan süzülüyordu, ona güvenmiştim. Ona güvenmek istemiştim. "Tuttum." dedi, sesi titredi, her ne kadar yalan olduğunu bilsem de doğru olduğuna inanmak istedim. İnanır...